YÜRÜME AHLAKI
İnsana verilen önemli yeteneklerden biri yürümektir. Bu yetenek, olağanüstü özellikte bir nimettir. Ayak, yürüme yeteneğini kullanma aracıdır, yeteneğin kendisi değildir. Çünkü ayağı kesilmiş kimseye takılan yapay ayakla da yürümenin gerçekleştiği görülmektedir. Demek ki ayak kesilse de yürüme yeteneği devam eder. O halde yürüme yeteneği ruhun bir özelliğidir.
Yürümek, kıymetini layıkıyla bilmediğimiz nimetlerdendir. Ancak bir şekilde bu yeteneğimizi kullanamadığımız zaman değerini anlamaya başlarız.
Dinimiz, insanın tüm hayatını hedef aldığı için hayatın her yönüyle alakadardır. Ahiret hayatını ana maksat yaptığı gibi, yeme, içme, uyuma gibi beşeri hallere de bir düzen getirmiştir. En önemli hususlara da bizzat Kur’an’da yer vermiştir.
Önemsiz, basit sanılan birçok konunun, düşünüldüğünde basit olmadığı, çok önemli olduğu anlaşılır. İşte basit sanılan ama önem sıralamasında yer bulan hususlardan biri “yürüme”dir.
Yürümek bedensel olmaktan çok ruhî bir yetenek olduğu için kişinin birçok özelliklerini de dışa yansıtıyor. Kişinin ruh hali yürüyüşünden belli olabilir. Baktığı yere gitmeyen gittiği yere bakmayan kimsenin içyapısında sorun var demektir.
Kur’an’ın en fazla eleştirdiği vasıf şımarıklık ve büyüklenmektir. Bunu yansıtan yürüyüşü de yasaklamıştır. "Yeryüzünde büyüklük taslayarak şımarık bir şekilde yürüme. Sen ne yeri yarabilir, ne de dağlarla boy ölçüşebilirsin." (İsra sûresi,37) buyruğuyla insandan haddini bilmesini istemektedir. Yine Lokman suresinin 18. Ayetinde bu tarz defolu yürüyüşü yasakladıktan sonra, 19. Ayette de yürütüşün kibirli ve şımarık olmaması gerektiği gibi, zelil ve sefil de olmaması gerektiğini bildirmektedir. Olumsuz nefsanî bir etkinin altında olmaksızın doğal bir şekilde yürümeyi istemektedir. Söz konusu bu ayette yürümenin şeklini ifade eden “ve’ksud” kelimesi doğal olmak, orta yolu tutturmak, ölçülü olmak anlamlarına gelmektedir. Malî tutumluluk ve ölçülü olmak anlamındaki “iktisad” kavramı da ayı köktendir. Yürüyüşte ölçülü olmak anlamı da bununla uyum gösterir. Ayrıca bu kavram, yürüyüşte kasdın, niyetin olması gerektiğini gösterir. Bu itibarla yürüyüşünün farkında olmayacak tarzda başkalarını dikkate almamak, başıboş, dağınık, amaçsız yürüyüşün bu ilahi emre uygun olmadığı anlaşılmaktadır.
Yollarda yürüyen Müslümanların yürüyüşlerinde dikkatli olmaları gerekir. Aşırı kalabalıklaşan kentlerimizde, düzenin, intizamın sağlanması ve zararların önlenmesi için İslam’ın yürüyüş ahlakına riayet etmek lazımdır.
Yolda telefonla konuşarak yürüyen kimsenin hem kendisi için hem başkaları için tehlike oluşturduğunu bilmelidir.
Şımarık yürüyüşün menedilmesi sadece yayaları kapsamaz. Aracıyla seyreden sürücünün de şımarıkça bir seyir sergilemesi mümkün olduğundan ayetteki uyarı sürücüleri de içine alır. Halk arasında “hava atmak” şeklinde ifade edilen özellikle şehir içinde ya da mahalle arasında tehlike saçan bir sürat, çevredeki insanları rahatsız eden yüksek müzik sesi ya da susturucusu çıkarılmış motor gürültüsü şımarık yürüyüşün kapsamı içindedir. İslami hassasiyetle bağdaşmayan bu davranışlar aynı zamanda kendinden başkasına değer vermeyen bir bencillik duygusuna sahiptir. Bilinmelidir ki Müslümanlık, başkasını da düşünme, başkalarına da saygı esasına sahiptir. “Kendi için istediğini, Müslüman kardeşi için de istemeyen iman etmiş olmaz!” hadisi, İslam’ın temel kanunlarından biridir.
Kibirli yürüyüş yalnızca savaş meydanında düşmana karşı caiz görülmüştür. Müslümanların birbirlerine karşı kibirli yürümesi asla caiz olmaz. Uhud savaşında peygamber ASV’ın teklifi üzerine onun kılıcını alıp müşriklere doğru kibirli ve mağrurane bir şekilde yürüyen Ebu Dücane hazretlerinin bu tarz yürüyüşünü seyreden Resulullah ASV, “Bu bir yürüyüştür ki, bu harp meydanları dışında Allah’ın gazabına sebeptir" buyurmuştur. (Müslim, Fadailu’s-sahabe, 128)