TWİTTER RUHU
Sosyal medya, hayatın vaz ge ç ilmez g ö z ü ken bir par ç ası. En azından avam i ç in b ö yle.
Ç oğu kullanıcı bir başkasının fikrini ya da paylaşımını yansıtma peşinde saatlerini harcarken, az bir kesim ise konular hakkında ne d ü ş ü nd ü ğ ü n ü yazmaya ç alışıyor.
Kendi fikirlerini paylaşanlardan bir kısmı eş dost ç evresine hitap ettiğinin bilincindeyken, kalan ç oğunluk kısım ise kendini dev aynasında g ö r ü yor.
Ç ektiği bir videoda veya yazdığı bir ka ç c ü mlede her kimden bahsediyorsa, o kişinin kendisini izlediğini veya okuduğunu d ü ş ü n ü yor. O hayalle heyecan yapıyor, kendiyle gurur duymaya başlıyor.
Bu hedef kimi zaman Cumhurbaşkanı, kimi zaman bir Parti Lideri ya da Bakan, kimi zaman da bir spor kul ü b ü antren ö r ü veya y ö neticisi olabiliyor.
Bazen ulusal bir ö zg ü ven patlamasıyla farklı ü lkelerin devlet başkanlarına kadar uzayabiliyor.
Bu ruh hali, yapmacık bir y ü celme duygusuna sebep oluyor.
Bir de bu yetmezmiş gibi, şahsi ç evresinden de ö vg ü ler alınca seyreyleyin g ü mb ü rt ü y ü ;
-En muazzam diplomat,
-En muhteşem siyaset ç i,
-En bilgili hukuk ç u,
-En tecr ü beli gazeteci,
-En maharetli bilim adamı rolleri, bozuk para gibi ortalığa sa ç ılıyor.
Hal b ö yle olunca; ortalık d ü ş ü k sınıf siyaset ç ilerden, cahil uzmanlardan, bilgisiz alimlerden, riyakar dindarlardan, s ö zde vatanseverlerden ge ç ilmiyor.
Bir vatandaş elbette sevdiği saydığı kimselerin benimsediği meşru yolları tatbik etmekte h ü rd ü r. Ancak bunun i ç in asgari d ü zeyde de olsa okumuş olmak, ç alışmış olmak, tecr ü be etmiş olmak ya da o topluluklarda edeple bulunup yıllarca dinlemiş olmak lazımdır. Ancak bu aşamalardan sonra kendisini o alanda temsilci olarak g ö rebilir ya da fikir beyan edecek yeterlilikte g ö rebilir.
Aksi halde, "evcilik oynayan ç ocuklar" misalinin yanına " ü lkecilik oynayan b ü y ü kler" misali de literat ü re girecektir.