KAR VE URFALI AHMET ARSLAN
İki gündür her taraf kar. Arabalar buz tuttu. Yolda yürümekte zorlanıyor insan. Şehr-i Urfa alışık değil böyle manzaralara. Ben karın, kışın, soğuğun adamı değilim. Yazın, güneşin, sıcağın adamıyım. Çoğu Urfalı benim gibi öyle. Konya, Yozgat, Ankara, Sivas Kayseri'nin kış hatıraları canlandı gözümde. Hiçbir zaman istemem o günlere dönmeyi. Beni o günler mahvetti çünkü. Zihnen değil, bedenen.
Urfalı felsefe profesörü Ahmet Arslan'ın söyleşilerini okuyorum. Ne güzel ne talihli bir adam! Hayatında istediği her şeye kavuşmuş. Felsefe bölümü, profesörlük, yabancı diller, Avrupa seyahatleri... Şarkıcıları saymazsak Urfa'dan böylesi talihi yaver giden kaç insan çıktı? Hayatında ciddi hiçbir sıkıntı çekmemiş, ideolojik hiçbir kampın içine girmemiş. İyi ki girmemiş. Girseydi körleşirdi. Çok güzel düşünüyor. Kendisi gibi düşünceleri de çok doğal. Düşüncelerimiz ve düşünce biçimlerimiz ekseriyetle paralel. Ateist kendisi. Düşünerek ulaştığı son menzil bu. Ama katı ve soğuk değil, her düşünceye açık biri. Felsefe, sanat, musiki, siyaset, ilahiyat gibi istediğiniz alanda sohbet edebiliyorsunuz.
Sadece melalinin birazcık eksik olduğunu gördüm. Ama bu onda pozitif bir tesir yapmış. Melali olsaydı böyle net ve doğal düşünemezdi belki de. "Bir Ömür Düşünmek" çok güzel bir söyleşi. Defalarca okuduğum bir söyleşi. Urfa'da ilk çocukluk yıllarından üniversite, İzmir, emeklilik ve günümüze kadar bir sürü konuyu işliyor. Son kısımlarda bilhassa ölüm, yaşam, hayat, din, ahiret, sonsuzluk üzerine dedikleri çok dikkate şayan şeyler. Onun kadar samimi ve dürüst olabilmeyi çok isterdim. Zihni olabildiğince net ve berrak. Tıpkı dindarların zihni gibi. Dindarlar Allah'ın ve ahiretin olduğundan emin, Ahmet Arslan olmadığından. Benim ise emin olduğum tek şey, hiçbir şeyden emin olmadığımdır.
Arslan'ın gelecek şu itirafları ölümden sonra bir yaşamın var olması gerektiğine dair insan fıtratının bir şehadeti olamaz mı acaba? "...Aklım, fizik ve biyoloji ile ilgili bilgilerim bana var olan her şeyin bir ömrü olduğunu, güneş sistemimizin de bundan şu kadar milyar yıl sonra ortadan kalkacağını söylüyor. Bütün bunları ben anlıyorum, ama içimdeki bir şey, yani kalbim ve bedenim dediğim şey bunu anlamıyor, anlamak istemiyor. Bildiği, sahip olduğu tek şeyi istiyor: yaşamayı." (s.408)
Fazlıoğlu, Duralı, Kaplan gibi İslamcı ve muhafazakar akademisyenlerin çok ilerisinde. Çünkü özgürce düşünebiliyor. Özgürce düşününce doğuştan size verilen inançlarınızın doğruluğu ve yanlışlığı üzerine düşünürsünüz ister istemez. Mezkûr İslamcı simaların en büyük handikapı akla ket vurmaları, düşünceyi sonuna kadar götürememeleri, özgür olamamaları, özgürce düşünememeleri. Bütün insanî faziletler özgürlüklerden sadır oldu oysa. Bir yerde özgürlük yoksa fazilet de yoktur diyebiliriz.