HEP SUSARSIN… HEP BAKARSIN… HEP UZAKTASIN…
Savaşlar olur, kıyımlar olur, katliamlar olur. Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
İki ordu karşı karşıya gelir, kol, bacak, el, kelle savrulur etrafa. Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
İstilalar olur, bir yerleşik medeniyet silinir tarih sahnesinden.Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Haksız yere işgaller, haksız yere soykırımlar, haksız yere canavarlıklar olur. Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Şairin dediği gibi “esaretler, tagallüpler, tahakkümler, mezelletler” olur. Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Yeryüzünde “şenaat, denaat ve hıyanetin” her türlüsü işlenir. Üstelik teşhir edilir.Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Din adına yüz binlerce insan birbirine girer, binlercesi canından olur, ırz, namus ve iffet her şey talan olur. Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Bir deprem, bir tsunami olur bir kıt’a insanıyla, hayvanıyla, bitkisiyle birlikte haritadan silinir.Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Yıllarca asimetrik bir şekilde bir milletin hafızasına kement vurulur, kütüphaneleri yakılır, asimile edilir, soysuzlaştırılır, kimliksizleştirilir öyle ki kendinden utanır bir hale getirilir.Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Hayasız ve kaygusuz bir propaganda aracılığıyla sonsuz bir hak, sonsuz bir batıl olarak gösterilir ve kabul ettirilir. Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Gönderdiğin o serapa hak ve pak olan mukaddes kitaplar, örümcek beyinli alçaklar tarafından değiştirilir, iğdiş edilir, tahrif edilir ve yüzyıllarca kitlelere öylece dikte ettirilir.Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Camilerde, mescitlerde, tekkelerde, kiliselerde, manastırlarda, havralarda binlerce yıldan beri, semaya doğru yükselen dualar, ilticalar, yakarışlar… Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
“Biz diledik ki yeryüzünde musta’zafları [ezilmişleri] varisler, hakimler kılalım” buyruğuna rağmen tarihin ilk gününden itibaren iblis ve avanesinin küstahça kahkahalarıgökkubbe altında yankılanırken. Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Bir kavram uğruna, bir mefhum hatırına nice mazlum kanı akıtılır, nice çocuk ve masum kılıçtan geçirilir, nice bakirenin iffeti kirletilir. Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Bir zamanlar içimizdeydin, aramızdaydın, melaikeler kanatlarını gererdi üzerimizde, elçiler gönderirdin hem de aynı aileden birkaç tane. Yüzyıllardır, binyıllardırhep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Bir avuç cahil ve avanak İsrail topluluğu için harikaların en görkemi olan ayetlerinden birçoğunu gösterirsin, hem de çıldırtan küstahlıklarına rağmen. Biz gariplere gelince hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Yüzyıllar öncesinden seslenirsin biz aciz kullarına.Muhatap almazsın, kale almazsın, “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” der gibisin. Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Tenezzülün binlerce yıl evveline, maziye. Bize, şimdiye, “bay modern”e gelincehep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Kırsal da, taşra da, kerpiçten yapılmış mütevazi evlerin konuğu olurdun. Şehirde, metropolde, lunaparklarda, gökdelenlerin kısacası modernlerin konuğu olmazsın daha doğrusu olmayı kabul etmezsin.Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Binlerce tarikin tam da ortasında yalnız bırakırsın bazı seçkin ve bağrı yanık kullarını. Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Cemaline iştiyakı olanlar hep hasret içinde, hep hicran içinde, hep tahassür içinde. Mini, minicik bir kelime, bir karşılık, bir söz, ama nafile! Hep susarsın. Hep bakarsın. Hep uzaktasın.
Sessizliğin ve suskunluğun ürkütüyor duyarlı ve hassas kalpleri. Sessizliğin, uzaklığın ve cevapsızlığın.
Dudaklarda ölen bir dizi cevap: “Erteliyor, kaydediyor ama asla ihmal etmiyor…Mülk sahibi mülkünde istediği gibi tasarruf eder…Büyük mahkemeye bırakıyor… Hikmetinden sual olunmaz… Neylerse güzel eyler… O bilir biz bilmeyiz, haddi aşanlardan olmayız…”
Kulunun küstahlığını affet! “Dilim kurusun” bunları söylediğim için.