Belirsizliğin diğer adı: Trump
Trump, başkanlık seçimi kampanyasındaki konuşmalarında ABDiçin ‘potansiyel felaket’ olduğunu savunduğu TPP’den ayrılmayı onaylayan imzayıbu hafta başında attı. Hızlı ve önceden olgunlaştırılmış bir karardı.
Donald Trump, anayasanın kendisine verdiği yetkiyikullanarak ABD’nin Trans-Pasifik Ortaklığı’ndan (Trans-Pacific Partnership-TPP)çıkmasını onaylayan kararı imzalaması küresel ekonominin gidişatında önemlideğişiklere yol açmayabilir.
Obama'nın daha 2015'te imzaladığı bu anlaşmanın bir çırpıdaiptal edilmesini seçim kızgınlığına yorumlamak çok şaşı bir bakış olacağı gibi;bunu İngiltere'nin AB'den çıkışı gibi yorumlamak da abartı olur.
Dünya ekonomisinin yüzde 40’ini kapsayan ve içinde, Japonya,Malezya, Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada, Meksika, Brunei, Vietnam, Şili,Singapur gibi ülkelerin bulunduğu bu anlaşmadan çekilmek Trump'un ilk günyapacağını söylediği icraatlardandı.
Amacını, ekonomik bağları güçlendirmek ve üretimi artırmakolarak açıklayan TPP'ye karşı olanların itiraz etme nedeni, anlaşmanıniçeriğinin gizli bir şekilde müzakere edilmesi ve büyük şirketlerin çıkarlarınısavunduğunu öne sürmeleridir.
Bu karardan sonra, Peru'da bir araya gelen Asya-Pasifikliderleri ise, Trump'ın muhalefetine rağmen serbest ticaret anlaşmalarına devamedeceklerini deklere ettiler...
Yeni ABD Başkanı Trump, Meksika sınırına duvar örülmesi veyasa dışı göçmenleri tutuklamayan ‘sığınak şehirler’in bütçesininkısıtlanmasına yönelik iki kararnameyi imzalaması ve Meksika’nın duvar içinpara ödemeyeceğine dair jet cevapla karşılık verdiği gelişme oldukça önemli.
Yine Trump’ın Suriye, Irak, İran, Yemen, Somali, Libya veSudan vatandaşlarının ABD’ye girmesinin engellenmesi için gereken imzayı daattı atacak olması ve tabi, sözü edilen, ABD Büyükelçiliğinin Kudüs’etaşınması. İsrail’in hukuk dışı yeni yerleşim alanları oluşturmaya hız vermesizaten öteden beri gelen bir olgu. Trump da, İsrail’i her konuda koşulsuzdestekleyeceğini belirtmekle tavrını şimdiden belli etti.
Kazakistan’nın başkenti Astana’da gerçekleşen Suriye ileilgili zirvenin olumlu sonuçlanarak, sonuç bildirgesinin yayınlanmasının hemenardından, Trump’ın, Suriye’de sığınmacılara yönelik güvenli alanlaroluşturulması talimatı vermesi de Suriye’ye burnunu sokmaya ve çözümüengellemeye yönelik bir hamle olarak değerlendirilmeli.
Türkiye'nin yıllarca dile getirdiği güvenli bölge planınakarşı çıkan ABD'nin bu kararı, Müslümanları ABD ve AB'den buralara sürmektir.Zaten Trump, Avrupa'nın bu göçmenleri kabul etmesinin bir hata olduğunu dabelirtmişti. Anlaşılan o ki, Suriye ve diğer alanlarda, sorumsuz ve art niyetlipolitikalar izlenecek; Türkiye ve diğer bölge ülkeleri zorda bırakılmayaçalışılacaktır.
Astana’da Suriye için bir anayasa taslağı hazırlanmasınarağmen, sığınmacılara yönelik tedbirlerle ilgili bir açıklık kalmış olabilir.Astana’nın en önemli başarısı, ateşkes için üçlü bir mekanizma kurulması ve bumekanizmada ABD’nin olmaması. Türkiye’nin Rusya’dan ısrarla, ABD’nin de Astanagörüşmelerine katılmasını istemesi onu küçük düşürmüştür. Trump’ın Astana’dadevre dışı kalmasının yansımaları olsa bile, bu yansımaları korkarak veküçülerek değil; dik durarak bertaraf etme yolu daha cazip sonuçlardoğuracaktır. Türkiye, hala bile, ne yazık ki ABD karşısında omurgalı bir duruşsergilemekten uzak bir noktada durmakta.
Yine, İran’la yapılan nükleer anlaşmanın yeniden gözdengeçirilmesi, daha doğrusu yaptırımların yeniden uygulanması niyetleri ekleninceortaya karışık bir tablo çıkıyor. Ayrıca dünya siyasetinde de kafaları karıştıranhareketler mevcut. Mesela Rusya ile çatışmacı; Çin ile yakınlaşmayı esas alanbir politika izleneceği sinyalleri…
Diğer taraftan Trump’ın kişilik özellikleri ve Amerikanyönetim sistemine/bileşenlerine entegrasyonu veya direnci/çatışması ve sivilgörünümlü olsa da toplumda Trump karşıtlağının nasıl yönlendirileceği ve busüreçlerinin nasıl sonuçlanacağının beklenmesinde yarar var.
Tüm bunlara rağmen, ABD’nin Müslümanlar ve mazlum milletlereyönelik politikalarının temel anlamda olumlu bir yöne doğru değişmesinibeklememek gerekir.
Traump’ın: Irak’tan çıkarken petrolü kontrol etmeliydik,sözleri de, yeniden Irak’a yönelik etkinlik mücadelesine hız vereceğininsinyalleri olarak okunabilir.
Boğulma hissi oluşturan işkencelerin olumlu sonuçlarındanbahseden ve bu konuda savunma bakanından farklı düşündüğünü belirten Trump, herne kadar bunu IŞİD’e uygulamaktan bahsetse de, bu fikrin altında yataneğilimin, Müslümanlara küresel çapta işkence edilmesinin önünü açmak olarakalgılanmasında bir sakınca olmadığı kanaatindeyim.
Trump, Suriye savaşının yolunda gitmemesiyle geciken veyarım kalan İran’a yönelme ve İran üzerinde çemberi daraltma politikalarınaçeşitli şekillerde hız verecektir.
Bunun birinci adımı, İsrail’e olan desteğin doruklaraulaştırılması olacak.
Nükleer program ve ekonomi üzerinden sıkıştırma yolları daaranacak ve yeni yaptırımlar denenecektir.
Diğer yönden, bölge ülkelerinin İsrail’e teslim olmasürecini hızlandıracaktır. Suudi Arabistan’da artık, Filistin direnişininteslim olması gerektiğine yönelik çağrılar ayyuka çıkmış durumda. Bu konudamakaleler, siyasi demeçler havada uçuşmakta.
Diğer ayak ise, Filistin halkını ve direniş unsurlarınıçatıştırmak, güçsüzleştirmek ve sıkıştırmak. Irak ve Filistin’de ya da Lübnan’ıetkileme amaçlı olarak Lübnan’da yeni bir müdahale beklentisi ihtimal dahilindeolmakla beraber; Suriye’de sürpriz arayışlar içine girmeyi denemek isteyebilir.Yani Trump’un, Bushlar’ın çizgisini andıran politikalar da izleyebileceğiihtimali göz ardı edilmemeli.
ABD'de, başkan kim olursa olsun, sömürgeci, küresel ölçeklihegomonik politikalarından asla vazgeçmeyeceklerdir. ABD halkının en az yüzdealtmışı savaşa karşı olmasına rağmen, ABD, çeşitli manipülasyonlarla kendikamuoyunu yanıltmakta sakınca görmemiştir. 11 Eylül ikiz kuleler saldırısıbunun en bariz örneği olmuştur.
Müslümanlara ve müslüman ülkelere karşı hep acımasızpolitikalar izlemiştir.
ABD, kendi içinde müslüman nüfusun hızlı artışınıntedirginliği ile bir dizi ülkeye kabul etmeme, sınır dışı etme dahil radikalkararlar almaktadır/alacaktır.
Trump'un güvenlik ve benzeri kılıflarla uygulamaya koyacağıiç politikası da tamamen ırkçı ve ötekileştirici olacaktır. Bu bağlamda, baştamüslümanlar olmak üzere, kızıl derililer, Asyalılar, siyahiler ve diğerkesimler, vatandaş olsalar bile kötü ve ayrımcı müdahalelere maruzkalacaklardır, bunlar üzerinde süre gelen baskıcı politikalar -Trump'unaçıklamalarına baktığımızda- giderek artacaktır.
Bu aşamada, bölgemizde bunun nasıl cereyan edeceği vealabileceğimiz tedbirlere odaklanmanın yararlı olacağı muhakkaktır. Irak veSuriye'de başta olmak üzere, Türkiye'yi çeşitli alanlarda, gayri meşrusuçlamalar, terörist örgütler ve IŞİD gibi bahanelerle köşeye sıkıştırmayaçalışacaktır.
Dost olmasalar da bazı ülkelerle karşılıklı resmi ve ticariilişkiler, uluslar arası ilişkiler açısından bir zorunluluk olmasına rağmen;ABD ile ilişkilerde ülkelerin alacağı en sağlıklı tutumun, kişinin şeytanlaolan ilişkisine benzer olması en sağlıklı ilke olarak orta yerde durmaktadır.
Şimdilik bu konuda yapılabileceklerin başında, olabildiğinceABD'yi dışarıda bırakan, bölgesel işbirliği seçeneklerini doğru ve etkilikullanmaktır. Özellikle Rusya ve İran ile oluşan sürecin niceliksel veniteliksel kapsamını geliştirmektir.