'EMİN' MİSİNİZ?
Yazımızın başlığı, bir yarışmaprogramında sunucu tarafından verilen cevap sonrası yarışmacıya sorulan ve herdefasında karşısındakini daha fazla heyecanlandıran atmosferden mülhem değilelbette. Hepimizin, her birimizin öncelikle kendi kendimize sormamız gereken vede her defasında soru karşısında bizi heyecana, kaygıya, derde sokması gerekenbir hususu ihtiva eden bir soru soruyoruz; Emin misiniz?
Emin Misiniz? Evet, bu soru ve busoru karşısındaki cevabımız bizim birçok konuda durumumuzu ortaya koyacaktır.Bu duruma bağlı olarak da duruşumuzu ortaya koyacaktır. Ya da kim bilir belkide düşüşümüzü. Bakışımızı, bakışımızın derinliğini ya da yamukluğunu ortayakoyacaktır. Manzaramızı belirleyecek olan nazarımızdır madem bakışımız doğrultusundahakikateyaklaşımımız ya da uzaklaşışımız olacak.
Emin misiniz; siz kendinizden eminmisiniz, yapıp ettiklerinizi güzel eylediğinizden, her ne iş yapıyorsanız yapınişinizi en iyi şekilde yaptığınızdan, ya da ne bileyim iyi bir anne, baba ya daeş olduğunuzdanveya iyi bir evlat olduğunuzdan Emin misiniz? Hadi sizkendinizden emin oldunuz diyelim, başkaları sizden emin mi? Hâsılı soru önemli.Ancak sorudan daha da önemli olan soruya verilecek cevabımızın niteliği.
Müslümanlar olarak en önemli sorunumuzne, diye sorulacak olsa her halde herkes kendi açısından başka başka sebeplersıralayacaktır. Yaşamış olduğumuz çağda Müslümanlar olarak en önemli sorunumuzun“emin” olamamakla ilgili olduğunu düşünüyorum. Emin olma vasfı hayatın heralanında yaşamış olduklarımızın ve de boğuşmuş olduğumuz sorunların en önemlisebebi. Evet,emin olmamak, emin olamamak, emin olunmamak. Her tarafımızgüvensiz. Ne biz kimseye güveniyoruz ne kimseler bize. Ne biz kimseden eminizine kimseler bizden.
El-Emin”olan Resulün ümmetindeniz ama emin miyiz, emin misiniz? Hadi birliktehatırlayalım; Cahiliye döneminin Mekke’sinde Kâbetamiri sonrası Hacerülesved’i kimin yerine koyacağı ile ilgili olarakanlaşmazlığa düşmüşlerdi hani. Biri hakem olacaktı Kabe’nin kapısından ilk girenhakem olsun demişlerdi ya; Kâbe’nin kapısından girenin Muhammed olduğunugördüklerinde istisnasız hep beraber “Yaşasın, işte bu gelenEl-Emîn olan Muhammed’dir. O adaletle hükmeder, o güvenilirdir. O’nun vereceğihükme razıyız!” İşte bu yüce elçi bize dirilişin yolunu gösteriyordu; “Müslüman; Elinden, Dilinden Emin Olunan Kimsedir.”İşte bu yüzden bu soruönemli o yüzden Emin misiniz diye soruyoruz. O yüzden bu soru bizim için hayatiöneme sahip. “Emrolunduğungibi dosdoğru ol!”işte esas mesele burası. Emin olabilmek için yüce emre uymak.
Neredeolduğumuzu, nerede durduğumuzu belirleyen husus emin olmamızla ilgili.İmanımızın bizi bulunmaya zorladığı yerde miyiz yoksa başka bir yerde mi? İştebu sorunun cevabını bize “emin” olmak sunacaktır. Güven çıkıp gidiyoraramızdan, itibar usul usul uzaklaşıyor hayatlarımızdan. Her geçen gün daha az“emin” oluyoruz hem kendimizden hem birbirimizden. Ve biz her geçen gün birazdaha iyi anlıyoruz ki “emin” olmalı insan, “emin olmalı Müslüman, “emin” olmalımümin. O yüzden bu kutlu soruyu sormalı insan kendine her zaman. “Emin misin” diye sormalı kendine. vakilli@hotmail.com