YAŞAM YÜKÜ AĞIRLAŞIYOR

Urfa’ dan giden binlerce öğretmen ve atanan binlerce öğretmen (2 bin 908 öğretmen). Üniversite öğrencileri ve diğer memurları da işe katarsak; epey bir insan girişi gerçekleşmiş/gerçekleşmektedir. Tabi eğitim demek sadece öğretmen demek değil ama öğretmensiz bir eğitim de düşünülemez… Halkın gündeminde birkaç gündür bu konular konuşuluyor. Atanan öğretmenler ve eğitimden ziyade, ev kiralarındaki fahiş fiyatlar. Yeni atanan bir öğretmenin kimi evler için neredeyse maaşının yarısı kadar kira ödemesi gerekebiliyor. Tamam Urfa’ da emlak dışında fazla bir sektör yok, herkes Emlak’tan geçinmeye çalışıyor ama bunu fırsata çevirmek isteyenlerin de Urfa’ ya zarar verdikleri ve uzun vadede kendilerinin de kaybettiğini bilmeleri gerekiyor. Eskiden ön yargı ile Urfa’ ya kaygılı gelen bir memur; hüzünlü ve istemeyerek ayrılırdı. Urfa’nın kendisine anlatıldığı gibi olmadığını, insanlarının yardımsever ve misafirperver olduğunu, kurulan dostlukları unutmayacaklarını anlatarak, yaşayarak ayrılırlardı Urfa’ dan. Bu bir unvandır ve şereftir aslında. Bunu, bu ayrılmaları; para hırsıyla, Urfa’ dan kurtulduğuna sevinecek duruma getirmeye hakkımız var mı? Urfa’ ya yakışan hangisi? Öte yandan müteahhitlerin çimento ve artan inşaat maliyetlerinden dolayı on beş günlük çalışma durdurma eylemleri oldu. Ev almanın zorlaştığı, inşaat maliyetlerinin arttığı bir ortamda kira fiyatlarında da spekülatif bir ortamın doğmasını etkiliyor olabilir ama bence esas neden eskiden beridir şikayetçi olduğumuz ve zaman zaman dile getirilen, mesela Suriyelilerin de ilk geldiğinde de söz konusu olan eski bir sorun ve zaman zaman nüks ediyor. Temel bir insani ihtiyaç olan barınmanın, özellikle evi olmayan veya ev alma imkânı olmayanlara bir çile haline dönüşmesine/dönüştürülmesine izin verilmemeli, ciddi alternatifler geliştirilerek kamunun bu alanda daha etkin olması öncelemelidir. Üniversite öğrencisinin, öğretmenin, memurun, kiracının kontrolsüz ve denetimsiz piyasa koşullarına savrulmasına engel olunmalı ve fırsatçı vicdanlara teslim edilmesinin önüne geçilmelidir. Urfa iş adamları da emlak dışında yatırımlara da yönelerek; farklı gelir kaynakları arayışına girmelidir. Bu bağlamda başlayan sanayileşmenin ve genel anlamda Urfa’nın diğer potansiyellerinin makro planlarla ele alınıp değerlendirilmesi gerekir. Sonuç olarak; halkın genelinde oluşan genel kanaat şudur, resmi rakamlar ve çarşı pazarda hissedilen etkisinin farklı olduğu enflasyon ve pahalılığın alım gücünü iyice zayıflattığı bir durum söz konusu. Rastgele ve üst üste gelen elektrik faturaları, diğer tüm gider ve faturaların da sürekli artış göstermesi, gelirin/maaş artışının bunu karşılama konusunda çok yetersiz düzeyde kalması, genel anlamda geçinmeyi hayli zorlaştırmış ve yoksulluk ve açlık sınırı altına düşen kitleler artmıştır. Çiftçinin ödeyemeyeceği faturalar ve karşılaştıkları muamele de ciddi bir sorun… Sabit gelirlilere yapılan maaş artışı gerçek piyasa koşullarından oldukça uzaktır.