İMAN GÜCÜ…

Ramazanın ikinci günüydü.İftara yaklaşık bir saat kalmıştı. Karaköprü’den Urfa’ya gidip dönmemgerekiyordu. Otuz beş metre olarak bilinen yolda aracımla seyir halinde iken bir otobüsdurağında kaldırıma adeta yığılmış bir vaziyette olan yaklaşık Altmış beş,Yetmiş yaşlarında bir adamın el kaldırdığını görünce durdum. Aslında her günhaberlere konu olan, adam kaçırma, soygun, yankesicilik gibi birçok olaykarşısında pek de yolda tanımadığım insanları arabama alma gibi bir âdetim yoktur.Fakat çözümleyemediğim bir sebep ve ruh hali ile arabayı durdurmuştum. Adam, konuşmaya dahimecali kalmamış bir vaziyette idi. Evinegideceğini ancak uzun bir süredir otobüslerin hep dolu geçtiğini dolayısıyla otobüslerebinemediğini söyleyip kendisini Urfa’ya kadar götürmemi istedi. Tereddütetmeden kabul ettim ve arabama buyur ettim. Dua ede ede bindi. Hareket ettik.Hoş amedi den sonra sordum “Neredeoturuyorsun amca?” “Eyyubiyetaraflarında oturuyorum. Beni çarşıda bırakırsan olur. Ben oradan dolmuşabinerim.” Dedi. “Hayırdırinşallah. Karaköprü’de ne arıyordun” diye sordum. “Ekmekdavası işte. İnşaatlarda amele olarak çalışıyorum.” Dedi. Yaşı inşatlarda ameleolarak çalışmasına uygun değildi ama dedi ya başta “ekmek davası” diye… “Oruçlumusun amca?”diye sordum. “Allah kabul ederseoruçluyuz diyoruz. Ama Allah bilir tabi. Biz Onun emrini yerine getirmeyeçalışıyoruz. Yani yemeyip içmiyoruz. Gerisi O’nun takdiridir.” “Peki bu sıcak ve uzun günlerde zor olmuyor muoruçlu olarak amelelik yapmak?” diye sordum. Aldığım cevap bir hayli ilginçidi. “Zor ne laf ya. Biz busıcağa dayanamıyorsak cehennem sıcağına nasıl dayanacağız? İyisi mi biz busıcakta zorluk çekelim ki İnşallah Allah bizi Cehenneme koymasın. Sonra Hz. Ali(r.a.) “ Dünyada en çok sevdiğim şey yaz sıcağının ortasında oruç tutmaktır”diye buyuruyor. Demek ki sevabı çoktur. Cennet ucuz değil ki. Zaten Allah (cc) cenneti böylesi ibadetleri yerine getirenleriçin var etmiştir. O haldeCenneti kazanmak için çok çalışmak lazım. Üstelik maşallah havalar hoş. Sıcaksayılmaz aslında. Sadece günler biraz uzun” Bu cevap karşısındabiraz da utanmıştım aslında. Kendimi düşündüm. Sabahtan akşama kadar klimalıodalarda oturup “oruç tuttum” demenin karşısında birde bu yaşlı adamıninşaatlarda sabahtan akşama kadar güneş altında çalışmış olmasının yanındatutuğu orucu kıyasladığımda utanmayıp da ne yapabilirdim ki… Otogar kavşağından çevreyoluna döndüğümü görünce sordu: “Sen ne tarafagidiyordun hiç sormadan bindim arabana kusura bakma” dedi. Kendisinin gittiğiyere, Eyyubiye’ye gideceğimi söyledim. Adamı evine kadar götürüp döndüm.Doğrusu iftara bir saat kala evden neden çıktığımı ve nereye niçin gittiğimiunutmuştum. Ancak inandığım bir şey vardı. İlahi kudret, O saatte sırf kendisinin rızası için oruç tutmuş bir kulunubenim gibi gün boyu tembel bir vaziyette oturmuş biri vasıtasıyla evinebırakmayı murad etmişti. Bu murad içinde bulunduğumdan dolayı ayrıca şükrettim.Zira bunun başka nasıl bir izahı olabilir ki… Babam, iman konusundailginç bir benzetme yapar. Şöyle der: “Bir elektrikli aletinçalışması için 220 volt elektrik gerekiyorsa, O alete 220 volttan daha düşükbir elektrik verilirse çalışmaz. Bu o alet için elektrik yok denemez. Vardırama çalıştıracak güçte değildir. İnsanlardaki iman elektrik voltajı gibidir.Bazı insanlarda var olan iman onların kulluğunu gerçekleştireceği güçtedeğildir.” O gün Arabama İmanvoltajı tam bir adam teşrif etmişti galiba… Bediüzzaman hazretlerininşu tespiti konuyu daha iyi anlama imkânı vermektedir: "İmanhem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydanokuyabilir ve imanın kuvvetine göre, hâdisâtın tazyikatından kurtulabilir."Tevekkeltü alâllah" der, sefine-i hayatta kemâl-i emniyetle,hâdisâtın dağlarvâri dalgaları içinde seyran eder. Bütün ağırlıklarını Kadîr-iMutlakın yed-i kudretine emanet eder, rahatla dünyadan geçer, berzahtaistirahat eder. Sonra, saadet-i ebediyeye girmek için Cennete uçabilir. Yoksatevekkül etmezse, dünyanın ağırlıkları, uçmasına değil, belki esfel-i sâfilîneçeker." Afiyette kalın… samburek@gmail.com.