BAHANE

Geçenlerde bir aile dostumuzu ziyarette, sohbet sırasında söz döndü dolaştı İslam adına hareket eden terör örgütlerine dayandı. Dedi ki: “IŞİD gibi örgütler İslam’ı lekeliyorlar, zarar veriyorlar. Onların yaptıkları yüzünden insanlar İslam’dan soğuyor!” Ben bu düşünceye katılmadığımı ifade ettim. “Hiçbir insan Allah’ın dini olan İslam’a zarar veremez, lekeleyemez. Din-i Mübin-i İslam nezih ve mübarektir, asla lekelenmez; güneş gibidir, balçıkla sıvanmaz.” dedim. Sonra da dostuma sordum: “Mesela seni İslam’dan soğuttu mu?” O, afalladı, “hayır, bu asla mümkün değil” dedi. “İşte, gerçek Müslümanlardan hiç kimse, din adına faaliyet gösteren örgüt ve gurupların yanlışlarıyla, zulümleriyle dinden soğumaz. Ancak önceden dine karşı kin ve nefretle dolu olup gerçek yüzlerini gizleyenler, bunu bir bahane olarak kullanırlar.” dedim. Dikkatle dinleyişiyle beni tasdik etti, ben de devam ettim: İslamiyet Allah’ın dinidir, insanların yaptıkları asla onu bağlamaz. Hani günümüzdeki Hıristiyanlık, Yahudilik yahut diğer beşeri dinler, insanların eliyle oluşturuldukları için, mensuplarının yaptıklarından etkilenir ve lekelenirler. Din adamlarının tutum ve davranışları bu dinlere mal edilir, sonuçta dinden soğukluk meydana gelebilir. Ancak İslam bu gibi dinlerden münezzehtir. İnsanların kurgulayıp oluşturduğu bir din değildir, insanların eli asla karışmamıştır. Bütünüyle Yüce Allah’ın katından gelmiştir. Bu nedenle hiçbir insanın onun üzerinde en küçük bir etkisi olamaz. Sahte altın, gerçek altının değerini düşürmez, aksine daha da değerlendirir. Bu nedenle sahte altın üreticilerinin yaptıkları gerçek altınla ölçülmez. Naylon çiçekler, gerçek güllerle bir tutulmaz. Allah sevgisi fıtri olduğu için, O’nun dininin sevgisi de fıtridir, insanların tutum ve davranışları bu sevgiyi etkilemez. Hiçbir güç annenin çocuğuna olan sevgisini engelleyemediği gibi. Din adına faaliyet yapan örgüt ve gurupların yanlışları, hiç bir mümini dinden soğutmaz ancak ibadet ihmalkârlığı, cahillik ve dünyaya dalma gibi nedenlerle daha önce dinden soğumuş olanlara bir kılıf, bir bahane oluşturur. İslam adına çeşitli zulümler yapan bir örgüt bahanesiyle dinden soğuduğu söylenen Müslümanlar acaba bu örgütle mi Müslüman olmuşlardı ki onun yaptıkları yüzünden dinden soğumuş olsunlar?! Bir de din adına yapılan zulüm ve yanlışlıklar, dine mensup görünen ancak gerçekte dine düşman olan ve çeşitli amaçlarla gerçek kimliklerini gizleyen ikiyüzlü kimseler için bir bahane oluşturur. İslam’ın “münafık” olarak adlandırdığı, sonradan bazı çevrelerin “takiyye” adıyla meşrulaştırdığı ikiyüzlülük, insanın doğasına aykırı olduğu için iç dünyasında büyük bir sıkıntı oluşturur. Ancak bu durumdaki şahıs, gerçek kimliğini açıklamaktan çekinir. Bu sebeple her fırsatta gerçek kimliğiyle örtüşebilecek en küçük, zayıf bir şüpheye kuvvetli bir delil gibi sarılır. Yine gerçek niyetine uygun olarak yorumlayabildiği her olayı, her gelişmeyi gerçek mahiyetinden çarpıtarak düşüncelerine bir kılıf yapar. İşte “bahane” dediğimiz şey budur. Gerçekte din düşmanı oldukları halde bunu gizleyen münafıklar, din adına ortay çıkan grupların yaptığı zulüm ve yanlışları dinin mahiyetinden gösterme gayretleri de bu tarz bir bahaneden ibarettir. İnsan onuruna aykırı ikiyüzlülüğün kalbe verdiği sıkıntıyı hafifletmekten başka bir işe yaramaz. Bunlar en zayıf bir mümini bile etkilemekten uzaktır. Günümüz teknolojisi sayesinde bilgiye ulaşma yolları da kolaylaşmıştır. Her isteyen istediği dini bilginin en doğrusuna ulaşabilmektedir. Herkes İslam dininin mahiyetini de bilmektedir. İslam’a ait olmayan, şahısların hata ve yanlışlarını İslam’dan zannetmek gibi aşırı bir gaflet ve cahillik de artık söz konusu değildir. Herkesin vicdanı İslam’ın ve İslam peygamberinin nezih, mübarek ve her türlü kötülüklerden uzak olduğunu da biliyor.