ANNE VE BABAYA “ÖF” DEMEK
Kesin ve tartışmasız olarak yasaklamak istediği şeyin en küçük cüz’ünü yasaklaması Kur’an’ın bir yöntemidir. Böylece yasak, hiçbir açık kapı bırakmayacak tarzda bütünü kapsamış olur. Bu çeşit yasaklardan biri de anne ve babaya saygısızlığı ve kötü muameleyi yasaklamasıdır. Onlara yapılabilecek saygısızlığın en küçüğü “öf” demekten ibarettir. İşte Allah bu kelimeyi de yasakladığını bildirmektedir.
Anne ve babaya iyilik etmeyi, yalnız kendisine ibadet etme emriyle birlikte zikrettikten sonra saygısızlığı da yasaklamaktadır. Ayet-i Kerimede şöyle buyurmuştur: “Rabbin, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi ve ana babaya iyilik etmenizi emretmiştir. Eğer, onlardan biri veya her ikisi de senin yanında ihtiyarlayacak olurlarsa, onlara “öf” bile deme! Onları azarlama. Onlara güzel söz söyle.” (İsra,23)
Ana baya tanınan ilahi dokunulmazlık, adeta ibadetlerimizin kıblesi olan Kâbe’nin dokunulmazlığı gibidir. Demek ki anne ve babaya saygı ve itaatin değeri, Allah’a ibadetten hemen sonradır. Bu nedenle yalnız Allah’a isyan içeren istekleri karşılanmaz. Bununla beraber yine de kendilerine karşı bir saygısızlık yapılamaz.
Allah’a isyan dışındaki her emirleri yerine getirilmelidir. Evladı sıkıntıya soksalar bile isteklerini karşılamaktan başka yapılacak hiçbir şey yoktur. Anne ve babaya saygısızlığın hiçbir meşru sebebi yoktur.
Anne ve baya saygılı olmak Kur’an’ın emridir. Onlarla ilgili en küçük saygısızlık olan “öf” demeyi yasaklayarak, anne ve babayı dokunulmaz kılmıştır.
Allah’ın bu emrine iman eden hiçbir müminin anne ve babasına saygısızlık yapacağını sanmıyorum. Ancak öteden beri yapılan saygısızlıkların önemli iki nedeni vardır. Bir kısmı anne-gelin arasındaki çekişmelerden kaynaklanmaktadır. Evlat, bazen annesiyle eşi arasında sıkışıp kalmaktadır. Diğer kısmı da aile içinde karı-koca arasındaki huzursuzluktan kaynaklanır. Bunun da temel sebebi karı kocanın birbirlerinin yakınlarına değer vermemesindendir.
Anne ve baba yaşlandıkça daha hassa, daha kırılgan olurlar. Ayetteki “senin yanında ihtiyarlayacak olurlarsa onlara “öf” bile deme!” ifadesi de “öf” dedirten sıkıntıların ihtiyarlıkta olduğuna işarettir. Evladın bunun farkında olması ve durumu iyi yönetmesi gerekir.
Evladın kendisi, en küçük saygısızlığı yapmaktan menedildiği gibi, eşinin ya da çocuklarının da saygısızlık yapmalarından sorumludur. Bu nedenle çocuklarını saygılı yetiştirmesi ve eşinin de hizmette ve saygıda kusur etmemesini sağlaması gerekir. Eşinin saygılı olması, kendisinin de eşinin anne ve babasına saygılı olmasına bağlıdır. Unutulmamalıdır ki kadın, akrabalarına daha fazla düşkündür. Kadın evlenmiş, bir kocanın emrine girmiş ama yine de anne ve babasının kızıdır. Dikkat edilirse Peygamber ASV’ın eşleri babalarının adıyla anılmışlardır. Hafsa binti Ömer, Safiyye binti Hüyey, Zeyneb binti Cahş vb. gibi. Oysa bir kadın için Peygamberin eşi olmak, her türlü değerin üstündedir.
Bir kimse, eşinin anne ve babasına saygısızlık ederse, kendi anne ve babasına ondan saygı bekleyemez. Hatta bu durumda olan adamın eşi, çocuklarını da o yönde eğitecektir; çocukları yalnız hanım tarafını sevip sayacak, adamın akrabalarını sevmeyecektir.
Hayat arkadaşının akrabalarına değer vermeyen, kendi akrabalarına da değer sağlayamaz. Bu itibarla evlat anne ve babasına, eşinin de “öf” dememesini istiyorsa, eşinin anne ve babasına değer vermek durumundadır. Zaten kişinin kayınpederi ve kaynanası da anne ve babası konumundadır, onlara saygısızlık en başta eşine karşı insafsızlık olur.
Hanımının yakınlarına değer vermeyen koca, ailede huzursuzluğa yol açar. Çocuklarını da dizginleyemez. Çünkü gün boyu anneleriyle birlikte olan küçük çocuklar, annenin telkinlerini daha çok önemserler ve karı koca arasındaki huzursuzluk çocukları babanın aleyhine etkileyecektir. Bu durumdaki çocukların psikolojisi de sağlıklı olmayabilir. Çocuklar anne tarafını daha çok sevecekleri için amcalarından çok dayılarına değer verirler. O evde kalan büyükanne ve büyükbabaları da çocuklardan gereken ilgi ve saygıyı görmezler.
Demek ki, yaşlı anne ve babanın huzuru, yanında kaldıkları evladının ailesinin mutluluğuna bağlıdır. Söz konusu bu ailenin mutluluğu ise karı kocanın karşılıklı sevgi ve saygısına dayanır. Koca, eşinin yakınlarına değer vermekle, eşine olan sevgi ve saygısını yansıtmış olur. Bu durumda eşi de kocasının yakınlarını sever ve sayar. Aile mutluluğu da sağlanmış olur. Bütün bunlar yukarıda mealini verdiğimiz ayetin kapsamı içindedir.