Mekansız düşünce
İnsanın düşünme eylemi yaşamışolduğu mekândan bağımsız değildir. Bu bağlamda mekânın insanın düşüncesininoluşumunda etkisinin büyük olduğunu ifade edebiliriz. Evet, mekânın bir ruhuvar ve mekân sahip olduğu bu ruhla esasen düşüncemizi, bilincimizi, hayattarzımızı inşa ediyor. Mekân bir olma biçimidir, mekân bir düşünce biçimidir. Nedirmekân; yaşanılan yer, dahası insanı yaşatan yerdir. Etimolojik olarak baktığımızdamekân kelimesi olmakla aynı kökten gelir yani “kevn.” İnsanı oldurandır mekân.Bu anlamda mekân imkândır. Bize varoluşumuzun, varlığımızın imkânını sunanmekândır, idrakimizi oluşturan en önemli unsurdur mekân.
Mekânlar gitgide aynılaşmakta, birbirinebenzemekte, birbirinin aynısı gibi olmaktadır. Mekânları aynılaşan insanlarınkendileri de aynılaşmakta. Her biri bir âlem olan insanların aynılaşması insanısıradanlaştırmaktadır. Mekânın verdiği imkânla insan temekkün eder. İnsanınşahsiyetinin ve bilincinin oluşmasında en temel unsurlardan birisi hiç kuşkusuzyaşamış olduğu mekândır. İçinde yaşadığımız mekânlar anlam değer dünyamızınşekillenmesinde başat rolü oynar. Bu anlamda sahip olduğumuz, ‘mekân tasavvuru’bizim hayata bakışımızın ipuçlarını ortaya koyacaktır. Kendimize ait bir mekântasavvurumuzun olması medeniyet anlayışımızın olmazsa olmazıdır. İnsan mekânilişkisi birbirleri ile o kadar iç içedir ki; insan mekânı oluştururken biryandan da, yaşamış olduğu mekân tarafından şekillenir. ‘Nagehan ol şare vardım/olşarı yapılır buldum/Ben dahi bile yapıldım/ taş ü toprak arasında’ (Ansızınbir şehre vardım/ O şehri yapılır gördüm/ Bende birlikte yapıldım/ Taş vetoprak arasında) diyen, Hacı Bayramın ifadeleri; şehirde taş ve toprak arasındayani mekânda şekillenen insanı dolaysıyla düşünceyi ifade eder. Taş, toprakesasen yaşayan unsurlardır. Yaşamış olduğumuz mekânın yaşayan bir olgu olduğu,bir ruhu olduğu zaman ancak insanı şekillendireceği unutulmamalı. Yaşamışolduğumuz çevreyi derinliği olan bir dünyaya çevirebilmenin yolu yaşayan yaniruhu olan mekânları oluşturabilmekten geçer.
Peki, bugün bu konuda ne durumdayız? Ruhuolmayan, sıcaklığı kalmamış mekânlarda yaşıyoruz. Kent insana imkân sunanşehirlerden uzaklaşarak, insanı boğan, insanı tüketen, insanı yok sayan biranlayış üzerine oluşturuluyor. Sonuç olarak da sahih düşüncenin yerine, alt üstolmuş mekânların oluşturduğu zihinsel alt üst oluşları izliyoruz. Çünkü mekân insanı kendisine benzetir ya daya da insan mekânı kendine. Kendi medeniyet anlayışımıza uygun mekânları oluşturamadığımızzamanda mekânların oluşturduğu düşünceye gidiyoruz. Yeni oluşan “mekânsızdüşünce” bize hayatı mümkün kılmıyor.
Bir imkânsızlıksa yaşadığımız, birçokkonuda bir mümkün algımız yoksa mekânsızlığımızdandır. Mekânı imkân sunmayanhale getiren insan, insani olmayan mekânlarla tatmini arar hale gelmiştir.Hayatın her alanını imkânlı kılabilmenin yani umudun ve de ümidin yolukendimize ait bir mekân bilinci ile oluşturulabilir. Mekânlarımızın bir bilinçinşa edebilmesi mekânları bizim kılabilmemizle mümkün.
Mekân hayatın içerisinde durduğumuz yeriifade ediyor. Durduğumuz yer; yani hayata baktığımız yer, yani nokta-inazarımız. Nerede duruyorsak oradan bakıyoruz; manzaramızı belirleyennazarımız, nazarımızı belirleyen mekânımız. Manzaramız bizi mutmain kılmıyorsamekânsızlığımızdandır. Bizim olan, bize imkân sunabilecek mekânlarda yaşıyorisek düşüncemizde bu doğrultuda bize imkân sunacaktır. Değilse “mekânsızdüşünce” ile vardığımız yer kafa karışıklığından öte bir yere götürmeyecektirbizi. vakilli@hotmail.com