DÜNYA İNSANIN ELİNDE CAN ÇEKİŞİYOR
Dünya, dünya olalı; yirmi birinci yüz yılda insan denen varlığın elinde can çekiştiği, savaşlara sahne olduğu kadar, daha önce hiç bu kadar tanık olmamıştı dense yeridir...
Vuran vurana, kıran kırana, döven dövene; memleket, vatan bayrak, ezan edebiyatları falan filan, inanın birçoğu palavra ve kazanç kapısı haline gelmiş.
Allah korkusunun azaldığı, haramların sıradanlaştığı, gününü kurtarmak için her hileye baş vuranların çoğaldığı, uhuvvet bilincinin köreldiği; maddeperestliğin tavan yaptığı, vicdanların yara alıp merhamet duygularının söndüğü, fakirinin (çoğunun) şükürsüz, zengininin azmanlaştığı, idarecilerin zalimleştiği, tebâsının isyankâr olduğu bir dünyada yaşamak; ehli vahdet ve ehli Tevhit için ölümden daha zor hale gelmiştir...
Nasıl iseniz öyle idare olunursunuz, nebevi ihtar; yasadığımız yirmi birinci yüz yılın, bütün siyasi ve ekonomik buhranlarını özetlemektedir!... Bilvesileyle biri bana şunu anlatmıştı: "kolektif usulü ile tapulu bir arazi satın aldıklarını, arazilerinin üzerinde iş yeri ofislerini inşa etmek için resmi izin belgesini almak için kalkıp ta; en tepedekilerin yanına gittikleri halde, ceplerine indirmedikçe işlerinin olamayacağını söylediklerini bir bir izah etmişti.
Şimdi düşünün, rüşvetsiz ve adam kayırmasız hiçbir işin yürütülemediği bir dünyada ve memlekette; hem mütedeyyin insanlar, hem de manen dünya/kâinat can çekişmez mi??? Bundan yıllar önce, politikacının biri, memurum işini bilir deyip; rüşvetin ve hırsızlığını kapısını aralarken, Ondan sonra gelen halefleri de, onun bıraktığı yerden son sürat ilerleyip, söz konusu haramzadeliğin bayrağını en tepeye dikmişlerdi. Allah aşkına bakar mısınız, bugün memleketin idaresini ellerinde bulunduranlardan kaç tanesi, sıradan bir vatandaş veya; ilim irfan ehlinden olan biri? Var mı böyle bir şey? Yok! Çünkü, modern dünyada; siyasi ve ekonomik çarkın ibreleri, yalan yanlış bir mekanizma ile feveran etmektedirler.
Tıpkı, İtalyanlı ünlü düşünür (!) Makyavel'in modern dünya liderlerine armağan ettiği politik felsefesi gibi. Ne demişti Makyavel? Şayet, idarecilikte uzun süre kalmak istiyorsanız; bugün söylediklerinizi yarın inkar etmek zorundasınız! Yani, egonuzun menfaati için, her yalana baş vurun, yaldızlı cümleler kuran, demagoji yapın, sureti Haktan görünün ama; asla ve kata maskenizi düşürmeyin demeye getiriyordu. Şimdi günümüzde, dünyanın içinde bulunduğu mevcut duruma bakıldığı zaman; Makyavellin önerdiği dünya görüşü/felsefesi, tamı tamına rayına oturmuş olduğu görülecektir. Nitekim, el-an maziye yabancı, atiye ümitsiz ve hal-i hazır konusunda hiçbir projesi ve hedefi olmayan kalabalık bir kitlenin varlığı söz konusudur.
Dünya, dünya olalı; böyle bahtı kara bir asra şahit oldu mu acaba bilmiyorum? Genelde tüm dünyada, özelde ise ülkemizde baş gösteren pahalılık ve ekonomik dengesizliğin altında; Emperyalist odaklar, kirli emellerini ikame etmek için, her şirretliği ve dengesizliği dayatmakta olduklarını bilmemizde fayda vardır! Özellikle bugün İslam dünyası, bunun en ağır bedellerini ve faturasını ödemek durumunda kaldığını görmekteyiz. Çünkü, son yüz yılda Müslümanlar; İslam’ın evrensel ve hayat vaat eden hükümlerinden uzaklaşıp, gavur Avrupa’nın kanun ve yasalarına göre yaşamlarını şekillendirdiklerinden ötürü, bugün zillet vergisini ödemeye mahkum hale gelmişlerdir. Zillet; bir memlekette yaşayan insanların, kendi değer yargılarını bırakıp, düşmanlarının kokuşmuş olan yalandan vaatlerine kanıp cellatlarına aşık olmaları demektir.
Mevcut realite, mekteplisinden en cahiline varıncaya kadar; toplumun her kesiminde, islama uzak ama küfre daha yakın olan kitlelerin varlığını göstermektedir!... Anne kız ve gelin yan yana yürür, anne kapalı, gelin yarı açık ve kız üryan? Aman ya Rabbim! Bu nasıl bir anlayış, bu nasıl bir inanç şekli böyle? Bakıyorsun herife, adam toplumda hakkaniyet sahibi olarak geçinir ama ailesinin yaşam şeklini gördüğünde; tam bir kepazelik ve rezalet. Kimi kandırıyorsun be adam? İnsanları mı, yoksa (haşa) Allah’ı mı? Onun için, acizane olarak hep şunu söylerim: Allah'ım! Sana, senin azametine yakışır bir şekilde kulluk yapamıyorum. Ama senin rahmetin gazabını geçtiği için sen; benim canımı Müslüman olarak al. Başka bir şey istemeye de yüzüm yoktur zaten. Can da mal da senindir Allah'ım!
Evet, hele birde çarşı pazarların haline ve televizyon programlarına/dizilerine bakın. Ar, haya ve terbiye diye bir şey bırakmışlar mı? Dizilerine çoğu, namus mefhumunu hafife almakta, zina ve fuhşiyatı teşvik etmekte olup, ne kadar dini değer varsa hepsiyle alay etmektedirler...
TV, lerin konu konuk programlarının çoğuna bakın; sunucu olan bayanlar, erkeklerin huzurunda mahrem yerleri dışarıda ve ayak ayak üstüne atmakla, karşısındaki insanı hem hafife almakta hem de günaha sokmaktadır! Bu gibi gerçekleri anlattığımda, birileri bize; ya kardeşim senin işin gücün insanların yaşayışlarını mı kontrol etmek diye çatabilirler. Ama velakin, bizim bu toplumun manevi değerlerinden sorumlu, görmüş olduğumuz nahoş tavır, hareket ve davranışlar konusunda insanları uyarmaya memur bir Müslüman olduğumuzu neden unutuyorlar?
Adam, sana ne arkadaş dünyayı sen mi düzelteceksin, herkes kendi yaşam biçiminde özgürdür; istediği gibi giyinir, istediği yere gider ve istediği insanlarla kalkıp oturur; senden mi sorulur diyebilir. Ama ben her şeyden önce, insan olarak Allaha iman etmiş bir Müslümanım ve diğer insanları bilgimiz dahilinde haram helal konusunda, uyarmakla mükellefiz. Şimdi biz, dünya insanın elinde can çekişiyor derken; haramların alenileştiği/serbest hele geldiği, İslami hükümlerin rafa kaldırılıp yerine beşerî yasaların insanlara dayatılmakla, fıtrata müdahale edildiğini izah etmeye çalışıyoruz. Yaşadığım ülkemde, kadının kadınla, erkeğin erkekle evlendiği ve söz konusu çirkefliğin önünde yasal hiçbir engelin bulunmaması hangi Müslümanı rahatsız etmez ve derinden yaralamaz söyler misiniz? Bizi, insanların iç dünyalarında olan inançları değil; toplum içerisinde yapmış oldukları gayri insani ve gayri İslami olan hal, hareket ve davranışları rahatsız etmektedir.
Kişi isterse evinde içki içer, isterse başka işlerle uğraşır... Ama benim dinime, inancıma, değer yargılarıma dil uzatmaya hakkı da haddi de yoktur. Bizim inancımız, her şeyimizden önce gelir. Unutmayın ha, İnançsız ve haramların sıradanlaştığı toplumlarda, bereket kalmaz, huzur ve asayiş bozulur, din, can, mal, nesil ve akıl emniyeti tehdit edilir; dolayısıyla, el-an içinde bulunmuş olduğumuz varlık içindeki yoklukla, pahalılık ve korkuların egemenliğiyle baş başa kaldığımız gibi! UNUTMAYALIM Kİ, KIYMETİNİ BİLMEDİĞİMİZ NİMETLER; BELKİDE İNSALARI ALLAHA ŞİKAYET ETTİLER!!! Çünkü, Aziz ve Celil olan Rabbimiz; imhal eder, ama asla ihmal etmez... Ne bilirsin, belki de o günü bu gündür. Allah'ım! Bizi Gaflet uykusundan uyandır. Bize vahdet ve Tevhit şuuru nasip eyle. Bize hakkı hak bilip ona yapışmayı, batılı batıl bilip ondan uzaklaşmayı nasip eyle. Müslümanları uyandır Allah'ım!...