NE HALDEYİZ?
İnsanın, kendinin ne halde olduğunu bilmesi minimum bir gerekliliktir. Müslüman toplum bilginleri bu yüzden bazı formülasyonlara gitmişlerdir. İlmihal diye bir olgu da bu nevidendir. Yani halin ilmi/bilgisi. Çok temel bilgileri içerir. Şekli, çerçeveyi çizer/belirler. Pratiklik açısından işlevsel ama sakıncaları da var. Aynı sakıncalar ve faydalar diğer formülasyonlar için de var. Örneğin; 32 farz, İslam’ ın şatları veya İmanın şartları gibi.
Yararları; kolay bir pratik oluşturması. Zamanı, imkanı ve/veya kapasitesi sınırlı olanların temel İslami/fıkhi/genel hal bilgileri ve pratikleri edinmesi ve günlük hayatında pratik uygulamalar yapabilmesine imkan sağlaması.
Sakıncalı tarafları ise daha fazla. Sakıncaları teknik açıdan ziyade; mahiyetinde. İslam’ı sınırlaması ve bunların yeterli olması anlayışı oluşturması. İslam’ın bunlardan ibaret olduğu zannı oluşturması. İslam’ı ve imanı sınırlı/mekanik şartlara bağlaması. Bu da İslam’ a ulaşmayı engelleyen bir set olmaktadır.
Eğer şart bağlamında İslam’ı anlatacak isek; İslam’ın şartı kelime-i tevhid’ dir. Bütün peygamberlerin, insanlığa tarih boyunca yaptıkları yegane çağrı budur. Allah’ tan başka ilah yoktur.
İslam; ilk gününden, kıyamete kadar budur: La ilahe illallah/Allah’ tan başka ilah yoktur. En basit formül budur.
Ancak bu formülün ruhu çok zengindir. Yüz bin farzı, bir o kadar haramı, sevabı ezberlemekle İslam’ a ulaşmaman mümkün iken; bu kelimenin mahiyetini kavramakla anında İslam’ a ulaşman mümkündür. Çünkü; bu bir ilkedir, bir ölçüttür, bir sözleşmedir, bir plandır, bir programdır.
Tarih boyunca bütün muktedirler, kendi düzenlerinin sürmesi için insanın uyanmasını engellemiş ve onların fark etmelerini engellemek için algı oluşturmuşlardır. Neyi fark etmelerini? Kendilerini ve düzeni. Eğer fark ederlerse; tüm sistem tehlikeye girecek, insanlar/toplum uyanacak ve itiraz edecektir, sistem tehlikeye girecektir. İşte kelime-i tevhid’ in içinde barındırdığı anlam budur. Bu anlamı yakalamadan İslam’ a, imana ulaşmaları mümkün olmaz. Kaç tane ayet, hadis, farz, sünnet ezberleseler de, kaç ilmihal okusalar da durum değişmez. Allah’ tan başka ilah tanıdıkça iman etmiş olmayacaklardır.
Öyle ise Allah’ tan başka ilahlar nelerdir, kimlerdir? İlah nedir? ...
Peki nasıl engelleniyoruz?
Engellenme de artık sistemleşmiştir. Farkında olmamız bile kar etmiyor ve hatta kendimiz de kanıksamışız adeta, mecburuz gibi bir algı var. Biraz karmaşık gibi ama değil.
Telefon dolandırıcılığı hikayelerini duymuşuzdur. Sizi, önce tedirgin ederler, endişelendirirler, puslu bir hava oluştururlar, dikkatinizi başka yere yöneltirler, sizi uyuturlar ve “çözüm” programı başlatırlar. Sana yeterli bir kontrol, değerlendirme yapma zaman ve ortamı sağlamazlar. Nelerin, ne gibi olumsuzlukların doğabileceğini ve acele edilmesi gerektiği algısıyla alel acele, iki ayağını bir pabuca sokarak seni yakaladıkları bağlantıyla yönlendirmeye başlarlar. İçinde şüpheler de vardır ama seninle bir bağlantı oluşturmuşlar ve sen, onlara belki de 'mecburum' deyip bu bağlantıyı sürdürüyorsun. Onlar da sana; sakın telefonu kapatma diyorlar, sakın bağlantıyı koparama diyorlar. Bağlantı koparsa; mecbur olmadığını ve nasıl bir tezgah içinde olduğunu fark edebileceksin. Öyle ise bu kargaşa, bu kaos, bu bağlantı sürmeli. Onun iktidarı ve senin sömürülmen bu bağlantı sayesinde devam ediyor. Bizi küresel sisteme angaje eden en hayati bağlantı; küresel egemenlerin her toplumdaki temsilcilerinin onlara en çok benzeyenlerden seçilmesi/seçtirilmesidir. Şimdi burada bağlantı kelimesi çok önemli, çok geniş kapsamlı.
Küresel egemen sistem ile emperyal projeler bağlamında her türlü ilişki, her türlü bağlantı, her türlü anlaşma ve hareket, her türlü zemin, her türlü hedef ortaklığı vs Allah' tan başka ilahlara boyun eğme tuzağına düşmüş olmanın ya da Allah' tan başka ilahlar tercih etmenin resmidir.
Bu bağlantı koparsa ne olur? Plan bozulabilir, düzenek deşifre olabilir. Sağlıklı bir değerlendirme yapma ve hırsızı/dolandırıcıyı ve yaşanan oyunu fark etme olasılığı ortaya çıkar. Maske düşer, oyun bozulur. Şimdi bu bağlantı küresel tarzda dahil olduğumuz bir bağlantıdır. Yani bütün küresel sistem de böyle işliyor.
Küresel sistem, bizi nereden yakalamıştır? Bize rahatlığı, kolaylığı, kurtuluşu, konforu öneriyor. Tattırıyor da ucundan. Alıştırdıktan sonra yaşam tarzını, bu ürünleri/hizmetleri zorunluluk haline getirecek şekilde dizayn etmeye başlıyor. Sana fahiş fiyata ihtiyacından fazla olan ve bütçeni aşan araba, telefon, ev satıyor. Artık sana din, ahlak/anlayış da satıyor, onu da zorunluluk haline getiriyor.
Yalan olduğunu bildiğin bir haber üzerinde düşünmek zamanla sana da önemsiz gelmeye başlıyor(post truth). Farklı muhakemelere, anlık ölçümlere alışıyorsun. Doğruya, ahlaki ve hakkaniyete değil; etkili olma, ses getirme ölçüsüne yöneliyorsun. Popülist hale geliyorsun. İlkeselliği kaybediyorsun. Başka ilahlarla bağlantı ağlarını genişletiyorsun ve sonunda Kur’ an’ ı önemsiz ve değersiz görmeye yani Allah ile bağlantını koparma yoluna giriyorsun.
Kavram kargaşası, kaos, küresel algının oluşturduğu algıya teslim oluyorsun ve en güçlü olanın bu olduğuna inanmaya veya bunun o kadar da önemli olmadığına inanmaya başlıyorsun.
Küresel dijital kapışmaların, küresel hegemonyanın dijitalleşmesinin nesnesi ve kurbanı olmaya hazırsın. Dijital diktatörlük, yakında küresel iktidarın yeni ismi olacak.
Farkında olmak ve uyanmak; gecikmeden tedbir almak için Allah’ a yönelmek, O’ndan başka tüm ilahları reddetmek; tüm sömürü düzenlerine karşı hakkı, adaleti, İslam’ı, tevhid’ i savunmak ve ikame etmeye çalışmaktır. Bunun bir zorunluluk olduğu açıkça ortadadır. İslam’ın da, İmanın da şartı budur.
Küresel hegemonya sahte bir ilahtır.
Bunlar: halkları topluca aç bırakıyor, savaşlar çıkarıyor, seni de aç bırakıyor, her türlü bozgunculuğu yapıyor ama sen bunları artık fark etsen bile bağlantıyı koparmıyorsun. Ya alıştığından ya da çaresiz olduğuna inandırıldığından. İşte kelime-i tevhid bu hipnozu bozan bir çağrı ve çaredir.
Tüm dolandırıcılar; bize kurtuluş vaat ediyorlar, bizim gibi ayet, hadis, farz ezberliyorlar bizden daha bilgililer, onlar hep zenginleşiyorlar, diğerleri fakirleşiyorlar. Biz, fark etmiyoruz bağlantıyı. Sorun bağlantılarda. Allah’ tan başka ilahlar/sömürü sistemleri ve onların bize benzeyen yerli temsilcileri; bize kurtuluş vaat ediyorlar. Daha ilk günden İblis Adem’ e Allah’ın adıyla gelmişti.
Küresel sömürü sistemi; bütün peygamberlerin mücadele ettiği birer sahte ilahtırlar. Hüküm Allah’ındır.
Hep birlikte; küresel adaletsizliğe, küresel dijital diktatörlüğe, orantısız saldırılara, kitlesel haksızlıklara, küresel emperyalist sisteme karşı bir bilinçle donanıp, bir set oluşturalım. Küresel egemen sistemin bir oyuncağı ve nesnesi olmayı değil; Allah’ın şerefli bir kulu olmayı talep edelim. Biz O’na aitiz.
Selam ve dua ile.