BU GİDİŞ İYİ BİR GİDİŞ DEĞİLDİR?
Masumiyetin katledildiği, ırzlarınsapıklar tarafından kirletildiği bir dünyada yaşamaktan hicap duyar hale geldik. Her gün Televizyon haberleri ve sosyal medya vasıtasıyla, insanlara duyurulan haberlerde; baldızına tecavüz etti, küçük çocuğun ırzına geçti, yaşlı kadını hem soydular hem öldürdüler, önce tecavüz ettiler sonra kafasını kesip parçaladılar vs. gibi sözleriduya duya, insanlığımızdan utanır olduk.
Gâvur tarzı yaşamaya imrendirme projeleri, bu topraklarda uygulamaya konulduğu günden beridir; özellikle yaşadığımız ülkede, insanların din, can, mal, akıl ve namus emniyetleri diye bir şeyleri kalmadı. İşleyen işleyebildiği kadar şirretlik işlerken, birkaç ay içeri girip çıkanlarında, insanlara efelik tasladıklarıve gün geçtikçe de sayılarının çoğalmakta olduğunu görmekteyiz! Bu gidişle, gelecek olantoplumsal felaketlerin; hepimizi kuşatacağından şüphe yoktur?
Eskiden şöyle bir deyim vardı: “Gelen/gelenler, gideni/gidenleri aratıyor diye! Hayır, kardeşim artık gelenler gidenleri aratmadıkları gibi; gidenlere de özlem duyulmuyor… Yaşadığımız asırda, yaşadığımız toplumların ismi; savaşlarla, şer ittifaklarıyla, hırsızlık ve yolsuzluk yapan etiketli çetelerle anılır oldu ne yazık ki. Doymak bilmeyen insanlar, gözleri ve gönülleri paradan başka hiçbir şey idrak etmeyen basiret körü şahısların sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
Masum insanlarla yetimlerin hakkına girenlerin, makam ve mevki sahibi oldukları bir idare düzeninde, yetkilerini kullanarak bin bir hileye ve düzenbazlığa adı karışanlarla iş tutmalarına rağmen,artık insanlar tarafından eskisi gibi yerilmemekte, dışlanmamaktadırlar! Bu gidişle, hepimizin işi kesat, haksızlığa karşı sustuğumuz müddetçe; dünyada eksilmez fesat?!... İnsanlarda merhamet duygusu gün geçtikçe azalmakta, kardeş kardeşe acımaz duruma geldi, yıllarca aynı apartmanda oturduklarıhalde birbirlerini tanımayankomşuluklar oluştu; gayeler amaç, amaçlar gaye haline getirildi ve derin bir gaflet uykusu gözlerimize çöküp bizi uyutmuş durumda…
Şimdi, şundan/şunlardan bundan/bunlardan şikâyet edip duracağımıza; adam akıllı biraz oturup da oto kontrolden geçirmeliyiz bizi yoldan çıkaran/çıkarmaya çalışan azgın nefislerimizi. Herkesle birlikte, bizim de sürdürdüğümüz bu gidişin iyi bir gidiş olmadığını kabul ettirmeliyiz Durmadan topu başkalarına atıp, kendimizi masum göstermenin anlam ve mantığı yoktur/olamaz da. Şu adam kötüdür, bu yaramazın tekidir, öteki karısına kızına sahip çıkamıyor; beriki beceriksizin biridir gibi söz ve düşüncelerle nefislerimizi avutacağımıza, bir kere de aynanın karşısına geçip kendimize bakmamız, birde insani ve İslami olarak sorumluluğumuzun neresinde durduğumuza bakmalıyız.
Kendimizin ne kadar adil, ne kadar hakkaniyet sahibi ve İslam’i duyarlılık ilehassasiyete sahip olduğumuza bakmalıyız. Bizim tabi olduğumuz gidiş/yön, yol ve yöntemler meşru ve insani midir değil midir diye? Dolayısıyla hepimiz, aynı geminin içindeysek o zaman; hiç kimsenin kendini temize çıkarmanın tutarlı bir yanının olmadığı gerçeğini kabul etmek zorundayız! Ve fertten aileye, aileden topluma, toplumdan devlete varıncaya kadar, kendimize çeki düzen vermeliyiz ki, gidişimiz iyiye doğru giden bir gidiş olsun…
Allah aşkına, Şenliklerimizin, düğün ve derneklerimizin, mahremiyet sınırları dâhilinde olup olmadıklarına bir bakmalıyız! Modern, moda ve çağdaşlaşma adı altında dışarıdan ithal edilmiş olan gelenek ve ananelerin, toplumsal olarak bizi kasıp kavurduğu çok tehlikeli bir süreçten geçtiğimizden haberimiz var mı? Müslümanız, ama İslam’ın hüküm ve ilkelerine ne kadar bağlıyız. Evimizde yetişmiş çocuklarımız var peki, onları sabah uykusundan uyandırıp Namazlarını kılmalarını sağlayacak durumda mıyız? Marketlerin dolup taştığı ama Müslüman memleketinde camilerin boş olduğu bir toplum ve düzende; birilerinin kalkıp mevcuttan şikâyet etmesine hakkının olup olmadığını sorgulamak gerek. “Herkes kendi zaaf denizinde yüzer der Şair!”
O halde, toplumsal olarak hepimizin zaafları ve iyiye doğru gitmeyen işlerimizin olduğunu Kabullenelim. Bu gidişle devam edersek şayet; toplumsal olarak hiçbir zaman huzura ve esenliğe kavuşmayacağımızı bilelim. Kalın sağlıcakla.