MODERN ÇAĞDA MODERNİST DİNDARLIK
Hicrî birinci asrın ilk yarısından sonra başlayan inkarcılık cereyanları, ümmet-i fırkalara bölmek ve taassuba alıştırmak için; birer felaket senaryolarından daha tehlikeli ve daha şerli olup, günümüzdeki inkârcı ve inkarcılığın birer referansı oldular...
Mürekkep yalamış, tahsil görmüş, toplum nezdinde kabul görmüş bir sürü bukalemun zevat; deruhte ettikleri bilgi ve enerjilerini, kirli ve şeytani işlerde kullanıp, Ümmet arasında tefrika ve sonu gelmez boş tartışmaların zeminini oluşturdular.
Öyle ki, kısa zamanda Müslümanlar arasında onlarca hatta yüzlerce firka türedi ve Ümmetin çocukları kendi öz değerlerini bir kenara itmekle, söz konusu gâvur aşıklarının izlerini takip etmeye başladılar. Söz konusu kirli süreçle birlikte, değişik isimler adı altında; inkar ve şeytani hizipler meydana çıktı.
Peygamberlere dil uzatma cüretinde bulunanlardan tutun, Allah'ın kelamını kendi heva ve heveslerine göre yorumlayan zındık tayfasına varıncaya kadar; habis ve ur karekterli sözde bilim ve ilim adamları meydanlarda nara atar hale geldiler. Peki, bu cesareti kimden/kimlerden alıyorlar/alıyorlardı???
Demokratik ve laik olan ülkelerde, bu gibi kimselerin yaptıkları şirretliklerinin önünde hiç-bir kanuni müeyyide olmadığından dolayı, yolcuyu değneksiz bulan köyün itleri misali dine ve dindarlara saldırmaya başladılar. Kendisine uyulan bir din değil, kendilerine uyan sahte bir din aramaya koyuldular. Tıpkı şu hikâyede geçtiği gibi:
"Yahudi bir psikyarist, kendi algılarını tasvir etmek için iftiharla Talmud'ta iki hahamın bir mesele hakkında yaptıkları tartışmayı nakleder. Tartışmanın bir noktasında taraflardan birinin kerametiyle dağ, taş dile gelerek keramet sahibinin haklı olduğunu söyler. Ama diğer taraf bu keramet 'in tartışılan mevzu ile alakalı aleyhine bir delil olamayacağını söyleyerek dikkate almaz.
Sonra göklerden ilâhi bir nidanın 'o haklıdır ' dediği duyulur. Ancak ikna için 'delil arayan hahammımız bu sefer de göklerden gelen sese 'kutsal kitap bizim elimizde gökte değil ' diye bağırarak sesin sahibini reddeder. Yani ilâhi kelam ile kelamın sahibine mollalık taslayarak kendi ilâhını reddeder. Hikâyenin sonu daha da ilginç: Durum kendisine aktarılan devrin peygamberi Hz. İlyas (a.s) , hahamın mollalığından-haşa- hoşnut olan Allah'ın (c.c) Çocuklarım kazandı diye vahyettiğini aktarır.
Yani Yahudilere göre Allah (c.c) -haşa- kendisiyle kavga eden adamlar istemektedir. İşte modernistlerin ufkunda bu vardır. Yahudi tipi dindarlık (dinidarlık) yani Rablerine dilediği şeyi kabul ettirebildiklari bir din... (Ehl-i Sünnet Müdafaası sh: 85)
Herhalde meselenin özü ve özeti anlaşılmıştır... şimdi genelde tüm dünyada, özelde ülkemizde, Allah'ın kitabı üzerinde indi ve felsefî yorumlarla yaptıkları şey; yukarında geçen hikâyenin aktörleri olan Yahudilerin yapmaya çalıştıklarının aynısı olduğu anlaşıldı galiba? Kısaca uyulan değil, kedilerine uyan bir ilah ve din tasavvuru, modernistlerin tek hedefidir... Söz konusu tuzaklara düşmemek için, kur-an ve sünnet çizgisinde yürümemizden başka yol yoktur. Kalın sağlıcakla efendim. 21 Aralık 2020.