BU GİDİŞ HAYRA ALAMET DEĞİLDİR
Modernleşme adı altında, insanlara benimsetilen gayri ahlaki davranışlar; almış başını son hız yürümekte… Başıboşluğun, boş boğazlığın, kuralsız yaşam ve davranışların adının özgürlük olarak benimsediği; gayri İslami, gayri ahlaki, gayri insani ve yerilmiş ne kadar fiil, amel ve düşünce varsa her biri, manevi birer deprem olarak, fertten aileyi, aileden toplumu, toplumdan devlet kademelerine varıncaya kadar, insanın birçok değer yargılarını tehdit etmektedir.
Toplumsal bazda, söz konusu gayri ahlaki şeylerinçoğunu genel kabul kuralmış gibi; insanların kahır ekseriyeti bunları telaki eder hale geldiler ne yazık ki!Hayâ, edep, sevgi ve saygının beşeri yasalarla belirlendiği; İtikadi, ameli büyük bir yozlaşma ve dejenerasyonun yaşandığı bu felaketleri bol olan asırda, zararın en çoğunu,daha masumiyetçağını yaşayan çocuklarlabaşlandığına şahit olmaktayız. Temel kurallar manzumesi olarak, fıtrata uyumlu İslami ilkelerle eğitilmediği için toplumlarda; yozlaşmanın ve kötülüğün yayılmaması için hiçbir sebep kalmıyor haliyle! Peki, Şehid ecdadımızın pak kanlarıyla sulanmış olan bu mübarek topraklar (24 milyon km. alanı kastediyoruz) üzerinde; bu gün zinanın, fuhşun, içkinin, kumar ve faizin, kâfirleri taklit etmenin serbest olarak icra edilmesinin kabul görülecek her hangibir yanı kalmış mıdır?
Müstehcenliğin moda, inkârcılığın çağdaşlık, ırkçılığın hak (!) arama olarak algılandığı günümüz İslam coğrafyasında; felaketlerin, savaşların, hukuksuzluk ve zulümlerin bitmesini nasıl bekleyebiliriz? Kitleleri yönlendirme konusunda etkili olan, bir kısım Akademisyenlerin, Entelektüel, bilgin ve ilim sahibi olanların; bırakın insanları barışık hale getirmelerini, insanları adeta kutuplaştırmak için canhıraş bir çabanın içerisinde olmaları, toplumsal bir bela ve musibet değil de ya nedir? Emr-i bil Maruf (iyiliği emretmek) ve Nehyi ani-l Münkerin (kötülükten men etme) terk edilip bu vazifenin sadece birkısım insanlarahavale edilmesine münhasır bir hale geldiği/getirildiği günümüz İslam dünyasında; münkeratın her nev’inin serbestçe işlenmesine zemin hazırladığının farkına, ne zaman varılacaktır/varacağız?
Sokaklardaki gündelik yaşama bakıldığında, yalnız yaşayan kuru kalabalıkların çoğaldığı ve her bir ferdin ayrı bir dünyanın insanı olduğu rahatlıkla görülebilmektedir… Sokakta yürüyen özellikle gençlerin çoğunun, (çocuk, genç ve yaşlılarda var) kulaklarında kulaklık ve son sürat bir ömür tüketme maratonunda; sosyolojik ne kadar ilke ve prensip varsa hepsini zorladıkları da vaka-i cariye ’den… Şimdi bir tarafta Suriye’de palazlanmış olan başta Rusya ve İran’ın yanı sıra,birde ABD’nin güdümündeki onlarcakukla örgütlerin yapmaya çalıştıklarını; göz ardı etmemek lazım. Mesela özellikle son yüz yıldan bu güne dair, Emperyalist ve sömürgeci güçlerin İslam coğrafyasında tasarlayıp gerçekleştirdikleri kirli emellerini, bu gün ikiyüzlüpolitikalarıyla, Müslümanları birbirlerine düşürüp düşman ettikleri gerçeği ortadayken, hiçbir şey yokmuş gibi davranmak; bizi daha beter sonuçlara götürmeyeceğinin garantisi var mıdır?
Hesap şu: “Önce ayrıştır, fitne tohumlarını ek, tefrikayı körükle, ecnebi kültürünü benimset, ırkçılığı yay; kendi öz kimliklerinden ve geleneklerinden utanır hale getir, ezikliği dayat ve bellet, sonra…Sonra da düzenbaz politikalarını asırlardan beridir tedavüle koymanın çaba ve gayreti içerisinde olan (taklit hastalığının bir sonucu olarak batılılaşma) batılıların; İslam coğrafyasında, Müslümanları getirdikleri son nokta işte budur. Tablo ve resim ortadadır, hangi tarafından bakılırsa bakılsın, iç açıcı, gelecek vaat eden bir ipucu ufukta pek görünmüyor? Karamsarlık olarak algılansa da, inkârı kabil olmayan binlerce manevi felaketlerin içinde olduğumuz bir hakikat…
Bu gün Müslümanların genel durumuna bakıldığında, İslam toplumunda bulunması gereken emarelerin, nerdeyse çoğunu kaybetmiş durumda oldukları görülmektedir. Yüksel tahsil insanları artık pek olgunlaştırmıyor, makam ve mevkiler de tatmin etmiyor, büyük bir ruh hastalığının yaşandığı günümüzde; özellikle İslam âlemi bir belirsizliğin içinde yüzüp gitmektedir… İslam’ın kural ve ilkelerinin çoğu yaşanmamakta, ya da bir kısmı sadece fertler bazında yaşandığı halde onların da çoğuya noksan ya da yanlış!... Tevhid ve Vahdet şuurunun olmadığı/yaşanmadığı bu günkü İslam âlemine bakın, ne hale gelmiş/veya getirilmiş… Kısacası, olaya genel manada bakıldığında Müslümanların; Liberalist düşünceyi şiar edinip ve Seküler hale gelmeleri soncunda, bu gün manevi buhranlarla karşı karşıya kalmışlardır… Vel-hâsıl, bu gidiş hayra alamet değildir… Allah! Bizi İslami vahdet şuuruyla bilinçlendirip ve sonumuzu hayreylesin! Ülkemizi ve İslam coğrafyasını her türlü bela ve felaketlerden muhafaza eyleyip ve kendi özüne dönmeyi nasip eylesin.20 Şubat 2020.