VURDUMDUYMAZLIK ÜZERİNE
Takriben bir yıla yakındır, ülke olarak Korona virüs denilen hastalığa karşı; gerek fert, gerek toplum ve gerekse Devlet bazında mücadele verilmektedir.
Birinci dalga salgına, bir-çok kurban vermekle birlikte; malum illetten on binlerce insanımızın yarım insan haline geldiği bilinmektedir. Tedbirlere riayet edilip gereken hassasiyet gösterildiği birinci dalga salgında; hastalığın bulaşma oranında hem azalma olmuş gemde nispetten hafiflemiş ve toplumsal olarak bir rahatlama yaşanmıştı...
Biraz daha tedbirlere riayet edilip, vurdumduymazlık yapılmamış olsaydı; ülke olarak belki daha iyi hal ve durumda olabilirdik.
Ne ki, birinci rahatlama dönemiyle birlikte; özellikle büyük metropollerde insanlar düğün dernek, gece hayatına, toplu ziyafetler gibi şeylere akın edince, malûm hastalık tekrar uyuduğu yerden uyandı ve bütün dünyayı yeniden tehdit etmeye başladı.
Bu işin bir şakadan ibaret olmadığı, işin ciddi olduğu defalarca tekrarlanmasına rağmen; birçok yerde karşılık bulmadı ve insanlar bildiklerini okumaya devam ettiler. Maskesiz gezme, toplu yemek organizasyonları gibi yerlerde bir araya gelen kalabalıklar, tehlikenin yeniden çan seslerini kulaklarımızda duyulmasına sebep oldu.
Gelinen noktada bakıldığında, tüm dünyayı bir korkunun kapladığını hemen her insanın bilinç altına psikolojik olarak ölüm fobinin yerleştiği görülmektedir. Tüm bu olup biten ağır sürece, kesilen nakdi para cezaları ve uyarılara rağmen; hala bir kısım çevrelerin ayılmadıkları, akıllanmadıkları, durumun vehametini bırakın anlamak işin birer şakadan ibaret olduğunu
Var sayarak vurdumduymaz bir şeklide gezip tozmakla toplum için tehlike haline geldikleri gözlemlenmektedir...
Zaten yaşamın her safhasında, bazı insanların vurdumduymazlığı olmasaydı; gereken tedbirlere riayet edilseydi, kurallara kulak verilip beyanatlara karşı biraz saygı gösterilseydi; bu gün yaşananların belki de en asgarisini yaşıyor olacaktık. Ama nerdeee? Vurdumduymazlık, aymazlık, kararsızlık bazı insanlar için yaşam biçimi ve ahlak haline gelmiştir ne yazık ki.
Şimdi düşünmek vakti: Bunca ikaz ve uyarılara rağmen, akıllanmayan çevrelerin yüzünden insanlar yeniden ev hapsine mahkum olacaklardır. Ölümler tırmandı dinlemediler, vakalar tavan yaptı anlamadılar, sağımızdan solumuzdan yakınlarımız ve dostlarımız vefat ettiler, ama toplum olarak ne davulumuzdan ne de zurnamızdan vazgeçmedik. El-an: fırsat varken tedbir vakti.
Hem de sıkı sıkıya bir tedbir. Çünkü tedbir olmadan tevekkülle baş vurmak, vurdumduymazların mesleğidir. Unutmayalım ki, adam Efendimize (s.a.v)'e tevekkül hakkında sorduğunda; Efendimiz (s.a.v) önce deveni iyi bağla sonra tevekkül et diye buyurmuştur!
Ateş düştüğü yerin kuru veya yaş olduğuna bakmaz. Ateş gelince yaş kuru hepsini yakmaktadır. Hepimiz aynı geminin yolcularıyız, geminin alabora olması demek; hepimizin suda boğulması anlamına gelir.
Gelin şu kış mevsiminin, en asgarî zayiatla geçmesi için; elimizden gelen gayreti hep birlikte sarf edelim. Ve bolca tevbe istiğfar edelim günahlarımızdan. Yapmış olduğumuz ve yapmakta olduğumuz yanlışlarımızı düzeltelim. Varsa kötü alışkanlıklarımız, bir an önce bırakıp iyilik yolunda adımlar atalım.
Vurdumduymazlığın insanlık için bir felaket olduğunu hiçbir zaman unutmayalım!... Ciddî olan şu süreci es gecelere aldanmadan, süreci provoke edenlere de prim vermeyelim. Sokağa çıkmanın serbest olduğu saatlerde, dışarıya çıkma zarureti dışında evlerimizde kalalım. Çıktığımız takdirde, maske ve sosyal mesafe kurallarına uyalım. Uymayanları nazikçe uyarmaya gayret edelim. Müslüman bir coğrafyada, müslüman anne babanın müslüman çocukları olarak, birilerinin bize temizliği tavsiye etmesine mahal vermeden, o güzel ameli kendimiz yapıp çevremize örnek olamaya gayret edelim! Çünkü İslam nezafet ve nezaket dinidir. Kalın sağlıcakla efendim. Ekleyin. Uzun olduğu için galiba son kısım gönderilmedi. Dua ile.