İNSAN DEĞERİ
Her çeşit imkânı bulunan zengin bir baba düşününüz. Geniş bir alanı kaplayan malikânesinde, çiftlikleri de bulunuyor. Hayvanlardan çeşitli meyve, ağaç, bitki ve tarım ürünlerine kadar her şey bu çiftliklerde yetiştiriliyor. Bu babanın bütün çabası, çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmektir. Tüm bu zenginliklerini çocuklarına hesapsız olarak sarf ettiği gibi, onların en iyi şekilde yetişmesi için de en iyi öğretmenleri çalıştırıyor. Çocukların düşünemediği ve büyük masraflar tutan daha birçok iyilikler yapıyor. Bütün bunlara rağmen çocuklarından bazısı babasına âsi olup, yapılan hizmetleri ve harcanın zenginlikleri heba ederse, o babanın yanında bir değerleri olabilir mi? Hedeflenen sonucu vermeyen ve böylesine aptalca bir tutum içine giren, bir türlü adam olamayan çocuklarını huzurdan kovacak ve evlatlıktan reddedecektir.
Yüce Allah, kullarına karşı misaldeki babadan, kıyas edilemeyecek kadar daha şefkatli ve merhametlidir. İnsan olsun, hayvan olsun bütün anne ve babalara verilen şefkat, Yüce Allah’ın rahmetinden küçük bir yansıma durumundadır. O’nun kullarına yaptıkları da örnekteki babayla ölçülemeyecek kadar hesapsız ve sınırsızdır. Bütün mahlûkatı insanın hizmetine seferber etmiştir.
İnsan, bütün yaratılmışların en şereflisi olabilecek bir mahiyette yaratılmıştır. Bu hedefe yönelik olarak gereken her türlü donanım verildiği gibi, ilahi bir program süreci içinde peygamberler aracılığıyla bir eğitime tabi tutulmaktadır. Büyüklerimizin “eşref-i mahlûkat” dedikleri bu ilahi konum, ancak vahyin eğitimiyle kazanılabilir.
Yüce Yaratıcının insandan bekledikleri, insanların da yaptıkları her işteki hedef ve beklentileri durumundadır. Her alanda, her ne amaçlanmışsa onun en iyisini elde etmek herkesin isteğidir. Meyve veya sebze yetiştiren insan, en iyi ürünleri elde etmeyi hedefler. Çürükleri daldan koparıp atar. Hiç kimse tarım işinde çürük ürün elde etmeyi istemez. Okullarda, dershanelerde öğrenci yetiştirenler en iyi bir sonucu amaçlarlar; kötü ahlaklı, âsi, topluma bela olacak kimselerin çıkmasını istemezler. İşte bu hayat sürecinde, “eşref-i mahlûkat” hedefi için uygulanan ilahi programla Allah, kullarının en iyi olmasını istemektedir. Kur’an’ında “O Allah’tır ki amel bakımından hanginizin en iyi olduğunu imtihan etmek için ölümü ve hayatı yarattı” (Mülk, 2) buyurarak bu isteğini açıklamıştır.
Kötülerle arkadaşlık yapan ve okuldan kaçıp eğitimini yarıda bırakan öğrenci gibi, İlahi eğitimden kaçarak hedeflenen sonuca ulaşamayan kullar, aptalca bir tutum içine girerler. Hiç bir düşünce ve davranışları akıllıca olmaz. Kâinattaki en aptal yaratık duruma düşerler. Hayatları tersliklerle dolu olur. Toplumları bu yönüyle biraz inceleyebilenler, bu durumu hemen fark ederler.
İhtiyarlığın kaçınılmaz olduğu, güç, güzellik ve sağlığın bir gün elden çıkacağı kesin olduğu halde, hiç böyle bir şey olmayacakmış gibi gençliği boş şeylerle zayi ederler ve değerlendirmezler. İbret alınması gereken her olay karşısında, avcıyı gören deve kuşunun başını koma sokarak ondan kurtulduğunu zannetmesi gibi gözlerini yumarak gece olduğunu sanırlar.
Gelip geçici azıcık bir dünyalık mal veya makam için ebedi olacakmış gibi önem verir ve ona sarılırlar, onun üzerine her türlü kavgayı yaparlar. Bir koyun için birbirlerini öldürürler, sonra da barış yemeği için yüz koyun keserler. Yanlış anlaşılmasın, doğru olan bu ikincisidir, bir insanın gönlünü kazanmak yüzlerce koyundan daha değerlidir. Binlerce kez el değiştiren ve ona sahip olanın dahi bırakıp gideceği şüphesiz olan bir parça arazi için birbirlerini öldürür, aileleri yok ederler. Oysa akıllıca düşünenler bilirler ki, bu dünya süslenmiş, bezenmiş güzel bir gelin gibidir; herkese gülmüş ama kimseyle evlenmemiştir, hiç kimseye yar olmamıştır. Ama ne yazık ki dünyanın bu durumunu bile bile herkes onu elde etmek için canhıraş bir şekilde çaba sarf etmektedir. Kimse kusura bakmasın bu, aptallık değil de nedir?