KAYGIDAN DÜŞÜNCEYE; ENDİŞE

"İnsan, yek katre-i hunest ve hezar endişe" Şeyh Sadi-i Şirazi İnsanın en kadim sorusuna cevap veriyordu Şirazlı Şair; nedir insan: insan, içinde sayısız endişe taşıyan bir damla kandır. Ya da insan dediğin bir damla kan, bin endişedir… Endişe; en insani yanıdır insanın. Peki, ne yapacak insan, endişe karşısında tavrı ne olacak?Endişe olmadan bir hayat süremeyecek mi ya da soruyu şöyle mi sormalı; endişe hayatı yaşanılmaz kılan bir şey mi? Hadi bir soru daha soralım o zaman; insanın, en olmaz yanı olan endişeyi hayatı yaşanılır kılmak için değerli bir hale getirebilmesi mümkün değil mi? Her soru biraz da derdimizdir madem, mesele ettiğimiz hususlarda sual ederiz, öyleyse sorular ve sorulara vereceğimiz cevaplar hayati öneme haiz hale gelmekte. İçinden geçtiğimiz günler, pandemi süreci gündemdeki ve gündemimizdeki yerini korumaya devam ediyor. İnsanlık tarihi açısından istisnai günlerden geçiyoruz. Küreselleşen dünyada, salgın küresel bir tehdit olarak insanlığın psikolojisini alt üst ediyor. Salgının bu düzeyde tehdit edici bir unsur olması biraz da küreselleşmenin insanlığa armağanı. Yarına dair belirsizlik ve korku bu günlerde insanlığın en ortak duygusu. Çokça, “karantina psikolojisi” diye adlandırılan bir kavramla karşı karşıyayız artık. Sanırım tüm bu süreci ifade edebilecek en temel kavram; “endişe” olacaktır. Endişe; kaygı, korku bazen marazi bir hal alacak kadar panik, bazen yarına dair belirsizliğin insan psikolojisinde oluşturduğu travma, ya da baştan başa bir fobi. Olmamışı olmuş gibi hissetmenin stresi bazen, bazen de insanın hayatın kontrolünü elinden kaçırmasına varacak bir olumsuz vaka. Sözlükler endişeyi en genel yönüyle böyle açıklıyor. Peki derde deva, sadra şifa bir şey sunamayacaksak biz endişe kavramını niçin yazımıza konu ettik. Tam da içinden geçtiğimiz günlerde en yoğun yaşadığımız endişe duygusunu; hayatı yaşanılmaz kılan, tüketen, yaşamı bir korku sarmalına hapseden halinden kurtararak, hayatı olduran, yaşanılır kılan bir hale çevirebilme imkânını da yine endişe kavramı sunacaktır bize. İsterseniz tam da bu noktada, meramımızı ifade edebilmek için “endişe” kavramına bir başka yönüyle bakalım. Evet, bir yanıyla tasa, kaygı ya da korku ile ifade edilen endişe kavramına biraz da unutulan bir başka yanıyla baktığımızda sözlüklerde; düşünce, fikir ve tefekkür etmek olarak karşımıza çıkmaktadır. Sizce de ilginç değil mi, korku ve kaygıya dönüşen endişenin yerine düşünce ve tefekküre dönüşen endişe. Evet, ihtiyacımız olan endişe; bizi yaşadığımız bu süreçte tefekküre ulaştıracak olan endişe olmalıdır. Yaşamın bizi getirdiği darboğazlardan kurtulabilmek için hayata dair düşlere, düşünceye, fikre ulaştırması gerekiyor. İnsanlığın düştüğü endişe halinden yine insanlığa dair bir düş ile düşünce ile kurtulabiliriz. “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” mottosunu, daha iyiye daha doğruya daha güzel dönüştürebilmek için; insanlığın efkârlı halini, fikre, düşe, düşünceye ulaştırması gerekiyor. Değilse yaşamış olduğumuz pandemi sürecinin bize korkunun dışında verebileceği hiçbir şey olmayacak. Oysa biz; hastalığa, zorluğa, belalara, musibetlere nasihat olarak bakan bir medeniyetin mensubuyuz. Tedbirimizi alacağız, hastalıktan korunmanın yollarını arayacağız ama hastalıkların ve musibetlerin hayatımızda ne gibi olumlu sonuçlar yarattığı üzerine de düşüneceğiz. İşte o zaman endişe bizi dirilten bir unsura dönüşebilecektir. Hadi o zaman, hep beraber yaşadığımız sürecin bize sunduğu nasihatlerden ders alalım. Hadi o zaman, her birimiz kendimizden başlayarak ölümün ve ölüm korkusunun gündem olduğu günlerde bizi yeniden olduracak bir yola girelim… Hadi o zaman, birbirimize karşı daha merhametli olalım, Hadi o zaman, sevgiyi ve saygıyı insanlığımızın merkezine koyalım. Hadi o zaman, bedeli olandan değeri olana doğru bir yol yürüyelim, Hadi o zaman, tüketen ve doymak bilmeyen tüketim anlayışımızı terk ederek, sahip olmayı değil insan olmayı önceleyelim. Hadi o zaman, emrimize amade doğaya vahşice davranmaktan vazgeçerek doğaya dost olalım. Hadi o zaman, insanı insanın kurdu olarak gören küresel uygarlığın karşısına, insanı insana huzur kılacak, şifa kılacak, dost kılacak bir düşünceye ulaşalım. Hadi o zaman, insanlığa karşı yerine getirmediğimiz sorumluluklarımızın sonuçlarına dair bir hasar tespiti yapalım. Hadi o zaman, yapıp etmemiz gerekirken yapmadıklarımızın üzerine bir muhasebe yapalım. Hadi o zaman…