ŞEHR-İ RAMAZAN MEDRESESİ (7)
Söz gümüşse, sükût altındır bilesin eydünyanın peşinden koşan saki/ Her şey fani olacak, hesap kitap var tek birAllah kalacak baki! Diline, beline ve eline sahip ol ki, yanmayasın/ Üç günlükdünya zevkine, nefse ve şeytana kanmayasın!
“Her duyduğu şeyi söylemesi, kişi içingünah olarak yeter.” Kavl-i şerifi; dili insanoğlununbaşına, ne felaketlergetirebileceği konusunda uyarmaktadır… İnsan dilini, Sükût’aalıştırmakla, gereksiz(malayani) şeylerden koruduğunda dostu,aksi durumda ise amansız bir düşmanıolur. O dil ki, mürekkebi tükenmeyen bir kalem gibidir. Kötü yazar, iyi yazar,ara bozar, ara yapar; bir hançer gibi bazen gönüller yaralar, bir merhem gibi bazengönülleri hoş eder…
Evet,dil; insanoğlunun konuşma yetisini ve hitabet mekanizmasını çalıştırmayı sağlayançok önemli bir organdır! Düzgün ve iyi şeylerde kullanılmadığı zaman, bedeniistila eden içerdeki düşman gibidir. Dillerimize sahip çıkalım. Çocuklarıihtiyarlatan çetin bir günün önümüzde olduğu hakikatini asla unutmayalım… Herkesdünyada ettiği eylem ve söylemlerinden sorguya çekilecektir. Üç günlük dünyahayatında, sırf birilerini sevmediğimizden dolayı dilimizi kötülüğüyazan kalemyapmak zorunda olmadığımız gibi, sırf birilerine yaranmak ve yakın durmakiçinde de, yalakalık yapmak zorunda olmadığımızı bilelim.
Günümüzde,bazı çevrelerin, sırf kendi fikir ve düşüncelerine uymadıkları için,zalimlikleitham, dilleriyle telin edip; ama kendi dünya görüşlerine yakındurdukları için de zulmünü görmezden geldikleri zalimi, övüp ve göklereçıkarmalarına mana vermekten güçlük çekmekteyiz gerçekten! Sırf iyi konuşuyor,hatiptir, yeteneklidir, maharet sahibidir desinler diye; dilimizi başkainsanların harem-i ismetlerine bulaştırmak, bindiğimiz ağacı kesmeye vealtımızda felaket kuyusunukazmaya benzer ki, sonu ziyan ve hüsrandan başka birşey değildir. Hele hele, başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemdenkurtuluş olan maneviyat iklimi olan, Ramazan ayında bulunduğumuz şu günlerde;sosyal medya denilen sanal dünyada, cesur nadanların at koşturdukları günümüzde,dillerimize çok daha dikkat etmeliyiz her halde…
Resul-i Ekrem’in (s.a.v) huzurunda adamınbiri konuştu ve lafı uzattı. Resul-i Ekrem (s.a.v): “Adama- Dilinin önünde kaçperde var? Diye sordu. Adam: -Dudak ve dişlerim var, dedi. Bunun üzerineResul-i Ekrem (s.a.v): -Bunların hiç biri senin sözlerini durduramadı mı?Buyurdu. (İhya 3.sh:261/ ibn-i Ebi dünya yoluyla) Başka bir rivayette,Resul-i Ekrem, (S.A.V) huzurunda aşırı derecede kendisini metheden bir adama:<<Dilindeki laf kalabalığı kadar kötülük kimseye verilmemiştir, yanikişinin en büyük kötülüğü fazla konuşmasıdır. (a.e) diye buyurdu!
Evet,günümüze baktığımızda, sınır kural tanımayan, takmayan; ona buna pervasızca diluzatıp hakaret eden, insanların gizli ve mahrem sırlarını irdeleyip ifşa etmeyimaharet sayan, olmadık iftira ve karalamalarla başkalarını lekelemeye çalışan;sırf sevmediklerinden dolayı, kaynağını araştırmadan bir kısım insanlarınhukukuna tecavüz eden kalabalık bir kitleyle karşı karşıyayız… Peki, meşru zeminde,izahat ve bilgilendirmenin dışında; insanların birbirlerine,hasımane dil uzatmave hakaret etmelerini hangi perdelerle izah etmeliyiz acaba? İnsaf el-insaf!... Dil, dil, dil deyip geçmemek lazım dostlar!
Adamçok konuşunca, Efendimiz (s.a.v): Adama, dilinin önündeki perdeleri sorması,aslında kendisini edep ve erkân konusunda uyarıyor… Şimdi, memleketin dört biryanında; meydanlarda seçim konuşmalarını yapan Siyasilere bakın; birbirlerineetmedik hakaret, söylemedik söz bırakmadıklarını görünce; yukarıdaki hadisiŞerif’in mihengine vurduğumuzda ne kural, ne edep, ne de saygının kaldığınıgörmekteyiz. Adamalar, ne ramazan dinler oldular, ne de başka bir şey! Peki,insanın bu tür davranışları, başkalarına dili ile yaptığı saldırı vehakaretleri; kendisi için felaket değil de ya nedir?.
Ömer bin Abdülaziz (r.a) << Kendimiöverim korkusu ile birçok sözlerden sarf-ı nazar ederim>> demiştir…“İbrahim Teymi (r.alyh): de şöyle der: “Mümin konuşacağı zaman sözüne bakar;lehinde ise onu konuşur, aleyhinde ise konuşmaz. Fakat facir böyle değil,ağzına her geleni birbiri peşinden salıverir gider.” Resul-i Ekrem (s.a.v)efendimiz: “Güzel söz ve yemek yedirmek Cennet’e girmenizi kolaylaştırır.”Buyurmuştur… Evet, dilin olumlu ve olumsuz sözleri hakkında o kadar, ayet,hadis ve büyüklerin sözleri var ki; belki saatlerce anlatılması lazım gelir…Sözün özü şudur: Dilimiz yerine göre dostumuz, yerinegöre de düşmanımızolduğunu unutmayalım. Dilimiz, hem iyiyi hem de kötüyü yazan bir kalem gibidir.İyiyi yazmak için dillerini kullananlara ne mutlu! İçinde bulunduğumuz bu azizve mübarek zaman dilimlerini; gelin malayani, fuzuli, gıybeti dedikodu, fahiş boşve faydasız konuşmalarla aleyhimize çevirmeyelim. Dilimizin önündeki perdelerihesaba katıp, kalbimizde tarttıktan sonra edelim sözlerimizi. Çünkü, söz namlununucundaki kurşun gibidir; bir kere çıktı mı, geri dönüşü yoktur. İsabet edipetmemesi önemli değil, önemli olan, hangi hedefe doğru salıverildiğidir…Hayırlı iftarlar. Selam ve dua ile. 04 Haziran 2018.