HATIRLATMAK HATIRLAMAKTIR

İnsanoğlunu üç önemli mesele, diğer önemli meselelerle birlikte daha yakından ilgilendirmektedir. Bunlardan biri mazi, ikincisi hal ve diğeri de istikbaldir. Mazi geçmişte kalan, hal insanın içinde bulunduğu mevcut durum; istikbal ise insanın, erişmek istediği veya hayal ettiği gelecekteki birçok müspetin bir arada olduğu zaman dilimi… İnsanlar farklı düşünceler dairesinde bunları tahayyül etseler de, geçmişi/geçmişini hatırlarken; kimi özlemle geriye dönüp tekrar o anları yaşamak ister; kimi/kimileri de karanlık tablolar bıraktığı için, asla hatırlamak/hatırlatmak istemez/istemezler!... Fakat bu tür hatırlamak/ ve hatırlamalar arasında öyle anlar, öyle zaman dilimleri var ki; her erdemli insan o anın birer parçası olmak için adeta can atar. Mesela asrısaadette, İslam’ın devlet olduğu, Kâbe’deilk ezanın okunduğu, Medeniyet şehri Medine’de günde beş vakit,Mescid-i Nebevi ’de Ezan-ı Muhammedi’nin okunması ve Resulullah (s.a.v)’ın hayatta olduğu günler/yıllargibi! Ya da O’nun (s.a.v) irtihalinden sonra, vuku bulup ta hafızalardan asla silinmeyen bazı olay ve hadiseler gibi. İşte bu bağlamda, bizde Miladi 717’de vuku bulan ama; bu gün mahzun, boynu bükük ve kapalı olan Ayasofya camiinde okunan ilk ezanının okunduğu günleri, siz gönül dostlarıma hatırlatmak/hatırlamak istedim. Olayın seyri şöyle: “Molla İdris-i Bitlis-inin Tarihçe-i Ali Osman isimli kitabında şöyle geçer: “Emevi Halifelerinden Abdülmelik bin Mervan, oğlu Mesleme’yi büyük bir orduyla Konstantiyye’nin (İstanbul) fethine gönderdi. İslam askerleri, uzun müddet muhasara ettiyse de “Şehrin surlarının sağlamlığı ve Kayser’in askerlerinin kalabalık olmasından dolayı; fetih mümkün olmadı. Bizanslılar çok zayiatlar verdikten sonra, Emir Mesleme ’nin tek başına Şehre girip Ayasofya’da bir kere ezan okuması şartıyla sulh yapıldı. Mal ve saire hiçbir şey istenmedi. Mesleme, Ayasofya’ya girip yüksek sesle Ezan-ı Muhammedi okuduktan sonra Şam’a döndü.” (Nişancızade Mir ’at-ı Kâinat) Ve böylece, Ayasofya’da ilk ezan okunmuş; daha sonraki asırlarda Fethin sembolü olarak Kiliseden Camiye tebdil olunacağının temelleri atılmış oluyordu adeta. Fethinin müjdesi bizzat Efendimiz tarafından verilmiş olup ve Konstantiniyye’den İslambol’a tebdil olunan, o güzelim şehir ve mabedi bu gün, mahzun ve dertli! İslam coğrafyasında, başta İstanbul ve Bağdad olmak üzere, ilim ve irfana ev sahipliği yapmış olan birçok İslam şehri ve beldesi bu gün; küfrün, zulmün ve batıl kültürün istila ve işgali altında inim inim inlemektedir. Hani, yazının başlığında da ifade ettiğimiz gibi, “Hatırlatmak hatırlamaktır. Biz de özellikle, mazide kalmış ama bir türlü kabuk bağlamayan birçok yaramızı/yaralarımızı, bu gün hem hatırlatmak hem de hatırlamak istedik! Evet, hatırlatmak hatırlamaktır! Kalın sağlıcakla.