Dünden Bugüne Basın (2)
“ALLAH ve Resul’üne gıyaben yardım edenbirisini görmek istiyorsanız, Umeyr’e bakın!” (İbn-i Sa’d’ın tabakatında veBuhari de) geçen bu hadisi şerif; bize menfi ve müspet basını tanıtmaktadır.
Dünolduğu gibi, günümüzde de basın; hayli büyük bir güce ve büyük bir yere sahipolduğu bir gerçektir. Baktığımızda, dünya genelinde basın kimin yanında yeralıyorsa; bu ister siyasette, ister başka alanlarda olsun, söz konusumercilerin ayakta olduğu görülür… Basın, yaptığı haberlerle, yanındaolduklarını göğe çıkarabildiği gibi; karşısında olduklarını da yerin dibinebatırır…
Günümüzdeiletişim araçlarının bir hayli mesafe kat ettiklerini görmekte ve insanoğlunun;her gün biraz daha yeni buluşlara, yeni icatlara imza attıklarını görmekteyiz.Özellikle görsel medya alanında, dünya küçük bir köy halini almış; olay vehadiselere anında ulaşma imkânıdoğmuştur. Tüm bu olup bitenlerin insanlarınhayatına girmesini sağlayan etken, hiç şüphesiz basındır. İster yazı, istergörsel alanda olsun basının; dün olduğu gibi, günümüzde de etki ve yetkiananlarına sahip olduğunu görmekteyiz.
Herhangi bir Televizyon kanallının bazen, iki zıt görüşlü insanı davet edip,onları tartıştırdıklarını; bazen de aynı görüşteki kişilerin kanalı iletoplumu, her hangi bir konu hakkında bilgilendirdikleri herkesin bildiği birgerçektir. Yazı ve görsel medyanın olmadığı çağlarda; basının, daha çok şiir vehitabet dilini kullanarak insanlara ulaştıklarını, bir önceki makalem de izahetmeye çalışmıştık.
Günümüzdünyasında, basın veya başka adıyla medya; kimin yanında yer alıyorsa; onlarımethettiklerini, karşısında olduklarını da yerdiklerini biliyoruz. Bu yeni birşey değildir, basının bu serüveni ta eski devirlerden bu güne kadar hep böyledevam edegelmiştir. Basının asıl görevinin, insanları gerçeklerle buluşturmak,onları belirli konular hakkında bilgi sahibi yapmak ve bir nevi toplumu olumluyönde eğitmektir… Yoksa, basının görevi; kitleleri menfi alanlara sürükleyiptoplumların yaşadıkları ortamları; bir kaos ve kargaşaortamı haline getirmek değildir!
Basın mensuplarına, günümüzün deyimiylegazeteci denilmektedir. Gazetecilik mesleği, olay ve hadiseleri, en incedetaylarına kadar incelediktensonra, her hangi bir meseleyi kamuoyuylapaylaşmakve o mesele hakkındaki gerçek bilgi ve delillerine ulaştıktan sonra,insanlara ulaştırmaktır… Gazeteci veya basın mensubu, meslek ve görevinibihakkın yaptığında; müspet alanda toplumun eğitmeni, menfi alanda sarfettiğinde ise tahripkârı olur. Öyleyse gazeteci, her önüne gelen bilgiyiaraştırmadan, kaynağının sağlam olup olmadığına bakmadan; o bilgi ve haberleri insanlaraulaştırmaya hakkı yoktur. Böyle bir teşebbüs, hem gazetecilik mesleğine hakaret,hem de haberi tetkik etme hukuku açısından büyük bir vebaldir.
Eskidevirlerde, özellikle İslam öncesi ve İslam geldikten sonraki dönemlerde, Basınmensupları; Şairler ve hatiplerdi. O gün yazılı basın revaçta olmadığındandolayı, halkın beğeni ve sevgisine mazhar olan Şairler bu görevi ifa ediyorlardı.Menfi veya müspet alanda, her iki tarafın da meşhurları vardı. Mesela menficephenin önde gelenlerinin başında Esma binti Mervan gelmekteydi. Bu kadınbütün mesaisini, yeteneklerini ve enerjisini, İslam ve Müslümanlar aleyhindekullanma gayreti içerisindeydi. Öyle ki, şiirleriyle İslam’ı ve Müslümanlarıkötülemek alanında; küfrün ve menfi basıncephesinin gözdesi olmuştu…
Menficephenin bir diğer basın mensubu da, Ebu Afek adındaki fitneci gazeteciydi. Hemonun, hem de Esma binti Mervan’ın ömürleri pek fazla vefa etmedi ve hakettikleri yere gittiler? İslam’a ve Müslümanlara, şiirleriyle (gazeteleriyle)yaptıkları bunca eziyet ve hakaretleri yanlarına kar kalmamıştı… Bunu özelliklebilmemiz lazımdır ki, gazetecilik veya basın mesleği; muhafaza edilmesi gerekenbir emanettir. Bu emaneti çarçur edip onu fitne, fesat, yalan haberleri yaymave kitleleri yanlışa yönlendirmede kullanmaya hiç kimsenin hakkının olmadığınınaltını çiziyor ve: “Ey Kalem ve kamara sahipleri olanlar, kalem vekamaralarınızı hak ve hakikat için kullanmaya gayret ediniz diye tembihediyoruz”.
Öyleki,basının vazifesi, hak ve halk arasında elçilik görevini ifa etmesinden başkabir şey değildir, olmamalıdır. Selam ve dua ile.