ÇOCUKLAR
23 Nisan’ın tarihi ve siyasi anlamını bir kenara bırakarak, bu vesileyle çocuklardan dem vurmak isteriz. Her vesileyle bunu yapmalıyız çünkü çocuklar en zayıf halka ve en büyük bedel onlara ödetiliyor.
Bu yıl 23 Nisan Yemenli çocuklara ‘armağan’ edilebilir miydi? Neden Yemen? Çünkü
"BM: Yemen'de yaklaşık 85 bin çocuk açlıktan ölmüş olabilir, diyor. Yine Uluslararası yardım örgütü Save the Children (Çocukları Koruyun), Yemen’de 3 yıldır süren savaşta yetersiz beslenme sonucu hayatını kaybeden 5 yaş altı çocukların sayısının yaklaşık 85binolabileceğini açıkladı."
Yine de katliamlar, savaşlar, çocuk işçiliği, istismar…devam etmiyor mu?
Ya da bu yıl, çocuklara makam vermek yerine; onlarla gerçek anlamda bir empati yapmak mümkün olamaz mıydı? Hala mümkün aslında. Sosyal medyada ve gazetelerde rastladım ve oldukça makul buldum. Bunu sadece 23 Nisan günü yapmak şart değil. Eğer sözlerimizde, politik tavırlarımızda samimiysek ve gerçeklerin bize yön vermesini istiyorsak, bunu denemek mümkün. Modern hukukta yargıçlar, bazen değişik cezalar verirler: Kapının önünü süpürmek, kitap okumak filan. Acaba çocuklara verdikleri sözleri tutmayanlar veya onlarınhaklarınıihlal edenler için de ileride böyle bir ceza uygulanır mı? Yani kapı önünü süpürmekten bahsetmiyorum; gerçek anlamda, kısa süreli de olsa bir empati.
Örneğin; Asgari ücretli bir çocuğun, bir ay boyunca, günde üç öğün, bir çay ile bir simitle beslenmesi sonucu, ne kadar para biriktirdiklerini ve “iyi değil mi” diye sorduğu sorunun cevabını merak eden politikacıya, böyle bir empati yaptırılarak yardımcı olunamaz mı? Bu empati iyi değil mi? O politikacımıza, sorduğu soruyu, kendisine bizzat cevaplatmak mümkün olur kanaatimce. Bir ay, sadece bir ay…
Ya da;
“Aile bakanı, çocuk esirgeme yurdunda 24 saat geçirsin.
Babasını görmek için her ayın 2. haftası cumartesi saat 10:00 'beklesin
Hasta olduğu zaman çocuklarını hastanede ziyaret için elinde evraklar kapı kapı çaresizliğin çaresini arasın
Doğum günün de bayram da bir alo ya ' 24 saat hasret kalsın!
23 nisan etkinliklerinde yavrusunun hangi okulda olduğunu bilemeyenler fellik fellik 24 saat okul arasın .. Okula gidince kovulsun..!!
Adalet bakanı, Çocuklar tarafından icra edilsin
İcra edilmek için sırasını beklesin.
İcra memurları hukukçular, İcra kağıdına teslim edilen malın ismi/cinsi yerine isimleri yazılsın..
Seyirciler, siz izlemeye devam edin!!
İcralık Çocuklarda artık yaşatarak öğrendiler ki; Özgürlük yüksek yerde kimsenin kolay kolay ulaşamadığı, sadece kuşların haykırışına ortak olduğu başkalarının duymadığı uzak bir yerdedir.
Özgürlüğü çocukların ulaşamadığı yerlere koyanlar, koyduğunuz yerleri unutmamalarını dilerim. An gelir kendilerine de lazım olur... Bu gün icralık çocuklarının göz yaşlarını dindirmeyen o özgürlük umarım uzaklar da fazla kalmaz.. Çünkü; Çöl gibi kuruyan sineler,anne/baba hasreti ile çığlıklara karışalı uzun zaman oldu..
Kısacası;
Onların sizin halinizden anlamasına gerek yok.
Onlar daha ÇOCUK.
Siz onların halinden anlarsanız, zaten tüm sorunlar çözülür...
Bu Ülkenin AYRICALIKLI Çocukları onlar
79 yıldır icra ile ebeveynine 2 günlüğüne kiralanacak kadar özel ...
Dünya da icra edilen başka ülke çocukları olmayacak kadar ayrıcalıklı çocuklar..
İcra evraklarına mal ve cinsinin karşısına ismi yazılacak kadar şanslıdır onlar..
Onlar için bayram ve özel günler TEK kanatlıdır Çünkü, Kopardılar ve ""Eee hadi uç..! Tek kanatla uç hadi!!! " dediler...
Dünya çocuklarına bayram hediye eden bizler 1940 dan beri kendi yavrularımızı İCRA ediyoruz!! Evcil hayvanları icra edemez iken!
Bu gün kaç bin tane çocuk gözleri babasını aradı biliyor musunuz?!! Ama o da biliyordu ki GELEMEYECEK... Çünkü binlerce baba evladının hangi okul da okuduğunu bilmiyor.. Duvarlar çok kalın örmüşler be yavrum!!! Çok kalın.. Adına da Adalet demişler..”/ ZühtüAkar/SahiÇocuk Bayramı Nedir??!/ http://www.ekrangazetesi.com/
Örnekler çoğaltılabilir. Çocuğunu, devletin okuluna göndermek istemedi diye; çocukları elinden alınan ve her biri ayrı yurtlara yerleştirilen aile mesela…
Evet çocuklar.
Dünyanın her yerinde ama özellikle Müslüman ve mazlum coğrafyalarda hiç bir değeri olmayan çocuklar.
Açlık çeken çocuklar. Mevsimlik ‘işçi’ çocuklar.
Sanayide çırak çocuklar, dışarıda yatan çocuklar, kağıt toplayan çocuklar,
ömrünü okul okumaya harcadığı halde; bir iş bulamayan çocuklar, iş kazalarında ölen çocuklar, sokak çocukları, parçalanmış ailelerin çocukları, geçim sıkıntısı çeken ailelerin çocukları, mülteci çocuklar, savaşlarda ölen çocuklar, uyuşturucuya bulaşmış çocuklar, sanal bir dünyaya mahkum ettiğimiz çocuklar, fetö mağduru ailelerin çocukları,işsiz babaların çocukları, işten çıkarılan babaların çocukları, hakları olan; güzel bir çevreyi onlara çok gördüğümüz çocuklar, korumasız, korunaksız, duygularını doğru şekilde eğitemediğimiz çocuklar, hakları olan; doğru Allah inancından mahrum ettiğimiz çocuklar….
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve benzeri sapkın projelerin malzemesi yapılan çocuklar…
Ve nihayet, başka ülke vatandaşı olmak isteyen çocuklar…
“Aslında çocuklarımızı diri diri gömmüşüz. Çocuklarımızı okullara, etüt merkezlerine, kreşlere, bakıcıya, televizyona ve internete, telefona emanet etmişiz. Onları emanete bırakmışız ve onlardan kaçmışız. Biz, kaçışların ve koşuşturmaların nesliyiz çünkü. Yoğunuz, tahammülsüzüz, meşgulüz.
Kimimiz bir kariyere; kimimiz ekmek parasına odaklanmışız. Paylaşmaya kapalıyız tüm duygularımızı ve sözlerimizi. İletişim araçlarının en çok geliştiği bu çağda, iletişimsizlikte zirve yapmışız. Yakını, yakındakileri görmez olmuşuz...
Kendi değerlerimizden uzaklaşmışız. İyi insan olmalarını, iyi bir meslek edinmelerinin gerisine atmışız...
Toplum olarak çocuklarımızı ancak ilahi değerlere yönelerek kurtarabiliriz. Başka yolu yok.
Yöneticilerimizi bu konularda zorlamak ve konunun ciddiyetini onlara sürekli hatırlatmak ve bu konuda taleplerde bulunmak mümkündür.
...Aile, cinsiyet ve kadın gibi ana başlıklar altında gerçekleştirilmekte olan bu projeler, başarılı olmaya "meyvelerini" vermeye başladı. Sadece kız çocuklarının hamilelikleri değil, yaşam tarzları, aile yapısında değişiklik, kadın modeli, erkek modeli ve diğer "formlar" (cinsiyetler/LGBT...) gibi alanlarda epey yol kat edildi. Bu konularda ciddi çalışmalar, kaynak aktarımları, daha serbest yapılabilen gösteri ve tanıtımlar, algı operasyonları ve devletlerin kabul ettiği yasal düzenlemeler gibi geniş bir müktesebat ve ciddi bir küresel proje ile karşı karşıya olmamızdan dolayı, dikkat çekilmesi, dikkat edilmesi ve karşı konması gereken durumlar var...
Sayın Prof. Dr. Nevzat Tarhan'ın bir sözüyle yazıyı bitirmiş olalım.
"İyi çocuk yetiştirmek ve annelik yapmak, iyi bir fabrika kurmaktan daha kıymetlidir.
Anneliği bu yüzden en önemli meslek olarak görmek gerekiyor.
Ev hanımlığını küçültmek, psikolojik olarak yapılan bir savaş taktiğidir."/İsa dervişoğlu/23 Kasım 2018/www.gazeteipekyol.com
Sonuç olarak şunu belirtmek isterim ki; eğitim sistemimizi seküler yapıdan kurtarmadan ve toplumumuzun temelini oluşturan; ’aile’mizi tekrar merkeze koymadan, ne çocuklarımızı, ne de toplumumuzu korumak ve kurtarmak mümkün olmayacaktır. Kanaatimce temel çözüm budur.