DUYGULARINA YENİK DÜSENLER
Yüce dinimiz, bize; aleyhimizde de olsa her hâlükârda adil davranmamızı emreder. Özellikle idarecilik vazifesinde olanların yanı sıra, bürokrasi ve sivil toplum kuruluşlarının başında bulunan kimselerin; hak ve hukuk ilkelerine riayet etmeleri zaruridir.
Aksi hâlde, toplumda güven ve emniyet gibi hayati önem arz eden değer yargılar hem yara alır; hem de kargaşa ve kaostan medet umanların önü açılmış olur. Tıpkı tetikte bekleyen avcının, avı gafil avlaması gibi. İnsan olarak hepimizin elbette duyguları vardır. Bu duygular bazen şefkate, bazen de şiddete sebep olabilirler. Onun için, her hangi bir mesele söz konusu olduğunda; öncelikle onu araştırmalı, hemen karar vermemeli ve ön yargı zafiyetinden önemle kaçınılmalıdır...
Bazen birçok hadiseyi zamana bırakmak, hem toplumun hem de kamuoyunun yararı adına güzel sonuçlar doğurduğu tarihin şehadetiyle sabittir. İnsanın duygularına yenik düşmemesi için, aklıselim ve kalbî selim sahibi olması lazımdır. Duygular; rahmani ve şehvani olmak üzere ikiye ayrılır. Rahmani duygular; insanın, her bir canlıya şefkat ve merhametle yaklaşmasını sağlarken; şehvani duygular ise kişinin, nefsine esir düşüp başkalarının hak ve hürriyetine teşebbüs etmesini sağlar ve tetikler.
Mesela, makam ve mevki sahibi olan birisinin; kendisine intikal eden her hangi bir mesele konusunda duygularıyla değil; Adalet ve iktisat (ölçü) dairesinde bakıp karar vermelidir. Aksi takdirde zulüm etmiş olur ve şehvani duygularının Rahmanî olan fıtri duygularına galebe çalması demektir. İnsan duygu ve düşünceleriyle yaşar elbette! Lâkin, kişi kendisine has olan duygu ve düşünceleriyle her yerde hareket edemez, icraatta bulunamaz.
Çünkü duygu konusunda zafiyet sahibi olanlar, her an gaflete ve günaha düşebilirler. Misal olarak, bir kısım insanlar kadınlara çok düşkünken; bir kısmı ise para makam ve mevkiiye düşkündürler. Şehvete, şöhret ve servete düşkün olanların, devlet işlerinin başına getirilmeleri; hem devlet hem de toplum için büyük bir felakettir. Çünkü bu gibi zafiyetleri olanlar, adalet ve iktisat ilkeleriyle değil; tamimiyle esiri oldukları menfi duygularıyla hareket ederler. Bu da günden güne, toplumda kangren gibi yayılan fitne ve güvensizliği meydana getirir.
Özellikle yaşadığımız modern asırda, şehevi duygularına yenik düşen onlarca insan bilir ve tanırız. Para pul makam ve mevkiiyle tanışmadan önce, birer mücahit! Olan birçok kimsenin; para makam ve mevkiiyi görünce doksan derece dönüş yapıp şehevi his ve duygularına yenik düştüler. Dava adamı olduğunu her vesileyle dile getiren birçok kimse; dünyalık imtihanı karşısında teslimi silah edip elim bir mağlubiyet yaşadılar.
Helal haram, mahremiyet konusunda hassas olup taviz vermeden yaşayan nice erlerin, kısa bir süre sonra; dün savunduklarını bu gün inkâr edercesine nasıl da her şeye ve ortama müsait hale geldikleri görüldü. Davalarını havalarına kurban edip, çağdaşlaşma rüzgarına kapılan ve aileleriyle büyük problemler yaşayanların sayısı günden güne arttığı bir gerçektir. Evet, kısacası yaşadığımız zaman diliminde, zeminlerin kaygan ve bir o kadar da kirli olduğu tehlikesine karşı Tevhidi bir duruş sergileyemeyeler; kulluk sınavını çok kötü verecekleri gibi, öz güven ve itibarlarını da kaybederler. Kürtçe de bir deyim vardır: " Ne lı Mın lı soxiyamın!... Kalın sağlıcakla efendim.