İNSANI İNŞA EDEN DÖRT UNSUR

Ehli irfan olanlar, insanı; küçültülmüş kâinat, kâinatı dabüyütülmüş insan olarak tarif ederler. Bunun manası, insanı inşa eden temelunsurlar ile kâinatı teşkil eden unsurların; zerreden küreye, küreden zerreyedoğru, birbiriyle örtüşmesidir. Evet, insanı inşa eden unsurları dört temelbaşlık altında toplamak mümkündür… Tabi ki, bu anasır-ı Erbaa denilen; insanındört ana mayasının dışında, insanı kemalata erdiren unsurlardır. Birincisi akıl, ikincisi kalp, üçüncüsü bedenin azaları vedördüncüsü ise insanın davranışlarıdır. Akıl tefekkürün merkezidir ki, insan,onunla eşyanın hikmetini, kalp imanın merkezidir ki onunla marifeti vehakikati; beden azalarıyla erdemli işleri (Salih ameller); sosyalmünasebetlerde tezahür eden olumlu güzelliklerle de ahlak-ı hesene veya ahlak-ıTayyibe’yi (etik) idrak eder… İşte insanı insan yapan değerler, bu dört anaunsurdur. İnsan bu dört ana unsuru yerinde ve maksadına uygun birşekilde kullandığı zaman; süfli tüm duygulardan soyutlanıp, en ulvi makam vemertebelere erişir!... Ki günümüzde tarikat veya tasavvuf diye isimlendirilenyolun; aslında Şeriliteratürde fıkh-ı batın diye tarif olunan ahlak-ı hesene’nin ta kendisi olarak anlaşılmalıdır… Şimdi Akılla ilgili, ayet ve hadislerin vermiş olduklarımanalara bir bakalım: “Yemin olsun ki, onlara Gökleri ve yeri kim yarattı?,diye sorsan derler ki: “Onları Aziz (her şeye galip olan), Alim (her şeyibilen) yarattı.” (Zuhruf/9) Bu ayet-i celile’ nin manası: “Ey Habibim! Eğer seninkâr edenlerin durumlarını tetkik edersen göreceksin ki, nefisleri ve içâlemleri ALLAH’IN (C.C) yaratıcılığına şehadet etmektedir.” Nitekim bu manayaşu ayet-i celile işaret buyurmaktadır: “O halde (Ey Resulüm) gerçek Müslümanolarak kendini dine doğrult; (başka şeye iltifat etme) ALLAH’IN (C.C) dinineki, insanları onun üzerine yaratmıştır.” (Rum/30) Kısacası, her insan ALLAH’A(C.C) İman edebilecek yaratılıştadır. Diyor İmam Gazali! Resulü Kibriya Efendimiz (s.a.v): “Akıllı kimse, ALLAH’A(C.C) iman eden, Peygamberlerini tasdik eden ve ibadetini yapandır.” Diyebuyurmaktadır. (Said ibn-i Müseyyeb’den)Hakikaten akıllı olmayanlara ya deli,ya divane ya da ehl-i cinnet denilir… Akıl nimet olmasaydı insanlarda, hallerinice olurdu? Akıl, ALLAH’I bulduğu zaman; kalbe emirler verir ve kalp, İman veihsan ile dolup, beden azaları üzerinde, Salih ameller olarak zuhur edecektir.İşte bunun içindir ki, akıl hem önemle zikredilmiş, hem de çok övülmüştür.Aklını kullanmayanlar, zavallılaşır ve her hikmet ve marifet nimetinden mahrumkalır ki; sahibini hüsrana götürür en-nihayet! Kalbe gelince, o da İman, ihsan ve ihlasın merkezidir… Kalbikattı olanların ne merhameti, ne adaleti ne de şefkatleri olur. ALLAH! Bizikatı kalpli olmaktan muhafaza buyurusun. Âmin! Kalp merkezi, iyiliklerle, güzelamellerle donatıldığı zaman; içtimai hayata, hem insanlarla, hem de toplumlaolan ilişkilerde; nezaket, adalet, zarafet, hâsılı kelam ne kadar güzel hasletvarsa onlarla tezahür edecektir. Vücudun sarayının en üstünde olan akıl, merkezindeki kalp vebedenin azaları birbirleriyle uyumlu bir halde çalışmadıkları zaman; vücutsarayında tenakuzlar, zıtlıklar ve ters davranışlar baş gösterir ki, bu hemfıtratı, hem de düzeni bozar ve ondan sonra isyan başlar!... Zaten söz konusuolan, vücudun bu uyumlu halleri; öncelikli olarak tezkiye-i nefis sayesindeancak elde edilebilir. Öyle ya, ıslah olunmamış nefis, sahibini uçurumdanuçuruma yuvarlatır. Bundan dolayıdır belki, Selefi Salihin; nefis terbiyesinin üzerindeönemle durmuş ve: “Nefsini (yani yaratılış gerçeğini) bilen Rabbini bilir! Diyebir inceliğe işaret etmişlerdir. İnsan, (Peygamberler hariç) tam anlamıyla kâmil bir varlıkolmasa da; lakin nefise, şeytana ve olumsuz olan tüm davranış biçimlerine karşıvermiş olduğu savaşla; kademe kademe kemalata doğru yol alır. Bu yol alış, birgün mutlaka onu arzuladığı menzile ve ulvi makamlara ulaştıracaktırbi-iznillah!... Kısacası insanın insan-ı kamil olabilmesinin yolu; tefekküreden bir akıl, İman eden bir kalp, ALLAH’A kullukta kusur etmeyen bir beden veahlak-ı hesene ’den geçer!... Evet, aklı tefekkür, kalbi iman, bedeni kullukeden insan; insan-ı kâmildir… Onlardan olmamız temennisiyle.