BİZE OLDU BÖYLE?
01 Ağustos 2018 Çarşamba günü, Hakkâri Yüksekova üst bölgesine eşini ziyaret dönüşünde; hain PKK, çetelerinin yola döşedikleri mayının patlaması sonucu Şehid düşen Nurcan ve minicik oğlu Bedirhan Mustafa’nın aziz anısına! Ruhunuz şad olsun. Sizi de, size uzanan hain ellerinsahiplerini de asla unutmayacağız…
“Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onu görür. Kim de zerre ağırlığınca bir şer işlerse o da onu görür.” (Zilzal/7,8) Gün yoktur, üzücü bir haberle,can yakan bir hadiseyle irkilmeyelim… Ya bir caninin, masum bir cana kastetmesini duyup; canımızdan bezer hale geliriz. Ya da, masum bir çocuğu kaçıran bir sapığın yaptığı canavarlığı; TV. Ekranlarında seyr ederken utancımızdan yere bakar insanlığımızdan utanır hale geliriz. Bize oldu böyle?
Kusursuz yaratılmış olan şu güzelim Kanat’ı, günah ve çirkinliklerle bu hale gelmesinin sebebi sadece başkaları mı? Hayır? El bebek gül bebek diye büyütülen nice yavrular; daha masumken kendilerine Allah ve ahiret inancı aşılanmadığından; hem cinsi olan insan ve insanlık için birer canavara dönüştüler… Bize ne oldu böyle? Bizden olanların, fitneye, teröre, canavarlık ve merhametsizliğe tevessül etmeyeceklerini bilirdik. Ne çok yanılmışız böyle. Meğerki biz, bizi ve bizliği kaybedeli ne çok olmuş da haberimiz yokmuş.
Saygısız, hürmetsiz, iffetsiz, merhametsiz, inançsız ve sorumsuz yetişen bu canavar mizaçlı nesil kimin aşısı? Nasıl bir toplumduk, nasıl bir topluma dönüştük böyle? Daha düne kadar, dünyaya nizam veren, Müslim’i ve gayri Müslim’iyle bir birlerine merhamet eden bir toplum meydana getiren; ecdadımızın o güzelim mirasını ne yaptık? Hastanelerde doktor dövenlerden, savunmasız bir hayvanı arabanın arkasında kilometrelerce sürükleyip işkence eden acımasız yaratıklara varıncaya kadar; merhametsizliğin, her türlüsü neden bu kadar basit hale gelip sıradanlaştı?
Gâvurun maşalığını yapıp, yemek yediği sofraya bıçak çalan nankörden, fitne bezirgânlığı yapan sözde özgürlük ve adalet isteyen (!) içimizdeki urlar, kimin kimlerin yetiştirmeleri? Bize ne oldu böyle? Oysa, ne güzel de bir toplumduk, beraber güler, birlikte ağlardık. Aşımızı işimizi üleşir, sıkıntı anlarda birbirimize koşardık, varsa sıkıntılar birlikte göğüslerdik. Emanetten birbirimizin elbiselerini giyer düğün derneklere gider, yoksulluğundan dolayı hiç birimiz diğerini kınamazdık. Peki, bize ne oldu böyle?
“Cennet anaların ayakları altındadır” buyuran yüce Peygamberin (s.a.v) Ümmeti olmakla şerefyab olduğumuzu ne çabuk unuttuk böyle? Masum bir çocuğa ve annesine el uzatacak kadar, canavarlaşan bu nesil nasıl ve nerden türeyip içimizi dışımızı kemirir hale geldi? Annesi 25 yaşında, çocuğu 11 aylık Şehide Nurcan ve Şehid Mustafa Bedirhan; kimin özgürlüğünü ellerinden almış, kime ne zararları olmuştu ki; bu kandan ve şiddetten beslenen gaddar ve inkârcıörgütün hedefi oldular?
Evet, “Sanı Şehide ismi Nurcan/ Daha yeni dikmişti masum bir fidan! Meyve verecekti olsaydı zaman/ Sana nasıl kıydılar Mustafa Bedirhan? Gözlerinden yaş, yüreğinde ateşi/ Uçmuştu Bedirhan ve vefakâr eşi. Haklanacak elbet, hainlerinkin kokan leşi/ Ne yaptı size Mustafa Bedirhan?
Bize ne oldu böyle? Girdiği dükkândan üç çeşit gıda isteyen müşteriye, bir tanesini verip; ben siftah ettim, diğerini de komşumdan al, onun malı daha kalitelidir diyen merhametli ve duyarlı bir toplumdan; bu gün kendi kasa ve kesesinden başkasını düşünemeyecek kadar, bencil ve cimrileşen bu kadar insan neden ve nereden çoğaldı böyle? Meydanlara, fakir fukara rencide olmadan alsınlar diye, dikilen sadaka taşlarına bırakılan paralardan; eline gelen keseyi alıp şükreden insanlardan; banka ve marketlerin kasalarını soyup içerdekileri katledecek kadar canavarlaşan bu duruma nasıl gelindi?
Bu dünyayı yaşanmaz hale getiren, katil ve hırsızlardan, talancı ve tecavüzcülerden temizlenmesi için; caydırıcı cezaların bir an önce yürürlüğe girmesini talep ediyoruz. Doğruysa, Şehide Nurcan Ve Şehid Bedirhan Mustafa’nın katillerinin yakalandığı; devletin onu ve onun gibilerini ceza evine değil, şehir merkezinin tam ortasında boğazlarına ip geçirip vince takılarak idam edilmelidirler. Gereken de budur?
Zulüm bizdense ben bizden değilim diyordu, Avrupalı bir gazeteci ve bedel olarak da hayatına mal oluyordu bu söylemi! Olsun yalan ve dolan için yaşamaktansa, doğruluk ve hakikat için can vermek daha şerefli ve onurlu bir duruştur… Meselenin hülasası şudur: “Nurcan Karakaya ve onun ciğerparesi Bedirhan Mustafa’ya ve onlar gibi binlercesinin kanına giren; ister PKK. İster başka bir örgüte mensup olan teröristlerin yakalandıklarında,ceza evine değil infaz edilmeleridir. Bunun başka çıkar yolu da yoktur. Zira kandan ve şiddetten başka bir dilden anlamayan bu taşeron örgüte, onlara anladıkları dilden cevap verilmeli; bunlar ve bunların konumunda olan ne kadar tecavüzcü, talancı ve vurguncu varsa, hepsinin infazı gerekmektedir. Şehidlerimizin aziz hatırlarına saygının ve hürmetin bir ifadesi olarak; içimizdeki bu Emperyalist sızmalarına verilecek en güzel cevabın idam olduğunun altını çiziyoruz. “Zerre kadar hayrın ve zere kadar şerrin karşılıksız kalmayacağı o yüce divanda; mazlum ve masumlara kastedenlerin hasmı olacağız… Aflarına sığınarak Şehidlerimizin! 04 Ağustos 2018.