“ÖTEKİ”NE DAİR NOTLAR…

Biz birilerini ötekileştiriyoruz, birileri bizi ötekileştiriyor, bir başka birileri hepimizi ötekileştiriyor. Bir kısır döngü, herkes kendi durduğu yere göre bir başkasını ötekileştirmek ile konum aldığını düşünüyor. (Sözü Yola Koymak) Yaşadığımız dünyanın ve de zamanın, özelde yaşadığımız coğrafyanın, daha da özelde ülkemizin hali hazırda en önemli sorunu nedir, diye sorulacak olsa şahsen cevabım “ÖTEKİLEŞTİRMEK” olacaktır. Maalesef ötekileştiriyoruz; “başkası” , “öteki”, “onlar”, “bizden olmayanlar”, “bizim gibi düşünmeyenler, bizim gibi inanmayanlar, bizim gibi yaşamayanlar...”, “bize dâhil olmayanlar”… “Biz!” Sahi nedir biz, kimlerdir, kaç kişidir, sonra bizim dışımızdakiler, onlar kim? Cevabımız olacak mı bu sorulara, ya da bu sorulara vereceğimiz cevapla; bizi, hepimizi, tüm insanlığı hatta tüm âlemi ihtiva edecek bir güzel duruş ortaya koyabilecek miyiz? Onlara ne olacak, onlara yaşam hakkını vermeyecek miyiz, onlarla ilişkimiz nasıl olacak, sahi neyi ifade ediyor, “öteki”? Her soru esasen bir sorundur, öyleyse soruları daha fazla uzatmadan meramımızı sözün başında ifade edelim; Ötekileştirmekten, ötekileştirici dilden uzak durabilmemiz gerekiyor. Nasıl kendimizin, kendi hikâyelerimizin bizim açımızdan biricikliği var ise ötekinin de kendi hikâyelerinin biricikliğine saygımızın olması gerekiyor. Varlığımızı başkalarının yokluğu üzerine kuramayız, anlaya anlaya başkasını, kendimizi, bizi öreriz. Varlığımızı, kendimizle irtibatımızı, kendimizi tanımamızı belki de “Öteler Ötesi” olanla ilişkimizi öteki ile var kılacağız, “öteki” yanımızı terbiye ederek var kılacağız… Buyurun o zaman uzun zamandır üzerinde çokça okumalar yaptığım “öteki” notlarımdan bir seçkiyle öteki yanımızı masaya yatıralım ve de ne durumdayız, üzerime düşünelim… Tevhid algısında 'öteki' yoktur. Yegâne "öteki" henüz terbiye görmemiş, Müslüman edilmemiş nefsimizdir ki, ondan büyük düşman yok... Denilir ki zihninde ve gönlünde başkası (ağyâr) yani 'öteki' fikrinden kurtulanın bir başka kimliğe, sıfata ihtiyacı kalmaz. Öteki olmayınca 'ben' de ortadan kalkar... Bize ağyâr (öteki) değil yâr kültürünü icra edecek bir kudret şerbetini içenler, içirenler nerededir? (Leyla İpekçi; Muhit Dergi, Temmuz 2020) “Ötekini bir nesne değil bir özne ve bunun ahlaki, hukukî, siyasi ve ekonomik gereklerini yerine getiren bir düşünme biçimi, 'ben'in ve 'öteki'nin hakkını verir ve böylece daha sağlıklı ve sahici bir ilişkinin doğmasına imkân sağlar. Ben, kendi varlık alanını muhafaza ederken, başkalarının varlık alanını da kabul eder. Ne 'öteki'ni inkâr ederek ne de kendisinin yok sayılmasına izin vererek bir arada yaşamanın mümkün olduğunu gösterir. Öteki'nin varlığını kabul etmek, hem ahlaki ve hukuki bir sorumluluk hem de sosyolojik bur zarurettir. (İbrahim Kalın; Ben, Öteki ve Ötesi) İnsanoğlu kendisini merkeze koyarak ''ben ve öteki'' ilişkisini, ''ben ve nesne'' ilişkisi düzeyinde formüle ettiği durumda, kendi değerini de nesne seviyesine indirgemekte ve kendisini hiçleştirmekte, ifna etmektedir. Böyle yapmayıp da ''ben ve öteki'' ilişkisini, ''ben ve başkasının beni'', ''ben ve sen'' veya bütün boyutlarıyla bir ''birlikte varoluş' olarak formüle ettiği durumda, bütün bir insanlık için etik bir özne, etik bir toplum ve etik bir insanlık tasavvur etmenin bir ütopya olmadığı, gerçekleşebilir etik ideal olduğu açığa çıkabilecektir. (Levent Bayraktar; Medeniyet ve Felsefe) ‘Ben’ ile ‘öteki’ arasındaki ilişkiyi mümkün ve anlamlı kılan, bu ikisini de var eden "ötesi"dir. İnsanın kendi kimliğini bulması, tabiata rağmen tahakkuk etmez. İnsan, ancak kendi dışındaki varlıklarla ve kendinden daha büyük olan bir düzen fikri ile bütünleştiği zaman beşeriyetten insaniyet derecesine yükselir. İnsan âlemin efendisi değil, onun velisi, koruyucusu ve emanetçisidir. Varlıklara bu mesuliyet bilinci ile yaklaşmak zorundadır...” (İbrahim Kalın; Barbar Modern Medeni) Evet, ne diyoruz; medeniyetimizin toplum modeli; öteki ile ötekileştirmeden yaşayabilmeyi gerektirecektir... Yapmamız gereken, ötekini kendi içimizde duyumsayabilmek, benimseyebilmek. Varlığımızı ötekine rağmen değil, öteki ile var kılarak, "bir"leşebilmek ve de "biz"leşebilmek olacaktır.