DOĞADAKİ GÜZELLİK
Eskilerin “tabiat” dediği, günümüzde ise “doğa” kavramıyla ifade edilen varlıklar âlemi bütünüyle Allah’ın eseridir. Doğa, akılalmaz bir çeşitlilikte ilahî sanat eserlerinin sergilendiği ve insanın dikkat bakışlarına ve istifadesine sunulduğu büyük bir sergi sarayıdır. Her şeyin Allah tarafından yaratılmış ve insan eliyle değişime uğramamış durumuna “doğal” denir. Allah’ın yarattığı her şey doğaldır, insanın yaptıklarına ise “yapay” denir. İnsan, akıl, düşünce ve çeşitli üstün yeteneklerle donatılmış en kapsamlı, muazzam ilahi bir eserdir. Bu itibarla kendisi de bir takım eserler yapabilmektedir. Ancak insanın ortaya koyduğu eserler, Allah’ın kendisine bahşettiği akıl ve yeteneklerle, yine Allah’ın yarattığı eserlerden yararlanarak bir nevi şekil değiştirmek suretiyledir. İnsanın eserleri, aslında yaratıcısının benzersiz ve erişilmez kudretini göstermektedir. Çünkü insanın kendisi bu özellikleriyle birlikte Allah’ın eseridir. Yani Allah, “eser yapan” bir eser yaratmıştır. Allah’ın eserleri karşısında insanın ortaya koyduğu eserlerin sözü bile olmaz. Bu nedenle “yapay” dediğimiz insan eserleri, doğallık karşısında sevimsiz ve değersizdir. İnsanın kendisi kendi eserini değil, yine de doğallığı sever. Hatta taklit ederek ürettiği eserini doğal olana benzetebildiği ölçüde sevimli duruma gelir. İnsan eliyle geliştirilen teknoloji ne kadar ileri giderse gitsin, insanın gönlüne girmekten uzaktır. İnsanın fıtri isteklerine en uygun olan yine doğallıktır. Hiç bir yapay eser, bir kır çiçeğinin verdiği güzellik, ülfet ve ünsiyeti karşılayamaz. Bir kere kır çiçeği canlıdır; insan hiç bir zaman yaptığı eserine can veremez, yalnız bu noktadan bile düşünülse cansız yapay eserlerin sevimsizliği açıkça görülür. Bu günlerde bütün güzelliklerini saçarak gelen bu bahar mevsiminin verdiği haz ve sevinç, insanın doğallığa ne kadar düşkün ve muhtaç olduğu da hissettiriyor. Ağaçların, rengârenk çiçeklerin, cıvıldaşan kuş ve böceklerin şekil, desen, renk, koku ve sanat güzellikleri, her şeyin olabilecek en güzelinin yaratıldığını göstermektedir. Hangi esere bakarsanız, “Allahu Ekber! Ancak bu kadar olur, bundan güzeli düşünülemez” demekten kendinizi alamazsınız. Yüce Allah’ın, her şeyi en güzeliyle yarattığını Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade buyurmuştur: “Rabbin, dilediğini yaratır ve onlar için en hayırlı olanı seçer. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır ve yücedir.” (Kasas, 68) “O (Allah) ki, yarattığı her şeyi en güzel yaptı. İnsanı yaratmaya da çamurdan başladı.” (Secde, 7) Doğa, akılları ve gözleri hayran bırakan san’atların üretilip teşhir edildiği lahuti bir fabrikadır. Doğadaki müthiş güzellik, san’at ve kusursuz işleyiş, o kadar etkileyici olmuş ki bazı insanları –hâşâ– “doğanın ilah olduğu” vehmine sürüklemiştir. Oysa doğa bütünüyle Allah’ın sanatıdır, Esma-i Hüsna’sının tecellilerini yansıtan eseridir. Doğaya meftun olup aklın gereği bir yüce yaratıcının esri olduğunu bulmaları gerekirken, defolu akıllarıyla bulamadıkları için bir avunmasın sonucu olarak doğanın tanrı olduğu vehmine kapılmışlardır. “Hiç bir eser ustasından daha mükemmel olamaz” kaidesi gereği düşünün: Toprak, kendisinden daha mükemmel olan ağaçları, çiçekleri, meyveleri nasıl yapabilir? İnsan ve hayvan da topraktandır; buna göre şuursuz toprak, insan beynini, canlılardaki harika özellikleri nasıl yapabilir? Demek ki doğanın işleyişi ve doğadaki eserler, Yüce bir Yaratıcı’nın varlığını ve bu hayranlık veren mükemmel eserlerin O’nun eserleri olduğunu zorunlu ve apaçık olarak göstermektedir. Eserdeki mucizevî güzellikler onu ustasının yerine koymamalı; Aksine ustasının maharet ve kudreti karşısında “Allahu Ekber!” dedirtmelidir. Güneşin yansımasıyla gözleri kamaştıracak ölçüde parlayan ve ışık saçan bir cam parçasın o ışığın kaynağı kabul etmek ne kadar aptalca bir düşünceyse, doğaya yansıyan güzellikleri “Cemil” isminin sahibi olan yaratıcısına dayandırmayıp, doğanın kendi mahareti olarak vehmetmek, ondan daha aptalca bir düşüncedir. Doğada görülen olağanüstü güzellikler, yaratıcısının güzelliğe olan sevgisini ve güzellik iradesini de göstermektedir. Peygamber (ASV) bu hususta işaret ederek: “Şüphesiz ki Allah, Cemil’dir (güzeldir), güzelliği sever” buyurmuştur. (Müslim, İman, 147, Hadis no: 265)