İNSANLARA FAYDALI OLMAK

İnsanoğlunun dünyaya gönderiliş gayesi, Allah'a kulluk yapmanın yanında; insanlara faydalı olmak için çaba ve gayret sarf etmenin hikmetini taşımaktadır. Yani özellikle, Allah’a ve ahiret gününe iman eden her Müslüman, dünyada kaldığı süre içerisinde; deruhte ettiği gerek ilim ve gerekse meşru olan diğer bilim ve meslekleri, başta Müslümanların dolayısıyla da, tüm insanlığın faydası için harcaması lazımdır. Nevi şahsına fayda vermeyen ilim, başka insanların hayatı üzerinde hiç faydası olmayacağı bilinen bir gerçektir. Çünkü bizden istenen iki önemli hasletten birincisi, Allah'a ve onun emirlerine iman etmek ikincisi ise Müslümanlara faydalı olabilmektir. İnsanların hidayetine vesile olmayan bilgi ve ilim, bu dünyada sahibinin sırtında bir yük; ahirette ise cezaya duçar olmasına sebeptir. Onun için, Efendimiz (s.a.v) daima: ya Rabbim fayda vermeyen ilimden sana sığınırım diye yalvardığı bilinmektedir. Yaşadığımız modern dünyada, teknolojinin imkanlarından faydalanan kalabalık bir kesim; kitap ve ansiklopedik anlamda, araştırma zahmetine katlanmadan kalem ve klavye oynattıkları malumdur. Tabi haliyle bu tür düşüncelerin ürünü olan bilgilerden, insanlar fayda görmedikleri gibi; sahibinin de ömür sermayesini tüketmekten başka bir işe yaramaz. Velev ki söz konusu eserler, milyonlarca baskı yapıp satılsa da, Dünya klasikleri olarak raflarda yerlerini alsalar da nafile. Naifi olmayan ilimler, ziyandadır başka bir şey getirmez. İbn-i Hacer'in Munebbihat isimli eserinde şöyle bir olay nakledilir: "Rivayete göre beni İsrail’den bir adam, seksen sandık dolusu ilim kitabı okudu lakin ona hiç fayda vermedi. Allahü Teâlâ onların Peygamberine vahiy etti ve buyurdu ki: "O kişiye söyle velev ki okuduklarının birkaç katı daha da ilim okusa, şu üç şeyle amel etmediği müddetçe ona fayda vermeyecektir. Nedir bunlar? Birincisi, Dünyayı taparcasına sevmesin çünkü o, müminlerin gerçek yurdu değildir. İkincisi, Şeytanla dostluk kurmasın onu memnun edecek işlerle uğraşmasın çünkü, şeytan müminlerin refiki değildir. Üçüncüsü, hiç kimseye eziyet etmesin/vermesin çünkü, o müminlerin sanatı/meziyeti değildir. Evet, sahibine fayda vermeyen ilimden, başkasına nasıl fayda verecektir? Haram helal demeden karıştıran, Sultan ve idarecilerin eşiğinde soluklanan, onun bunun el eteğini öpen; insanları memnun etmek için ilmin izzetini halel getiren, menfaat için hakkı söylemekten çekinen ve gizleyen her kim olursa olsun, alameti cihan da olsa, insanlığın ve dünyanın başına bela ve musibetten başka bir şey değildir. Değerli dostlar, Rabbimiz cümlemize amel edeceğimiz ve insanların fayda göreceği ilim ve irfan meziyetini nasip eylesin. Öyle bir zaman diliminde yaşıyoruz ki, eli kalem tutan dili kelam eden insanların kahır ekseriyetinin; farzı ayn olan ilimleri bırakıp farzı kifaye olan ilimlere yönelip rağbet halinde olduklarını görmekteyiz. Hal böyle olunca, tabiatıyla toplum helal ve haram konusunda cahil kalır. Bilen bilmeyen din konusunda konuşup ahkâm keser, dolayısıyla deruhte edilen birikimler ne sahibine fayda sağlar ne de diğer insanlara... Sosyal medyaya bakıyorsunuz, paylaşımların çoğu madde ve dünya eksenli. Peki, Müslüman bir cemiyette, başta ehli ilim olan kimseler Kur'an ve Sünnete intiba etmedikleri takdirde, toplumun avam dediğimiz diğer fertleri nasıl düzelsin/nasıl düzelecektir? Batı klasikleri denilen eserlere, gereksiz aşk romanı ve felsefe kitaplarına harcanan enerji ve zaman kaybı; fertleri olgunlaştırmadıkları gibi, topluma da katkısı olmayacaktır. Başka eserler hiç okunmasın diye bir iddiamız tabi ki yoktur, lakin önce can sonra canan misali, evvela Müslümanız ve dinimizi kaynaklarından öğrenmekle yükümlü ve mükellefiz. Öğrendiğimiz ilmi önce kendimiz yaşayacağız ki, onu insanların istifadesine sunarken karşılık bulabilsin. Yüksek öğrenim görmüş birçok gencimizin, başka insanlara falan düşünürün, filan felsefecinin veya şu kimsenin eserini okudun mu diye soru yağmuruna tutarlar. Karşı tarafta söz konusu edilen eserleri okumamışlarsa kendilerini ezik hisseder ve göstermelik de olsa böyle bir mecraya yönelmeye başlarlar. Peki, neden birbirimize; Gazali, İbn-i Sina yi, maliki Hambeliyi, Şafii ve Hanefi’yi okudun mu diye sormuyorum. Neden Siyeri Tefsiri, Hadisi İslam tarihini okudun mu diye sormayız da, Balzacı, Aristokrat yu, Hegeli vs.yi okudun mu diye birbirimizi küçümseme zavallıların düşüyoruz acaba. Son bir söz: kim mi İslam’ı bilmedi, Sanki hiç dünyaya gelmedi!... Kalın sağlıcakla…