KORONADAN KORUNABİLMEK...
En güncel olarak bütün dünyanın yakından ilgilendiği corona virüs (Covid-19) hastalığının damlacık yoluyla bulaştığı konusu kesindir.Daha açık bir deyişle bu hastalık; öksürük, aksırık yani haliyle "tükürük" ile kolaylıkla hasta bireyden sağlıklı bireye geçebildiği ve bu konuda kesin temizlik ile önlenebileceği görsel, yazılı her türlü basın yayın yolu ile insanlara bildirilmektedir. Bu hastalıktan korunabilmenin en temel yolu kişisel temizliktir ve bahse konu olan bulaşma yollarına dikkat etmektir. Ancak bu çok kolay göründüğü halde çok zordur. Şöyle ki,
Daha bir gün önce markette alışveriş yaptım. Kasiyer aldığım ürünleri elektronik okuyucudan geçirip işlemi bitirince sord
"-Abi poşet ister misin?
"-Evet" anlamında başımı salladım ki, kasiyer büyük bir özenle iki parmağını dudaklarına doğru götürdü, dilini dışarı çıkarıp bir güzel yaladıktan sonra poşeti alıp bana uzattı. Parmağını o kadar tükürüğü ile ıslatmıştı ki poşeti tuttuğu yerde minik minik tükürük boncukları oluşmuştu. Bunu görünce biraz da sert sayılabilecek bir ses tonu ile;
"-Neden poşeti tükürükledin?" diye sordum. Kasiyer adam kendi yaptığının değil de benim bunu sorduğuma hayret etmiş olacak ki bunu yansıtan bir eda ile:
"Poşeti başka türlü nasıl verebilirim ki? yapışıyorlar birbirine. ben de rahat alabilmek için mecburen parmağımı ıslatmak zorundayım" diye kendini savundu. Bunun üzerine ben:
"-Bu iş için yapılmış özel süngerler vardır. Hatta özel de olması gerekmez herhangi temiz bir bulaşık süngeri de olabilir Bir süngeri ıslatıp koyabilirdin. Böylece tükürüğünü benim poşetime sürmeden hem kendi sağlığını da tehlikeye atmadan bu işlemi rahatlıkla yapabilirdin." dedim. Kasiyerin "haklısınız veya kusura bakma demesini beklerken gayet rahat bir şekilde
"-Korkma abi bize bir şey olmaz" demesi beni tamamıyla ümitsizliğe sevk etti. Beni asıl rahatsız eden ise benimle birlikte bekleyen beş veya altı kişiden hiç birinden bir tepki çıkmaması idi. Hatta eminim ben çıktıktan sonra bazı müşterilerden bana kızmış olup arkamdan laf etmiş olanlar bile olmuştur. Zira temizlik ve hijyen bir kültürel hadise olup bazılarının kazanması çok zor veya imkansız gibi bir durumdur.
Bu sadece bir örnek. Günlük hayatta bunun gibi nice olayla karşılaşırsınız. Bir de görmediğiniz veya sıradanlaştığı için dikkatimizi çekmeyen onlarca hatta yüzlerce misal sayılabilir. Kitap karıştırırken veya test kağıtlarını sayarken parmak yalamayı adet edinen öğretmenler,(Tükürüğünü kağıda ve dolayısıyla da kullanım esnasında öğrenciye bulaştırmış olacaktır), Para sayarken parmak yalayanlar, Ekmeği kağıda sararken parmağını yalayan fırıncılar, dürümünüzü ambalaj ederken parmağını tükürükleyen dönerciler vs.vs. hepsi virüs bulaştırmak için birer potansiyel tehlikedir. Bu tehlike ile bırakın mücadele etmeyi "bize bir şey olmaz" şeklinde ki acayip yaklaşım aslında teslim olmayı bir maharet zannettiğimizden dolayı da sıkıntının boyutu bir hayli fazladır diye düşünüyorum.
Sadece bununla kalsa iyidir. Tükürük ile bulaşan korona gibi tehlikeli bir hastalıktan korunabilmenin ne denli zor olacağı hususunda olumsuz davranışlarımızın sadece "parmak yalama" olmadığını teyit eden bir kaç örnek daha vermek isterim.
Evlerinde nasıl yerler bilmeme ama, özellikle de işyerlerinde hemen her gün bazı çalışanların kahvaltı ve öğlen yemeğini birlikte yerken ki durumlarına şahitlik ederiz. Her kes evinden getirdiği veya ortak olarak aldıkları kahvaltılık malzemeleri ortaya koyup yerler. Bunlar genellikle bireysel değil de ortak tabaklardaki yiyecekleri yemeği adet edinmişlerdir. Mesela en basitinden kahvaltı da herkes kendi tabağına ihtiyacı kadar yiyecek alıp yemesi münasip bir durum iken, ortaya konan zeytin, peynir, doğranmış salatalık, domates, recel, tereyağı vs. her ne var ise kahvaltı yapanların aynı tabağa çatsal, kaşık uzatmaları da potansiyel bir tehlikedir. Bu tür bir kahvaltı sofrasında defalarca gördüğümüz olumsuz durumlar şöyle sıralanabilir:
*Yediği zeytin çekirdeklerini tekrar zeytinlerin içine atanlar vardır. Bu durumda ağzından çıkan zeytin çekirdeği, tükürükle ıslanmış olup başka zeytinlere bulaşacaktır.
*Çatalını ağzına soktuktan sonra zeytin tasında bir zeytin tanesini gözüne kestirip çatalını tam ona batıracak iken kaçan zeytini bırakıp başka zeytinlere yöneldiğinden bir kaç zeytine çatalını bulaştırmakta, çatal daha önce kişinin ağzına girdiğinden dolayı tükürük ile ıslanmış olup kişi tükürüğünü birkaç zeytine bulaştırmış olmaktadır.
*Domates ve salatalık gibi doğranmış bir tabağa çatalını uzatan kişi, bazen bir kaç parçayı çatalıyla öteye iterek aklınca daha küçük veya daha büyük bir parça ararken çatalını bir çok parçaya değdirmek suretiyle tehlikeli bir vazıyete sebep olmaktadır.
*Karpuz yerken ağzından çıkardığı çekirdekleri karpuz doğranmış tabağa yada tepsiye boca edenler vardır.
*Üzüm yerken üzüm çekirdeğini dahi ağzından çıkarıp üzüm tabağına koyan kişiler vardır. Bu durumda yemediği üzümler de mutlaka atılacaktır.
Şimdi bu anda değerli okuyucularımın "bu kadarı da fazla" dediğini duyar gibi oluyorum. Emin olunması gerekir ki az bile söyledim. (Mesela Çarşı da metrekareye bir kaç okkalı balgamın düştüğünü, elini ağzına burnuna sürekli sürüp aynı elle çuvaldaki çayı, pirinci karıştırıp sonra da burnuna götürüp kokladığını,bazı pazarcıların elindeki sebzeyi koymak için bir elini bir de dişlerini kullanıp poşeti açtığını, taze biberin acılığını test ederken biberden dişleri ile bir parça koparıp dilini içinde gezdirdikten sonra tekrar biber yığınının üzerine attığını vs.vs.)
Bir çok kişinin dikkatini çekmemiş olabilir ama anlatılanlarda hiç bir abartı olmadığını hatta bazı okuyucularımın hassasiyetlerini göz önünde bulundurup daha detaylı anlatmadığımı da belirtmek isterim.
Bize bir şey olmaz şeklinde düşüncelerin "gözümüzü kapamakla düşmanımızdan saklandığımızı zannetmek" ile aynı olduğu kanaatindeyim.
Bu tehlikeli hastalıktan önce Allahın izni ve kişisel hijyen kurallarına harfiyen uyarak korunacağımızı temenni ederim. Rabbim Hepimizi korusun.
Afiyette kalın
samburek47@gmail.com