KİM HAKLI: GAZALİ Mİ, İBN-İ RÜŞD MÜ?
İslam kelam tarihinin en netameli ve en çetin tartışmalarından biridir. İmam-ı Gazzali "ateşte 'yakma özelliği' yoktur, yakan bizzat Allah'tır" diyerek nedenselliği ve kozaliteyi şiddetle reddeder. Buna karşılık meşhur Müslüman filozof İbn-i Rüşd "ateşte 'yakma özelliği' vardır çünkü bu özelliği ona veren Allah'tır" diyerek nedenselliği ve kozaliteyi şiddetle müdafaa eder.
“Ateşte yakma özelliği yoktur" demek, burunda koku alma özelliği yoktur, gözde görme özelliği yoktur, kulakta işitme özelliği yoktur, dilde koku alma özelliği yoktur, bıçakta kesme özelliği yoktur demek gibi bir şey. Elbetteki tesir-i hakiki ve fail-i hakiki Allah'tır ama eşyaya o eşyanın ruhuna ve kabiliyetine uygun bazı özellikler/vasıflar vermek ism-i hakim'in muktezasıdır. Aksi halde eşyanın özelliği yok demekle, eşya yok demek aynı kapıya çıkar. İşin sonu vahdet-ül vücuda kadar gidebilir.
Özellik/vasıf/nitelik denilince ne anlaşılıyor? Bizce anlaşılan şey eşyanın fıtratıdır. Yakmak ateşin fıtratıdır. "Fatır" olan Allah insanın fıtratına acz ve fakrı, kavunun fıtratına lezzeti, aslanın fıtratına parçalamayı dercettiği gibi bir eşya olan ateşin fıtratına da yakmayı dercetmiştir. Bunu inkar eşyanın fıtratını (hakikatini: “hakaiküneşyaüsabitetün”) inkar etmek gibi bir şey. "Fıtrat fıtri olmayan şeyi reddeder" çünkü.
İmam-ı Gazzali kısaca eşyanın herhangi bir tabiatı/vasfı/özelliği/niteliği yoktur diyor. İbn-i Rüşd tam tersine var diyor. Eşyanın tabiatı ile eşyanın bizatihi kendisi/zatı arasında kesin ve keskin bir ayrım yapılamayacağına göre bazı zaman eşyanın tabiatı yok demekle eşya yok demek aynı şey.
Gazzali’nin ateşin Hz. İbrahim’i yakmaması tezine karşılık İbn-i Rüşd şöyle der: ateşin Hz. İbrahim'i yakmaması mucizedir. Allah o ateşin yakma özelliğini bir süreliğine elinden almıştır. Bu istisnadır, umumi kaideyi bozmaz. Aksi halde her hal ve şartta “ateşin yakma özelliği yoktur" dersek kainatta cari olan "adetullah/sünnetullah" yasasını yok saymış oluruz.
Hissen İmam Gazzali'nin tarafında duran biri olarak itiraf etmem gerekir ki İbn-i Rüşd ateşin yakma özelliğini kabul ederek akla; bu özelliğin Allah tarafından ateşe kısmi ve bağımlı bir şekilde verildiğini (tevdi edildiğini) kabul ederek ise nakle daha yakın/sadık bir yerde durduğunu gösteriyor gibi.
Hiçbir şey Allah'tan bağımsız değildir. Olamaz da. Nasıl ki insanın cüz’i ilim, kudret, sem, basar gibi sıfatları varsa eşyanın da bazı özellikleri vardır. Bunların olması natüralizm, determinizm veya deizm değil, hikmetin gereği. Bir özelliğin Allah tarafından eşyaya verilmesi artık hiçbir zaman onun Allah'tan bağımsız olmadığının/olamayacağının en büyük delilidir.
“…Gafletten neş'et eden dalalet, pek garib ve acibdir. Mukareneti illiyetekalbeder. İki şey arasında bir mukarenet olursa, yani daima beraber vücuda gelirlerse, birisinin ötekisine illet gösterilmesi o dalaletin şe'nindendir. Halbuki devamlı mukarenet, illiyete delil olamaz…”
(Mesnevi-i Nuriye, s. 72)
sözü edilen “illiyet” Allah’tan kopuk katı determinizm’dir, Allah’ın gözetimi ve denetimi altındaki makul “nedensellik” değil. İmam-ı Gazzali’nin tek derdi haklı olarak tevhidi kurtarıp “mukarenet sırrını” göstermektir insanlara. “Ateşin tabiatı yoktur” sözü bunu idraklere göstermek için kullanılan çok cazip ve güçlü bir motto/aforizma. İbn-i Rüşd’ün illiyet (nedensellik/sebeplilik) müdafaası nedenlere tesir-i hakiki vermek anlamında değil, o nedenleri vaz eden iradenin bizzat Allah olduğu göstermektir. Çünkü nedenleri kabul etmek ve sabitlemek bilimin epistemolojik temellerini kurtarmaktır ve korumaktır ona göre.
İmam-ı Gazzali ile İbn-i Rüşd aynı şeyi söylüyor ama farklı söylüyor. Biri meseleye teolojik bakarken diğeri bilimsel bakıyor. Dolayısıyla tartışma esasa taalluk eden bir tartışma değil, usule taalluk eden bir tartışma.