SADAKADA EZİYET
Sadaka, doğruluk anlamındaki “sıdk” kökünden türetilmiştir. Dinin kurallarından özellikle mali emirleri yerine getirmek, tereddütsüz itaat ve fedakârlık gerektirdiği için nefse hayli zor gelir. Çünkü mümin, emek verdiği çalışmasının ürünü kazancının bir kısmını, hiç tanımadığı, o emekle hiçbir ilişkisi bulunmayan, ortaklık gibi malın sahipliliğiyle hiçbir alakası olmayan birine gidip “al kardeşim, bu senindir” diyerek veriyor. Bu itibarla, inandığı dinin malî emirlerine doğru olmak, dinin emrine ve iman etmekle verdiği söze sadakat göstermek anlamını sembolize ettiği için doğruluk anlamındaki “sadaka” ismiyle ifade edilmiştir.
İslam, doğruluk temeli üzerine kurulduğu ve bütün hükümlerinde doğruluğu esas aldığı için bütün kavramlarının da doğruluk anlamıyla ilişkisi vardır. Hangi bölümü, hangi rüknü incelense, doğruluk temeliyle karşılaşılır. İslamiyet doğruluktur, küfür yalancılıktır. Başka bir deyişle Doğruluk İslam’ın bütün değerlerini canlandıran ve ayakta tutan bir ruhtur; yalancılık ise küfrün temeli, ana mayasıdır. Hülasa İslamiyet bütün yönleriyle doğruluktur, bütün doğruların hazinesidir; İslam’ın dışındaki her şey yalandır, yanlıştır.
Doğruluk anlamıyla bağlantılı olarak sadık olmak, sadakat göstermek gibi kavramlar Türkçede de kullanılmaktadır.
Kur’an-ı Kerim, sadaka vermeyi teşvik ediyor ve Allah katında makbul sadakanın nasıl olması gerektiğinin de şartlarını, kurallarını veriyor. Bazı ayetlerde zekât da sadaka kavramıyla bildirilmiştir. Demek ki sadaka, muhtaçlara Allah için ve ibadet amacıyla yapılacak her türlü yardımın genel adıdır. Zekât, sadakanın farz olan kısmını oluşturur. Fitre ise vacip olan kısımdır.
Elbette sadaka bir ibadettir. Ancak günümüzde bir kısım ibadetlerin riya (gösteriş) ile ihlâsı zedelendiği, dini değerlerin istismar konusu edildiği pek yaygındır. Gösterişle, teşhir ve reklam aracı yapılmak yoluyla sadakanın dahi istismara uğradığını gözlemliyoruz.
Kur’an-ı Kerim, teşvik gibi bazı hikmetlere binaen sadakanın açıkça verilebileceğini ancak gizlemenin daha hayırlı olacağını bildiriyor. “Sadakaları açık olarak verirseniz o ne güzeldir! Şayet onu yoksullara verirken gizlerseniz bu sizin için daha da hayırlıdır ve sizin bir kısım günahlarınıza kefâret olur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”(Bakara, 271.)
Bazı müfessirler, açık vermenin iyi olduğu sadakaların farz türünden, gizlemenin daha hayırlı olduğu sadakaların da nafileler olduğu ayetin işaretleri arasında olduğu görüşünü ileri sürmüşlerdir. Çünkü farz olan sadakanın gizlenmeden açıkça verilmesi, hem bir teşvik oluşturur, hem de toplum içinde “Kişi farzını yerine getirmiyor” şeklindeki suizannı önlemiş olur. Kamuoyunda yanlış anlaşılmaları engel olmak da güzel bir davranıştır. Bu nedenle farzın açıkça yapılması hikmettir. Nafile sadakaların gizli verilmesi ise, hem alan muhtacın mahcup olmasına engel olur, hem de verini ihlâsı yok eden riyaya (gösteriş) düşmesinden kurtarır. Bu itibarla nafile sadakanın gizli verilmesi hikmettir. Toplum içinde izzet-i nefsin rencide olmasından çekinen bir kısım yoksul ve muhtaçların sadaka almaktan kaçındıkları herkesçe bilinmektedir. Kur’an-ı Kerim diğer bir ayette de fakirlerin rencide edilmemeleri konusunda sadaka verenleri uyarmaktadır: “Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde malını insanlara gösteriş yapmak için harcayan kimse gibi sadakalarınızı minnet (başa kakmak) ve incitmek suretiyle boşa çıkarmayın. O kimsenin misali, üzerinde toprak bulunan düzgün ve yalçın bir kayadır; kayanın üzerine şiddetli bir yağmur yağmış, onu çıplak halde bırakmıştır. Bu gibilerin kazandıkları hiçbir şeyden istifadeleri olmaz ve Allah, inkârcı topluluğa hidayet vermez. (Bakara, 264.)
Günümüzde sadakalara aracılık eden şahıs veya kurumların, resimler, videolar çekip sosyal medyada paylaşarak sadakayı reklam için kullandıklarına, yoksulu şovlarına alet ettiklerine şahit oluyoruz. Sadaka verilen fakirin izzetini kıran bu incitmenin, ayette sadakanın iptaline sebep olduğu bildirilen eziyet kapsamında olduğu açıktır.
Ramazan-ı Şerifin yaklaştığı bu günlerde hem kendisi için sadaka isteyenlerin, hem sadakaya aracılık edenlerin arttığını görüyoruz. Kökünde doğruluk anlamı bulunan sadakanın da doğru ve makbul olması için, sadakayı verenin ayetlerin işaret ettiği bir takım şartlara uyması gerekmektedir. Sadakada israf etmemesi, başkasından alıp fakire vermek şeklinde olmayıp bizzat kendi malından olması, minnet etmemesi, fakiri incitici, izzetini kırıcı tutumlardan kaçınması, fakirlik korkusuyla sadakayı terk etmemesi, yalnız mal ve parayla sınırlandırmayıp gerektiğinde ilim, fikir, kuvvet gibi şeylerden de sadaka vermesi, şeklinde özetlenebilir. Sadakayı alan fakirin de, o sadakayı sefahate, eğlenceye ve gereksiz şeylere değil, zaruri ihtiyaçlarına sarf etmesi gerekir. Yoksa sadaka kendisine helal olmaz.