BOŞ EVE HIRSIZ GİRMEZ…
Muhterem Kardeşlerim…
Unutmayalım ki, cevher ne kadar kıymetliyse, talipleri de o kadar çok olur. Korumak zorlaşır.
Efendim;
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Kim, kimi severse, âhirette onunla beraber olacaktır. Bütün arzumuz ve ümidimiz, yollarında dinimize hizmetle şereflendiğimiz büyük zatlarla beraber olmaktır. Çünkü Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri, “Eğer bir toplulukta, Allahü Teâlâ’nın sevdiği bir kişi varsa, Cenab-ı Hak, o bir kişinin hürmetine hepsini affeder. Hak kapısında, ehil ve nâehil beraberdir” buyuruyor. Onun için hiç endişe etmeden hizmete devam etmeli. Ama tabiî ki, yapacağımız bir hizmetin, bir iyiliğin, fitneye sebep olmaması için çok dikkat etmeli. Âhir zamanda yaşadığımızı hiç unutmamalıyız.
Eskiden bid’atler yayılmıştı. Şimdi her yeri küfür kapladı. Onun için bugün zâhir mamur, bâtın haraptır. Bâtından haberi olmayanlar, bâtını nasıl anlatsınlar? İşte büyükler demek ki bugünleri düşündükleri için bu kitaplara önem vermişler. Tamamı ele geçmezse de hiç olmazsa tamamı terk edilmesin diye, bu kitapları senelerce hiç durmadan çalışarak hazırlamışlar. Yani büyükler cefayı çekti, sefayı bize bıraktılar. Hiç kimse, en ufak bir şikâyette bulunmamalı. Çünkü Eshab-ı Kiramın, savaşlarda çektikleri sıkıntılar ve bir daha geri dönmemek üzere memleketlerini terk ettikleri düşünülürse, biz çok rahatız. Şimdi yapılan hizmetler az değil, ama zahmeti ötekilerin yanında hiçtir.
Unutmayalım ki, cevher ne kadar kıymetliyse, talipleri de o kadar çok olur. Korumak zorlaşır. Bir gün Peygamber Efendimiz, Eshabıyla oturuyordu. Peygamber Efendimizi dinlemeye, Arapça bildikleri için Yahudiler de geliyorlardı. Eshab-ı Kiramdan biri, “Yâ Resulallah! İçime çok vesvese geliyor. Bunun bir ilacı var mı?” dedi. Yahudi hemen atıldı, “Bizim dinimizde hiç vesvese yok. Sen gel, bizim dinimize gir” dedi. Peygamber Efendimiz, “Yâ Ali, buna sen cevap ver” buyurdu. Hazreti Ali, “Yâ Resulallah! Boş eve hırsız girmez” dedi.
Ne kadar güzel cevap! Hırsız boş evde ne yapsın? Şeytan, imansız kişiyle niye uğraşsın? O, biraz bozabilir miyim diye kıymetli cevherin olduğu yere, yani imanlıya saldırır. Onun için müminlerin kalbine gelen bu üzüntüler, sıkıntılar, imanın güçlü olduğuna, orada bir cevherin varlığına alamettir. Zaten Ehl-i Sünnet itikadı çok kıymetli bir pırlantadır. Allahü Teâlâ onu çöplüğe koymaz. Çok değerli olan bu cevher, çok değerli insanlara nasip olur.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi; cevher ne kadar kıymetliyse, talipleri de o kadar çok olur ve korumak zor olur.
İmam-ı Gazalî hazretlerinin Kıyamet ve Âhiret kitabındaki Hadis-i Şerifte, “Yapacağın bir işten, Allahü Teâlâ’nın razı olup olmadığını düşün! Eğer Onun rızasına uygunsa yap, değilse yapma” buyuruluyor. Bu Hadis-i Şerif, kulağımıza küpe olursa ömür boyu bize yeter. Bu çok sağlam bir ölçüdür. Bu ölçüye uyarsak, yanlış iş yapmaktan ve günaha girmekten korunmuş oluruz.
Yine unutmayalım ki, cevher ne kadar kıymetliyse, talipleri de o kadar çok olacağından çok dikkatli olmalı, Ayet-i Kerimelere, Hadis-i Şeriflere uymalı, büyüklerin nasihatlerini dinlemeliyiz ve fitneye de sebep olmamak için çok dikkatli olmalıyız. Nasihat dinlemek ve uymak çok önemlidir, ancak nefsimize ağır gelebilir.
İmâm-ı Gazâlî hazretleri, bir talebesine hitaben şöyle buyurmaktadır.
“Nasihat vermek kolaydır, nasihat kabul etmek güçtür. Çünkü, nefislerine uyanlara, dünya zevklerinin peşinde koşanlara, nasihat acı gelir, haramlar ise tatlı gelir. Bunun için, Allahü Teâlâ, Kur’ân-ı Kerimde, meâlen;
“Kafirlerle harbediniz! Harp, size, acı ve sıkıntılı gelir. Size zor gelen şeyler, yani Allahü Teâlâ’nın emirleri, sizin için hayırlıdır, iyidir. Size iyi gelen, sevdiğiniz şeyler, yani haramlar, size zararlıdır, fenadır. Hayırlı olanları Allahü Teâlâ biliyor, siz bilmiyorsunuz” buyurdu.
Allahü Teâlâ cümlemizi sevdiği kullarla haşreylesin, büyüklerin nasihatlerini dinleyen ve uyan Salih kullarından eylesin. (Amin)