“ÇARŞI-PAZAR AÇIK, NİÇİN CAMİLER KAPALI?”

Bugünlerde sosyal medyada gittikçe daha gür bir sesle dillendirilen “çarşı-pazar açık, camiler niçin kapalı” sloganı kapsamında söz ve yazılar hatta konuşma videoları paylaşılıyor. Özellikle camilerin açılması için kışkırtıcılık yapanlar görüyoruz. Hükümete çağrı yapılarak camilerin de bir an önce açılması isteniyor. Güya dini bütün ve camiye düşkün insanların başlattığı bir kampanya gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bilmeyen de bunların cami ve ibadet düşkünü ne halis âbitler olduğunu zanneder. Camilerin açılması gerektiğini dillendirenlerin bir kısmı samimi olarak dini hassasiyet sahibi kimseler olduğu kesindir ama bunların dahi harekete geçmesi için kışkırtıcılığın başını çekenler, büyük ölçüde siyasi ihtirasları yüzünden sırf muhalifleri zarar görsün diye, tüm insanların ölmesini, ülkenin tamamen yanmasını isteyecek kadar canavarlaşan insafsızlardır. Bunlar sadece “belayı davet” çığırtkanlığı yapıyorlar. Devlet yetkilileri bunlara kulak asmamalı. Samimi Müslümanları tenzih ederiz ama bunu daha gür sesle seslendirenlerin çoğunun hiç de öyle cami ve ibadet düşkünü kimseler olmadıkları kısa bir araştırmayla anlaşılabilir. Samimi Müslümanların bunlara alet olmaması gerekir. Bu itibarla bunların kötü emelleri için yaptıkları paylaşımlara destek vermelerini doğru bulmuyoruz. Onların paylaşımlarına aracılık etmemeli ve onların safında durmamalıyız. Dikkat edelim, bu tür yaramazların paylaşımlarına destek, baş ağrıtabilir, dinen de vebal altına koyabilir. İnsanlar ne yazık ki ihtirasları uğruna ve birbirlerine düşmanlıklarında dini kullanır oldular. Elbette Allah’ın koruması altında bulunan bu dine hiçbir zarar veremezler ama kendileri hüsrana uğrayanlardan olurlar. Tutturmuşlar, her yer açık, camiler niye kapalı? Cami ile çarşı-pazarı bir tutmak veya kıyaslamak vahim bir hata ve şeytani bir yaklaşımdır. Günlük zorunlu ihtiyaçlar camiden karşılanabilir mi? Camiye gitmemekle hangi zorunlu gereksinim kaybediliyor? Şurası muhakkak ki işyerinde, çarşıda, pazarda tedbir alınır ama camide cemaatle namazda tedbir alınamaz. Cemaat olmanın en temel özelliği olan “saflar sık ve düzgün” tutulabilir mi? Ayrıca din ve ibadet camiden ibaret değil, cami kapansa da ibadet yapılıyor, din yaşanıyor. Cami açılıp hastalık herkese bulaşsa ne kazanılır? Sevabı mı çok olur? Yoksa ölenler şehit mi olur? İnsanların camilerden virüsün bulaşmasıyla ölmesini ve infial olmasını istiyorlar. İnanın, cami serbest olsa da bu kışkırtıcılar camiye gitmez, önünden de geçmezler. Çünkü dertleri cami, namaz değil, tek dertleri düşmanlıklarını tatmindir. Onların paylaşımlarına aracılık etmemenizi tavsiye ederim. Hiç vaka yokken kapatılan okullar ve camiler, daha çok vaka varken açılmamalı. Bu musibet virüsün çocuklara ve yaşlılara çok fazla bulaşmamasında okul ve camilerin kapalı olmasının rolü büyüktür. Bu hayat kurtaran çok önemli bir tedbirdir. Bütün dünyayı kasıp kavuran bu ölümcül musibete tedbirsizlikle kafa tutmak yiğitlik değildir. Yüce Allah’ın en büyük lütfü olan hayatı korumak yiğitliktir. Bediüzzaman, “Hayat, şu kâinatın en ehemmiyetli gayesi, hem en büyük neticesi, hem en parlak nurudur.” Şeklinde tanımladığı hayatı korumak, dinin emri olmakla insan için en öncelikli görevdir. Kur’an-ı Kerim, "Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur." (Maide, 32.) ayetiyle Yüce Allah’ın insan hayatına ne büyük bir değer verdiğini açıkça göstermektedir. Unutulmamalıdır ki camilerin salgın nedeniyle kapatılması hayatı korumak için önemli bir tedbirdir. Yoksa dinin kapatılması demek değildir. Camilerin kapanmasını “dinin kapanması” şeklinde yanlış anlayanların tepkisine aldırmadan tehlike tamamen geçinceye kadar bu tedbire devam edilmesi gereklidir. İnsafsız zalimleri Allah’a havale ediyoruz. Ancak samimi dindarlığından dolayı camilerin açılmasını isteyenlere Allah için şunu tavsiye ederiz: Bu zalimce kışkırtmalara kapılmayın. Bunca vaka varken camilerin açılmasına sebep olursanız, olası bulaşıların ve ölümlerin vebaline ortak olursunuz. Ölüme sebep olmaktan sorumlu tutulmanın altında ezilirsiniz. Neûzu billâh, ayet ve hadislerin ifade ettiği “Sebep olan onu yapan gibidir” kaidesinin kapsamına girmiş olursunuz.