BAKIŞ AÇIMIZ NASIL OLMALIDIR?

İyi bakan, iyi görür der Üstad Said-i Nursi (r.alh.) Peki, biz olaylara, hadiselere, eşyanın ve insanın tabiatına nasıl bakıyoruz acaba? Bazı durumlar istisna olsa da, birçok kimseye iyi baktığımız halde, kalitesi düşüğün de altında çıktığında, bu bizi haliyle çok üzmekte. Veya tam tersi, bazılarına kötü bakıyoruz; mürur-i zamanla, onların aslında daha kaliteli insanlar olduklarını gördüğümüzde, bu sefer de mahcup oluyoruz… Bu nasıl bir bakış, bu nasıl bir teşhis ve tanıma ve tanımlama işi? Bizde mi arıza var da, bakmasını mı bilmiyoruz yoksa; insanların üç günü, üç anı mı birbiriyleaynı olmuyor da ondan mı sağlıklı karar veremiyoruz? Belki her ikisi de. Asıl olan şu: “Hiçbir kimse ve konu hakkında, peşin ve ön yargılı olmamak, aceleci davranmamak; işlerin iç yüzünü biraz da zamana bırakmak gerekmektedir. Çünkü peşin hükümler tutarsız, zamana bırakılanlar ise isabetli olurlar. Nasıl ki, erken doğumla dünyaya gelen bebeklerin ekseriyeti yaşayamazlarsa; öyle de, erken ve aceleci kararlar, fikirler ve tavırlar da birçok kere kısır kalmaktadırlar!...Bilgi ve anlayış rehberi, Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in: “Bir kişiyi sevdiğiniz de aşırı sevmeyin. Gün olur aranız açılır da buna çok üzülürsünüz. Bir kimseyi sevmediğinizde de aşırı buğz etmeyin, gün olur dostunuz olurda bu defa mahcup olursunuz; uyarı ve ikazı, aslında yaşamımız boyunca hayatımızın her alanını kapsayan, bir bakış açışı sunmaktadır bize! Diğer bir hususta, yakından tanımadığımız insanlar hakkında; ileri geri konuşmamak, kılık kıyafetlerinden dolayı onları, hemen sanık sandalyesine oturtup mahkûm etmemektir. Bununla ilgili olarak, başımdan geçen bir anıyı sizinle paylaşayım! Yanılmıyorsam bundan dört sene önceydi (2014), Şanlıurfa otogarına eşimle birlikte, Asker uğurlamaya gitmiştik. Otobüs kalkış saati Akşam ezanından sonrasına denk geldiği için; ezanın okunmasını bekliyorduk. Tam da otogarın orta yerinde, eşimle gezinirken; o esnada omuzunda bir çanta, diğer elinde bir çanta, saçları uzun ve arkada bağlı, değişik aksesuarlı bir adam önümüzde geçiverdi. Ani bir ön yargıyla, hele şuna bak,bu da ne deyiverdim içimden… Neyse ki ezan okundu ve ben otogar mescidinde namaz kılmak için üst katta çıktım. İmamın arkasında ön safta yerimi alırken, sol tarafımda ve aramızda sadece iki kişinin bulunduğu; biraz önce içimden yargıladığım genç adamın benimle aynı safta namaza durduğunu görünce, kendi kendimi kınadım ve bir kez daha, yakından tanımadığım, iyi veya kötü gördüğüm her hangi bir insanı yargılamamam gerektiğini anlamış oldum… Tabi bu tür durumlar genel kaideyi kapsamasa da,birçok zamanlar böyle vuku bulmaktadır. Mesela çok iyi bellediğimiz bir insanın, bir zaman sonra fikir ve inanç değişimine uğrayıp sapıttığını görmek mümkünken; tam tersi olarak da, kötü gördüğümüz bir kimsenin de bir zaman sonra; hal ve hareketlerine çeki düzen verdiğini, hidayet bulup ve hakkaniyet sahibi olması da pekâlâ mümkündür. Fakat şöyle bir durum var ki, yaşadığımız şu karmaşık asırda; iki günü ve anısı birbirini tutmayan değişken,akışkan ve seken insanların çoğalması, iyi niyetsahibi olan insanların bakış açılarınıbirçok kere tersine zorlamaktadır haliyle. Ama her şeye rağmen, bizler Müslüman ve insan olarak; diğer insanlara karşı daima merhamet ve iyi niyetle yaklaşmak durumundayız. Hani bazen, elimizi uzattığımız birkısım insanlar tarafından, akrepçe ısırılabilme tehlikesi de yaşayabiliriz. Lakin biz, her halü karda; (İslam’ın amansız düşmanları hariç) insanlığa, topluma ve iyilik kervanına kazandırmak niyetiyle, iyi bakacak, iyi görecek ve iyilik ekmeye devam ve gayret edeceğiz. Hz. Mevlana’nın: “Hatasız dost ararsan dostsuz kalırsın” sözü; tüm insanlara, iyi bir bakış açışı sahibi olmalarını öğütlemiyor da ya nedir?. Ancak ne var ki, tüm çaba ve gayretlerimize rağmen; bir kısım insanların, iyilik için adım atmamakta ısrarcı olduklarını görmemiz, azim ve kararlılığımızı biraz zaafa uğratsa da; kaldığımız yerden devam edip, inandığımız değerleri korumak ve insanlığa sunmak adına, ilerlemek durumundayız… İşin hülasası şudur: “Hiçbir zaman peşin hükümlü olmayacağız.” Duyduğumuz her şeyi doğruymuş gibi almayacak ve kabul etmeyeceğiz, araştırıp ve en sağlam kaynağından işin aslını öğrendikten sonra; nihai kararımızı vermeliyiz… Unutmayalım ki, Müslüman olarak bizim mesleğimiz; insanları mahkûm etmek değil, aksine mahkûmiyetten kurtulmalarına vesile olmaya gayret sarfetmektir… Bakış açımız fıtri olsun! Vesselam. 02 Ağustos 2018.