CAHİLLERLE YAŞAMAK AZAPTIR

Geçen gün okula giderken, halk arasında "ikinci otuzbeş" denilen yolda, son model bir Mercedes arabanın sürücüsünün ayağını pencereden dışarı çıkarıp tehlike saçarak yol aldığına şahit oldum.. Ben okula varıncaya kadar kimseye aldırmadan bu vaziyette yaklaşık üç km boyunca yola devam etti. Gidiş-gelişin daracık bir şeritte kaldığı yol yapımı devam eden kısımda bile umursamadan bu tehlikeli vaziyetini sürdürdü. Bu tarz cahilce çılgınlıkları başka şehirlerde haberlerde duyardık. Ama artık bunlar şehrimizde de boy göstermeye başladılar. Elbette cahillikler bununla sınırlı değil. Diğer komşuların rahatsız olacağını düşünmeden saygısız bir şekilde balkonda mangal yakmak; Avrupa'ya özenip medeniyeti köpekçilik zannederek komşuların tepkisine rağmen oturduğu daireye köpek getirmek; bina girişindeki tüm zilleri çalmak; çocuklarına gereken terbiyeyi vermeyip gece geç saatlere kadar sokağa salmak; alt komşunun balkonunu kirlettiğini düşünmeden balkon demirlerine hortumla su dökmek, çöp atmak, sofra silkelemek; gürültü yapmak, gibi komşuları rahatsız edici hiç bir şeyden kaçınmamak ve daha birçok cahilce davranışlarla her gün karşılaşmaya başladık. Bugünlerde bu tür cahilliklere, maske takmayarak, sosyal mesafe kuralına uymayarak başkasının sağlığını tehlikeye atmak da eklendi. Cahillerin artması yöremizin geleceği açısından endişe vericidir. Cehl kelimesi lügatte bilgisizlik anlamında bir sıfattır. Bu sıfata sahip kimseye de “cahil” denir. Kur’an-ı Kerim, bu kavrama yeni bir anlam yükleyerek İslam öncesi döneme “Cahiliyye” adını vermiştir. Buna göre, kural tanımayan, hak hukuk gözetmeyen, kendisinden başkasını düşünmeyen, nezaket ve ölçü bilmeyen, vahşeti kendilerine hayat tarzı olarak seçen insanlar cahillik kapsamı içindedir. Çünkü Cahiliyye ismi, bu özellikleri nedeniyle bu döneme vurulmuştur. Yüce Allah’ın kâinatı yaratmasında ve insanı bu dünyada iskân etmesinde belirlediği bir hedef vardır. Diğer canlıların şuursuzca itaatine bedel, insanın kendi özgür iradesiyle Rabbini hakkıyla tanıması ve ona itaat etmesi sonucunda yaratılmışların en mükemmeli haline gelmesi hedeflenmiştir. Bu itibarla Yaratıcı, insanı kâinatın meyvesi olarak tasarlamış, mükemmelliğe erişmesi için maddi ve manevi gereken her türlü donanımı vermiş, her şeyi ona hizmetkâr etmiştir. Cahillik, yeryüzünde uygulanan ilahî programla hedeflenen insanlık düzeyine ulaşmamak demektir. İnsan olarak yaratılıp her türlü gerekli donanıma sahip olmasına rağmen kendisinden beklenen gelişimi göstermeyen ve hayvani bir konumda kalan kimseler de “cahil” olarak anlaşılmaktadır. Başka bir deyişle, maddesi itibariyle insan olduğu halde manevi yönden gelişmemiş, insandan beklenen olgunluğu gösterememiş, bu vasıfları kazanamamış kimseler cahildir. Kur’an-ı Kerim bu durumu şu ayetle bildirmektedir: “Yemin olsun ki, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık. Çünkü onların kalpleri vardır, onunla kavramazlar; Gözleri vardır, onunla görmezler; kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta onlardan da aşağıdırlar. İşte onlar gafillerdir.” (A’raf, 179.) Cahil, görünüşüyle insan olduğu için insan muamelesi görür, insanlar arasında yaşar. Ama manevi olarak hayvan durumundadır. Bunun için insanlara rahatsızlık ve zarar verir. Bir hayvanın insanlar arasında insan muamelesi görerek yaşaması ne kadar sakıncalı ise cahillerin de insan muamelesi görmesi de sakınca oluşturur. Rahatsızlık verme yönü dışında tehlike saçan yönü de bulunur. Örneğin, trafikte ölümcül kazalara yol açabilir; komsuna hayatı zindan edebilir; şehir hayatının medeni şartlarına uymadığı için çeşitli sorunlar çıkarabilir ve hakeza.. Cahilliğin sosyal hayata ilişkin temel iki özelliği vardır: Birisi: Yalnız kendi çıkarını düşünür, başkasını kendi gibi düşünmez, başkalarının haklarına saygı duymaz. Diğeri ise: medeni kriterleri bilmediği için kabul etmez, sosyal hayatın vazgeçilmezi olan medeniliği içine sindirmez. İslamiyet cahilliği ortadan kaldırmak üzere gelmiştir. Bu nedenle “başkasını da kendi kadar düşünmeyi” temel prensip olarak sunmuştur. İslam’ın yetiştirdiği örnek toplum olan sahabeler en medenilere efendi olmuşlardır. Dünyada cahillerle yaşamak hayatın bir gerçeğidir. Kur’an-ı Kerim, mümkün olduğunca cahillerden uzak durmayı, onları muhatap almamayı, onlarla polemiğe girmemeyi emretmektedir: “Rahman’ın has kulları, yeryüzünde alçakgönüllülükle yürürler; cahiller kendilerine sataştığında da 'Selâmetle' der, geçerler.” (Furkan, 63) “Sen affetmeyi esas al, iyiliği emret, cahillerden uzak dur!”A’raf, 199.) Cahillerin sadece kâfirlerden değil, Müslümanlardan da bulunabileceği ayet ve hadislerden anlaşılmaktadır. Cehennemlikler, kâfir, günahkâr, münafık gibi inanç itibariyle çeşitli sınıflara ayrılıp farklı adlarla söylense de tamamı"cahillerden" oluştuğu için cehennem azabının bir türü de kanaatimce cahillerle yaşamak zorunda kalmaktır. Bu dünyada dahi cahillerle yaşamaya mecbur olmak çekilmez bir azap olduğunda aklı başında olan herkesin hemfikir olduğunu düşünüyorum. Hz. Ali (RA)’a dayandırılan şu söz, cahillerle yaşamanın ne kadar sıkıntılı olduğunu göstermesi açısından çok manidardır: “Eğer cahil cennette bana komşu olsa, cenneti bırakır cehenneme girmeyi tercih ederim!” Cahil, hedeflenen insanlık düzeyi açısından çürük ya da defolu kimsedir. Bu nedenle cahiller hayatta çeşitli sorunlara neden olurlar. Zaman olur ki hayatı çekilmez bir hale getirirler. Cahillerle yaşamak, çok sıkıntılıdır, cahil olmayan kimseler için bir imtihandır. Cahil, cennet gibi bir hayatı cehenneme çevirebilir.