SADAKANIN BEREKETİ

Ramazan-ı Şerif çeşitli ibadetlerin yapıldığı kutsal bir aydır. Oruç gibi aynı zamanda sadaka ayıdır. Oruç içinde riya (gösteriş) barındırmayan halisane bir ibadettir. Allah’tan başka hiçbir güç, gün boyu hiç kimseye oruç tutturamaz. O halde tutulan oruç yalnız Allah’ın emri nedeniyledir ve halisanedir. İşte bu halis ibadet, insandaki merhamet ve yardımseverlik duygularını kamçılayarak fakir ve muhtaçlar yararına bir atmosfer oluşturuyor. Gösterişsiz oruç ibadetinin etkisi, sadakanın da gösterişten uzak, halis bir ibadet olmasını sağlıyor. İçtenlikle ve yalnız Allah için gerçekleştirilen bir sadaka hem muhtaçlar yararına hem de sadaka verenin kazandığı sevap itibariyle bereketli olur. Bu konuda ünlü muhaddis Taberani’nin naklettiği bir hadis-i şerif en güzel dersi vermektedir: Bir gün Peygamber (ASV) yanında 10 dirhem parayla çarşıya gitti. Niyeti kendine bir gömlek almaktı. Elbise satan bir dükkândan dört dirheme bir gömlek satın aldı ve eve döndü. Yolda Ensardan yoksul bir sahabiyle karşılaştı. Peygamber (ASV)’a “Ya Resulallah, nerden geliyorsun?” diye sordu. Peygamberimiz bir gömlek aldığını söyledi. Bunun üzerine sahabi: “Ya Resulallah, bana da bir gömlek giydir, Allah sana cennet elbiseleri giydirsin!” dedi. Peygamber (ASV) yeni aldığı gömleği çıkarıp o sahabiye giydirdi ve tekrar çarşıya dönerek gömleği aldığı yerden dört dirheme bir gömlek daha aldı ve evine dönerken yolda bir kadının ağlama sesini duydu. Yol kenarına çökmüş bir cariye kadın hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Rahmet peygamberi dayanamadı, durup sordu: “Niçin ağlıyorsun?” Kadın hıçkırıklarla şu cevabı verdi: “Ya Resulallah, yanlarında çalıştığım aile bana iki dirhem verip un almaya göndermişti, parayı kaybettim!” Peygamber (ASV) o on dirhemden arta kalan iki dirhemi de cariyeye verdi. Dönüp giderken cariyenin hâlâ ağladığını duyunca tekrar cariyeye döndü ve “Dirhemleri aldın, daha niye ağlıyorsun?” buyurur. Kadıncağız: “Geciktiğim için beni döverler diye korkuyorum!” cevabını verir. Bunun üzerine peygamberimiz (ASV) “Gel ben seni evine götüreyim” buyurarak onunla birlikte hizmet ettiği ailenin evine kadar gitti. Peygamber (ASV) ev halkına selam verdi, O’nun sesini tanıdılar ama cevap vermediler. Efendimiz ikinci kez selam verdi, yine cevap yok, üçüncü kez selam verince büyük bir sevinçle selamı aldılar ve dışarı çıkıp peygamberi karşıladılar. Peygamber (ASV) “ilk selamı duydunuz mu?” diye sordu. Onlar da “Evet ya Resulallah, duyduk ancak bize çok selam verip bizi bereketlendirmenizi arzu ettik.” dediler. Ailenin büyüğü: “Anam babam sana feda olsun ya Resulallah, sizi buraya kadar getiren nedir?” diye sorunca peygamber (ASV) “Bu kadıncağız sizin onu dövmenizden korktu! Ona merhamet ettim” buyurdu. Cariyenin sahibi hemen şöyle dedi: “Madem siz onunla birlikte buraya kadar teşrif ettiniz, sizin evimize teşrif etmenize vesile oldu, o artık Allah için hürdür, onu azad ettim!” Peygamber (ASV) onları hayırla ve cennetle müjdeledikten sonra şöyle buyurdu: “Allah o on dirheme bereket koydu. Onunla peygamberine ve Ensar’dan bir kuluna birer gömlek giydirdi ve bir köleyi de azad etti. Allah’a hamd olsun, bütün bunları kudretiyle bize lütfeden O’dur!” (Taberâni, el-Mu’cemu’l-Kebir, XII, 441.) Berekete bizzat şahit olduğum bir hatıramı da anlatmadan geçemeyeceğim: Yıllar önce yine bir Ramazan günüydü. Elektrik tesisatçılığı yapan Cemal adında bir arkadaşımın dükkânına ara sıra gidiyordum. Mesleğinde uzman ve mahir olduğu kadar çok da kültürlüydü. Dini bilgilere meraklı ve duyarlı olduğu için sıklıkla dükkânına gitmemi ister, çeşitli konularda sorular sorardı. Soru – cevap tarzında sohbet ederdik. Bir gün yine dükkânına gittiğimde, şimdiki değeri yüz lira olan bir miktar parayı bana uzatarak, “Hocam, ben yoğunum pek araştıramıyorum siz tespit edersiniz, okulunuzda fakir olan bir öğrenciye bu parayla benim hayrıma ayakkabı alırsınız.” dedi. Ben de o okula yeni atanmıştım, henüz fakir öğrencileri bilmiyordum. Parayı götürüp okul müdürüne teslim ettim ve fakir öğrenciye ayakkabı almak için verilen bir hayır parası olduğunu söyledim. Müdürümüz, “O zaman gel birlikte gidip ayakkabı alalım.” dedi. Haşimiye’deki ayakkabıcılar çarşısında ilk dükkâna girdik. Müdür, paranın yüz lira olduğunu, fakir bir öğrenci için alacağımızı söyleyerek, kaliteli bir ayakkabı vermesini istedi. Bunun üzerine satıcı, “madem hayır işi yapıyorsunuz, benim de katkım olsun, en kalitelisinden 45 çift ayakkabı çıkarıp teslim etti, sadece bir öğrencinin değil, 45 öğrencinin ayakkabısı olsun.” dedi. İkimiz de sevindik, hayırsever adama teşekkür ettik. Okulda fakir öğrencilere ayakkabıları teslim edildi. Cemal’in dükkânına bir dahaki gidişimde olan biteni anlattım. “Samimiyet ve Ramazanın bereketi birleşti, senin hayır için verdiğin yüz lira bereketlendi, bir çift ayakkabı parası 45 çift ayakkabı getirdi..” dedim. Sonra da Peygamberimiz (ASV)’ın bereketlenen on dirhem olayını anlattım, çok sevindi, duygulandı ve Allah’a hamd etti. “Keşke daha çok hayır yapsaydım..” diye hayıflandı. Bir buğday tanesinden onlarca başak ve yüzlerce tane çıkaran Allah, sadaka ve hayırlarda da bereket yaratmaya kadirdir. Ramazan-ı Şerif’i bu yönüyle de bereketli bir ay kılmıştır.