2020 VE BEKLENTİLER
1 Ocak 2019 sabahı sosyal medya hesabımdaki bildirimlerden biri, 'bugün Abdulkadir S. Ve diğer 50 kişinin doğum günü' şeklindeydi... Malum malumat işte. Tabi çevremdekilerle gülüştük.
Diğer bir husus ise Urfa' ya yönelik bazı sorunlara hemen rastlamam oldu. Ulaşım, eğitim ve diğer sorunları bir kenara bıraksak bile sorunlar hemen her alanda sabırları oldukça zorluyor.
Genel anlamdaki sağlık hizmetleriyle ile ilgili sorunların artması ve Urfa özelinde de beklenen Şehir Hastanesi yapımı ile ilgili hayal kırıklığını da buna eklemeliyiz. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın son açıklamasında 2020’ de açılacak şehir hastaneleri içinde, 2015'te temeli atılan Urfa Şehir Hastanesinin olmaması üzücü oldu.
Bu yazıyı, geçen yılın önemli olayları diye bir formatta kaleme alsam; üstesinden gelemeyeceğim belli çünkü o kadar çok ‘önemli olay’ yaşandı ki 2019' da…
Ama ben özellikle son günlerde yaşanan bazı gelişmeleri ve bu gelişmelerin genel bir kritiğini yaparak, bir bakış açısı geliştirmeye çalışacağım.
Önceliğim, ekonominin kötüye gidişi ve 2020’ de de bu gidişatın artarak devam edeceği genel kanısı. İşsizlik, pahalılık artık bunaltıcı bir duruma gelmiştir. Artık lise öğrencilerinin bile yurtdışına yönelmeleri tablonun vahametini gösyermekte. Dayanacak gücü kalmıyor insanımızın ve bunun dışındaki tüm önemli veya abartılan farklı gündemlere sarılmalara rağmen bu sızı dinmiyor.
Ekonomi haberlerine ve hazırlanan raporlara baktığımızda; durumun hiçte iyi olmadığı ortada. Artan enflasyon ve yapılan zamlar karşında bütçesi küçülen vatandaşların borç yükü katlandı. Vatandaşların tüketici kredisi ve kredi kartı borçları 583.6 milyar liraya ulaştı.
İcra dairelerinde 20 milyon 662 bin dosya bulunuyor. Bankaların, borçlarını ödeyemediği için ‘kara liste'ye aldığı kişi sayısı ise 3 milyon 763 bine ulaştı, 143.6 milyar lira kredi ise zamanında ödenmediği için takipte.
2019’un ocak-ekim döneminde 1 milyon 316 bin vatandaş bankalara olan tüketici kredisi ve kredi kartı borcunu veya her ikisini birlikte ödeyemediği için bankalar tarafından icra takibine alındı. Geçen yılın aynı dönemine göre icra takibine alınanların oranı yüzde 11.4 artış gösterdi. 2019’ da bankalarca takibe alınan 1 milyon 316 bin vatandaşla birlikte kara listede bulunan ve borcu hâlâ devam edenlerin sayısı da Ekim 2019 sonu itibarıyla 3 milyon 763 bine ulaştı...
Elbette ki yerel ve genel anlamdaki sorunların temelinde küresel ve bölgesel bazdaki sorunların ve sistemden kaynaklanan etkenlerin önemi de inkar edilemez. Bu bağlamda son günlerde gerçekleşen Kuala Lumpur zirvesinin önemine, bir önceki yazımızda değinmiştik.
Son bir iki hafta içinde yaşanan gelişmelerin, birbirinden bağımsız olmadığını görmekte yarar var. Bunun, Türkiye’nin dış politikası ve dış politikadaki manevraları önemli kıldığı, temelde de Avrasya’ ya yönelmenin kendisini dayattığını tekrar belirtmeliyim. Libya ile yapılan son anlaşmanın, CB’nın denize olta atamayacak duruma getirilmek istendiğimize dair bir ifadeyle belirttiği kaygıların, Doğu Akdeniz’ de nasıl bloke edilmek istendiğini yansıtıcı bir mahiyetteydi. Ve bu blok, batı blokuydu/destekliydi…
Dolayısıyla, dünyada ve bölgemizde batı blokunun/Atlantik/NATO sisteminin gittikçe artan terörist dayatmaları, sadece Türkiye’ ye yönelik değildi.
Türkiye ABD’nin ambargo yaptırım kararından sonra İncirlik ve Kürecik üslerinin kapatılmasıyla ilgili en üst düzeyde yaptığı açıklamaların blöf olmadığını düşünüyorum.
Çin, Rusya ve İran’ın bugünlerde birlikte gerçekleştirdikleri deniz tatbikatı ve ardından gelen ABD’nin Irak ve Suriye’deki uluslararası hukuku ve ülkelerin egemenliğine saygıyı hiçe sayan saldırıları ve buna tepki olarak gelen Irak’taki ABD elçiliğinin halk tarafından kuşatılması, 2020’nin nasıl geçeceğine dair kodları barındırmaktadır.
Tüm bu gelişmeler ve yaşananlar, dünya ve bölge sorunlarının ana sebebinin Batının politikaları olduğu, batının üs ve nüfuzunun yaydığı nifakı önlemek için çabaların artması gerektiği, bunların bölgemizden kovulma zamanının geldiği ve geçtiğini göstermektedir.
Bugün 29 ülkenin üye olduğu NATO’nun artık 70 yıldır başta ABD olmak üzere sadece 5 ülkenin çıkarlarını ve menfaatlerini koruduğu, ‘Büyük İsrail’ politikalarına katkı sağladığı açıkça ortaya çıkmıştır.
'Sovyet tehdidine karşı' algısıyla kurulan ve Sovyetler dağıldıktan sonra İslam’ı hedef seçtiğini deklare eden NATO’nun mazlum coğrafyalardaki terör eylemlerine son vermek insani ve vicdani bir sorumluluk haline gelmiştir.
Burada yanlış bir zihinsel saplantıya dikkat çekmek istiyorum. 'Komünizm ve dinsizliğe karşı' söylemiyle/algılarıyla, İslam coğrafyalarında, Atlantik sistemine cihad adı altında yapılan hizmetlerin ve bu yolda müslümanların birbirleriyle savaşımının hala devam ediyor olmasının farkında olmamak.
Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’ın: “Dünya 5‘ ten büyüktür” tezi bu anlamda büyük öneme sahiptir. Ancak Necmettin Erbakan’ın D8 oluşumuyla gerçekleştirmek istediği ise daha köklü bir çözümü içermekteydi:
“1- İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı, 2- İslam Ortak Pazarı, 3- Müşterek İslam Dinarı, 4- İslam Savunma Paktı, 5- İslam Bilim ve Teknoloji Ortak Vakfı…”
Küresel ve bölgesel ölçekte yaşananların hepsinin, yeni bölgesel ve belki de küresel yapılanmalara işaret ettiğini, ülkelerin sırayla yeniden yapılandırıldığını görmekteyiz. Türkiye ve bölgemizdeki halklar ile Güney Amerika ve her kim, ABD, İsrail ve batının zulmüne, Emperyal küresel sistemine karşı bir duruş ve bir mücadele sergiliyorsa başarılı olmaları dileğimizdir.
Yeni bölgesel yapılanmanın sağlıklı gerçekleştirilmesinin sadece dış politikadaki radikal kararlarla mümkün olmayacağı ve içte de bir takım taleplerin ve beklentilerin hukuk içinde karşılanmasının önem arz ettiği gerçeğinin unutulmaması gerekir. Bu bağlamda; halka karşı dürüst olmak, ilkeli siyaset, eşitlik, adalet, şeffaflık, özgürlük, muhalif kesimlere davranışta hukuktan ayrılmamak, ırkçı ve mezhepçi söylemlerden uzaklaşmak, İslam ve coğrafyamızın izzeti gibi değerlere sarılmak önem kazanmaktadır.
Dış siyasette küresel sistem karşısında dik duruş sergilerken; iç siyasette de onun uzantıları olan; liberal/Kapitalist ekonomik uygulamalardan uzaklaşmalı, herkese ait olanın paylaşımı konusunda adaleti ve şeffaflığı ön plana almalı ve bu konuda duyarlı olunmalıdır.
2020’nin İslam coğrafyasına ve tüm mazlumlara direniş ve kurtuluş getirmesi dileğiyle. Devamı için: http://nilishe.com/