ESNAFLIK VE HOŞGÖRÜ
Esnaf arkadaşlarla zaman zaman sohbet ederiz. Hemen tamamı müşterilerinin absürt davranışlarından veya hakarete varan söz ve davranışlarından şikayet ederler. Ben de onlara rahmetli dedem Hacı Yusuf’un bir köylüsü ile beraber bizzat yaşadığı bir hadiseyi anlatırım.
Şöyle anlatmıştı rahmetli:
“Benden yaşça çok büyük olan Bir köylümüz ile beraber bir ticaret işi için gittiğimiz serhat tarafından dönüyorduk. Diyarbakır’a geldiğimizde akşam oldu ve artık Mardin arabalarının kalmadığını gördük. Bunun üzerine bir otelde kalıp ertesi gün gitmemizin daha doğru olacağını söyledim. Arkadaşım buna karşı çıktı ve
-“Diyarbakır’da çok tanıdığımız, Köylümüz var. Birinin evine gideriz. Ne gerek var otele’”dedi.
Ben bu fikre çok sıcak değildim. Zira o saatte çat kapı birinin evine gidip onları rahatsız etmek istemezdim. Bunun üzerine
-“Ben otele gideceğim. Sen gelip gelmemekte serbestsin” dedim.
Arkadaşım Diyarbakır’ı da çok bilmediği için bunu göze alamadı ve çaresiz benimle beraber otelde kalmaya karar verdi. Biraz düzgün bir otel aramaya başladık. Arkadaşım sürekli söylenip hoşnutsuzluğunu dile getiriyordu. Ben de o nun hoşnutsuzluğuna ses çıkarmıyor hep tebessüm ederek onu rahatlatıcı sözler söylüyordum. Bir süre yürüdükten sonra daha önce başka arkadaşlarımızın konaklayıp memnun kaldığı ve referans oldukları bir otel gördük. Burası iyi diyerek içeri girdik. Mütebessim, Resepsiyon görevlisi olan tahminen otuz-otuz beş yaşlarında genç bir adam bizi karşıladı. Görevli o kadar ilgi ve alaka gösterdi ki bir ara daha önce bizi tanıyıp tanımadığı konusu kafamda dolaşmaya başladı. Mükemmel bir Hoşâmedî den sonra ne arzu ettiğimizi sordu.
Her şeye şüphe ile bakan Arkadaşım genç adama kızmış ve çok "yalaka" olduğunu söylemişti. Bir ara da
-“Bak oda ve yatak güzel değilse ve ben beğenmesem sana para vermem ha!” diye sert bir çıkış yaptı.
Buna rağmen tebessümünü bozmayan genç adam “başım üstüne” anlamında bir hareket göstererek kayıt yazma işlemine devam etti. Bitirdikten sonra arkadaşıma dönerek:
-“Haci amca senin yaşın kaçtır” diye sordu. Her söze ve harekete öfke ile yaklaşan arkadaşım bu soru karşısında bir süre genç adama ters bakışlarla baktıktan sonra
-“Yetmişe geldim. Yaşım Yetmiş!” diye sert bir cevap verdi. Arkasından da devam etti:
-“Yaşımı niye soruyorsun! Ne yapacaksın yaşımı!” dedi.
Genç adam odamızın anahtarını uzatıp bize odamızı tarif ettikten sonra Hacı’ya dönerek şunu söyledi:
-“Haci amca yaşınızı şunun için sordum. Düşünüyorum da bir köy Yetmiş yıl sizinle geçinebilmiş ben bir gece niye geçinemeyeyim ki?. Sen ne desen başım gözüm üstüne…”
Bunun üzerine ben güldüm ama Allah’tan Hacı son dediklerini pek anlamadı.
Resepsiyon görevlisi genç adamın sergilediği tavrı gösterebilmek belki de bir çok olumsuz davranışın önüne geçecektir. Zaten bunun içindir ki, "Müşteri her zaman haklıdır" sözü esnaflıkta önemli olmuştur. Gerçekte düşünülürse müşteri her zaman haklı olur mu? Bu ekmek kazanma hatırına söylenmiş ve "Müşteri velinimettir" inancını güçlendirmek amacını taşır. Yoksa Müşteri absürt istekleri olursa dahi haklıdır anlamı çıkmaz. Zira bazı müşteriler vardır ki gerçekten sabır ve tahammül sınırını oldukça zorlar. Bu da bir miktar yaşama şekli, insanın aldığı edep, aile kültürü ve kısacası dünya görmüşlüğü ile alakalıdır.
Sonradan görme, her şeyi para ile satın alabileceğine inanmış acayip insanlar müşteri olup dükkanınıza, işletmenize vs. geldiğinde ve sizin tahammül sınırlarınızı zorladığında Rahmetli dedemin arkadaşını hatırlayın. Eminim zarar etmeyeceksiniz...
Afiyette kalın
samburek@gmail.com