DİL
Güzel konuşmak, toplum önüne çıkan herkesin sorumluluğudur.
Doğru bir dil bilgisine sahip olmayanın, sözü doğru olsa bile değerli değildir.
Yazarken de böyledir.
Eskiden yazarlar belliydi, kısıtlı sayıdaydı. Ulusal çapta olanlar; bu konuda çok daha eğitimli ve dikkatliydi.
Yerel yazarlarda ise; tecrübeli ve edebi yazılar kaleme alanlar çoğunluktaydı.
Günümüzde yazarak meramını ortaya koyan insan sayısı eski zamana göre kıyaslanamayacak ölçüde fazlalaştı. Özellikle sosyal medya bu konuda en yaygın mecra. Sosyal medyaya bakınca bu konudaki cehaleti ve tabi ki eğitimin içinde bulunduğu vahameti net olarak görüyoruz.
İnsan endişelenmeden edemiyor. Kelli felli diye tabir edilecek insanlar her paylaşımında nice çamlar deviriyor. Milleti temsil etme görevine talip olan ya da temsil etme pozisyonunda olan nice vekiller, nice başkanlar, nice kendinden emin kimseler düzgün konuşmaktan ve dil kurallarına uygun yazmaktan aciz.
Daha kötüsü de, kendilerinin bu durumda olduklarından bihaberler.
Yani, tehlike arz eder nitelikte olan “bilmediğini bilmemek” tabirine mazhar olan gruptalar.
-Düzgün okumak,
-Düzgün yazmak,
-Düzgün konuşmak sorumluluktur.
Bu sorumluluğu taşıyamayanların, milletin önüne çıkması millete haksızlıktır, saygısızlıktır.
Milleti kaale almamaktır.
—Milleti temsil ya da idare etme yetkisi, bir imtihan sonucu elde edilebilseydi, sizce kaç kişi geçer not alırdı?
Kifayetsiz yetkililerden kaynaklı birçok problemin odak noktası da aslında bu sualin cevabında.
-İyi yazamayan, yazmayı sürdürdükçe gülünç duruma düşer.
-İyi okuyamayan, anlama kıtlığı içerisinde kıvranır.
-İyi konuşamayan, meramını anlatamaz. Temsil ettiği kitlenin haklarını, taleplerini düzgün ifade edemez.
Saygınlık elde edemez.
Saygın olmayanların talepleri (istem dışı da olsa) hep geçiştirilmeye mahkumdur.
Akademik kariyer yapmanın son yıllarda ziyadesiyle kolaylaştığını biliyoruz.
Artık unvan sahiplerinin bir kısmının da bu eksiklikler içerisinde çırpındığına şahit oluyoruz.
Bu açıkları kapatmanın en etkili yolu, öncelikle dili iyi öğrenmekten, sonra bol bol edebi metinler okumaktan ve okuyanları dinlemekten geçer. Kişi, daima eksiklerini tamamlama gayretkeşliği içerisinde olmalıdır. Aksi taktirde içler acısı hali, daha da geçkinleşir.
Ezcümle,
Bilgi; dil bilgisi ile başlar.
Dil bilgisine sahip olmayanların hiçbir bilgiye tam anlamıyla sahip olamayacaklarını bilmeli ve en azından efradımıza ve etrafımıza sıkça bildirmeliyiz.