SEYYİD KUTUB’ U ANLAMAK
İslam toplumlarında var oluş mücadelesi veriyormuş gibi bir görüntü var. Aslında verilen mücadele, var oluş yok oluş mücadelesi değil; büyük bir doğuş, evrensel sıçrayış, bir patlama öncesinin kutlu bir doğuş ve yükseliş mücadelesidir.
Bunu İslam’ın tabiatından anlıyoruz. O da şu ki, biz teslim olmadıkça kaybetmeyiz ve yenilmeyiz ve biz teslim olmayacağız, geç de olsa kazanacağız.
“Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.”3/139
Eğer onlar şehit olmakla bedel ödemeselerdi, ekilen tohumlar filizlenemezdi. Çünkü sadece bilgi yetmez; bilinç ve adanmışlık gerekli ki o da imanı tecessüm ettirir
.
Seyyidler, şehid olmasaydı, sadece bize bilgi bırakacaktı ama hayatıyla, adanmışlığıyla, direnişiyle, teslim olmaması ve zilleti kabul etmemesiyle sonraki nesillere kutlu bir miras, sarsılmaz bir bilinç bıraktı.
O da şuydu: Asla teslim olma!
Seyyid, idam edilmemesine karşılık, Mısır yönetiminden gelen pişmanlık belirtme teklifini redderek, teslim olmayı ve zilleti kabullenmeyen büyük ve cesur bir ruha sahipti. Bu ruh, İslam’ın istediği, İslam’a ait bir ruhtu.
Seyyid Kutup, 1906'da Mısır'da doğdu. Hiç kuşkusuz Türkiye, İran ve Pakistan' la birlikte, İslam'ın dört büyük havzasından biri olan Mısır havzasının oluşmasında; Hasan El Benna, Abdulkadir Udeh ve Seyit Kutup gibi şahsiyetlerin büyük payı olmuştur. Seyyid, 29 Ağustos 1966' da idam edilerek şehid edilmiştir. Onun şehadet yıldönümünü anmak, bugün daha çok ihtiyaç duyduğumuz çizgisini hatırlatmak gereği vardı.
Seyit Kutup, bilinen iki eserinin yanı sıra gençliğinden itibaren eserler vermeye başlamış verimli bir şahsiyettir ancak onun tefsiri; özellikle ayetleri ayetler ile açıklama ve İslam'ın sosyal yönünü de anlatan, birçok özgün ve farklı, dolayısıyla Kuran' ı hayatın içine taşıyan bir uslupla kaleme alınan, edebi bir özellik taşıyan, kendi türünün veya tarzının ilk örneği sayılabilir.
Bir de Seyyid Kutup'un "Yoldaki İşaretler" kitabı; onun İsami çizgisinin ip uçlarını veren, İslami mücadele anlayışını, İslam'ı algılayış biçimini ve İslam'ın anlaşılması ve mücadele ile ilgili özet bir malumat sunan bir manifesto sayılabilir Bu bakımdan Yoldaki İşaretler' in, İslam dünyasının klasikleri arasında sayılması önem arz eder.
Seyyid'i, Mısır'ı, İslami mücadele tarihini, küresel Emperyalizmi ve bugünü/bugünkü Mısır'ı, daha bir detaylı anlamak ve anlamlandırmak isteyenlerin ve gençlerin, bu kitabı okumalarında büyük fayda olduğunu düşünmeketeyim.
Mısır havzasının, aydınlatıcı/İrşadi metot anlamında, hatırı sayılır bir önemi vardır. İhvan'ın kurucusu Hasan El Benna' nın Risalelerinde de bunu açıkça görmekteyiz. Önce toplumun bilinçlenmesi, İslam'ın doğru anlatılması, dünyayı ve kendi konumunu, kendi toplumunu sağlıklı olarak tanıma ve doğru değerlendirme üzerinde durulmuştur.
İhvan, bu bağlamda, İslam toplumlarının; her şeyi, olması gereken yere koyması ve kendi rolünü buna göre belirlenmesi yönünde sivil bir bilinçlendirme çalışmasına öncülük etmiştir.
Bu yüzden ve bu yönüyle İhvan; fikri anlamda ciddi bir satıh/zemin ve önemli bir havza olmuştur.
Zamanla küresel ve komplike saldırılardan dolayı mazlum toplumların, şiddet karşısında sivil söylemlerin yetersiz kaldığı kanaatiyle -direniş hareketlerinin boy göstermesinden sonra elbette ki bunda bölgesel bir aparat olan İsrail terör örgütünün de ve onun eylemlerinin de büyük payı olmuştur- karşısında ihvan'ın bünyesinden birçok direniş örgütü çıkmış ancak İhvan' ın ana gövdesi, -Mısır' da yaşanan son darbe ve işgal hareketine rağmen- sivil mücadele yöntemi ile devam etmeyi uygun bulmuştur.
Seyyitlerin idamı veya El Bennaların suikastle şehid edilmelerinin, onların mücadele ve kanlarının/şehadetlerinin bereketi ve ışığının, günümüze yansımaları devam etmiştir, etmektedir.
Aslında Seyyid Kutub'un çizgisini ve İslami hassasiyetini anlamak için iki önemli anekdot, bizim için önemli işaretler barındırmaktadır. Böylece hem İhvan' ın bugünkü durumu ve İslami mücadelenin durumunu ve hem de Seyyid' in durduğu yeri daha iyi tahlil edebiliriz.
Bunlardan biri Seyyid' in Batı, Küresel Emperyalizm' in önemli temsilcisi Amerika için söylediği meşhur sözdür:
“Batılılardan nefret ediyorum, Amerika’dan nefret ediyorum; ama daha çok Amerika’nın vicdanına sığınan müslümanlardan nefret ediyorum.”
Diğeri ise idama giderken müftü ile yaşanan diyaloğudur:
“Seyyid Kutup idam sehpasına götürülürken, Ezher müftüsü de kelime-i şehadet getirmesi için yanında gelir ve ölmeden önce kelime-i Şehadet getirmesini ister. Seyyid Kutub şu cevabı verir:
Sen bu komediyi tamamlayan son figür müsün? Sen o dediğin kelime ile ekmek yiyorsun, o kelimeyi söylediğin için Ezher'de sana maaş veriyorlar. Bense O kelime için ipe çekiliyorum...”
Bugün Gazze’de, Yemen’de, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de ve kuşatılmaya çalışılan tüm mazlum coğrafyalarda, fiziki,askeri, ekonomik vs orantısızlıklara rağmen, teslim olmama, direnme azmi varsa; bunda, Seyyid gibi, bizden öncekilerin adanmışlığı ve örnekliğinin, güçlü iman ve iradelerinin, bizleri aydınlatmalarının büyük izlerini görmekteyiz.
Ruhu şad olsun.