SİYASET ÇOK ISINDI; ANKARA SICAK GELİŞMELERE GEBE!
Kim ne derse desin halkın en önemli gündemi ekonomik kriz.
Herkes elinde telefon, dolardaki, altındaki artışı izliyor. Bu artışların bütün ürünlere yansıdığı ve çarşı pazarın el yaktığı ortada.
AK Parti’nin ekonomik krizi ‘yokmuş’ gibi görmezden gelmesi de gerçeği değiştirmiyor. Vatandaş ekonomik krizi hissediyor, dahası iliklerine kadar yaşıyor. Bu kriz en çok da AK Parti’nin seçmen kitlesini oluşturan dar gelirlileri vuruyor. Bu kesimin kaygı ve endişe içinde olduğu her geçen gün daha da belirginleşiyor. Ekonomi cephesinde bunlar yaşanırken siyasetin harareti de zirve yapmış durumda. Ankara’da baş döndürücü bir trafik var.
Hem perde önünde yaşanan gelişmeler hem de kamuoyuna yansımayan arka kapı siyaseti dolu dizgin gidiyor… Geçtiğimiz haftanın en önemli gelişmelerinde biri, Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesiydi.
Daha önce randevu verilmeyen Karamollaoğlu ile iki buçuk saat süren uzun görüşmenin ne anlama geldiği üzerinde dikkatlice durmak gerekiyor. İttifakları zorunlu kılan siyaset yapısının bütün aktörler için zorlayıcı olduğu bir gerçek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her alternatifi değerlendirerek Cumhur İttifakına güç katmak istediğini siyaseti okuyabilen herkes görüyor.
Peki Erdoğan’ın bu arayışı MHP cephesinde nasıl karşılanıyor?
Bu sorunun cevabı, Karamollaoğlu’nun açıklamalarıyla başlayan 50+1 tartışmasında gizli.
Saadet Lideri, yaptığı görüşmeyi ayrıntılı olarak kamuoyu ile paylaştı.
Bu görüşmeden çıkan en önemli kanaat, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmek için gerekli olan 50+1 sisteminden duyduğu rahatsızlık ve buna yönelik ifadeleriydi.
Konu doğal olarak siyasetin ana gündemi oldu. Ardından eski Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Cemil Çiçek tartışmaya dahil oldu. 50+1 sisteminin krizlere neden olduğunu, bugün de gelecekte de problem çıkaracağını ve sıkıntıya yol açacağını söyledi.
Ardından Şamil Tayyar’ın “Yüzde 50+1, Cumhurbaşkanımıza ve sisteme kurulan tuzaktı” sözleri dikkatleri biraz daha fazla bu konuya çevirdi. Bunlar kendi fikri mi, Ak Parti’deki bir düşünceyi mi seslendiriyor bilemiyorum, ancak Numan Kurtulmuş kanadında da bu görüşün hakim olduğu konuşuluyor. Bu gelişmeler üzerine ‘bir sistem revizyonu mu hazırlanıyor’ diye merak edilirken doğal olarak gözler MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin üzerindeydi. Bahçeli, Grup toplantısında son dönemdeki en önemli açıklamalarından birini yaptı.
MHP lideri, Cemil Çiçek üzerinden açıkça ve bir hayli sert biçimde 50+1 tartışmasına dahil oldu. Kırmızı çizgisini son derece net çeken Bahçeli şu ifadeleri kullandı: “Hem teorik olarak hem fiili uygulamaları açısından cumhurbaşkanının yüzde 50+1 oyla seçilmesi meşruiyet sancılarını baştan ortadan kaldıracak, demokrasi güvenliğini de temin ve teyit edecektir. Yüzde 50+1, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin mihveridir, ne var ki buradan başlayacak bir tartışma, hatta taviz yeni yönetim sisteminin işleyiş ve ilerleyişini melezleştirip sakatlayacaktır.”
Devlet Bey’in bu sözleri 50+1 konusunda bir pazarlığın yaşanmayacağını ortaya koyuyor. Bu pozisyon Bahçeli açısından çok anlaşılabilir bir durum.
Zira 50+1 barajı ile Cumhurbaşkanlığı sisteminin anahtarını elinde tutuyor. Cumhurbaşkanı seçilmek için 50+1 geçerli olduğu müddetçe AK Parti’nin MHP’ye muhtaç olduğu, sokaktaki çocuğun bildiği bir gerçek. Devlet bey de elinde tuttuğu kilit konumu kaybetmek istemiyor. Bu kadar güçlü bir Başkanlık sisteminin anahtarını elinden bırakmayı kim ister?
Ancak tartışmanın diğer kanadında Cumhurbaşkanı Erdoğan var. Devlet Bahçeli, her ne kadar Cemil Çiçek’in ismini zikrederek 50+1’in değişmesine karşı çıkmış olsa da bunun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir cevap olduğu açık. Zira 50+1 konusunda Erdoğan’ın da Cemil Çiçek’le paralel düşündüğü biliniyor. Diğer taraftan Erdoğan’ı tanıyan herkes, Cumhurbaşkanı’nın bir değişimi kafasına koymuşsa bununla ilgili her türlü riski aldığını ve hiç geri adım atmadığını bilir.
Bugüne kadar gerçekleşen büyük değişimler de bu kararlılığın sonucu. Dolayısıyla her ne kadar Devlet bey rezervini ortaya koymuş olursa olsun, Erdoğan geri adım atacak bir lider değil. Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan 50+1’i değiştirmeyi kafasına koymuşsa, bunu sonuna kadar zorlayacaktır.
Öte yandan muhalefetin söylem üstünlüğünü ele geçirdiği ve iktidarı ekonomi cephesinde sıkıştırdığı da bir gerçek. Daha önce hiç yaşanmadık bir şekilde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu gündemi belirliyor.
En son yaptığı ‘helalleşme’ çıkışının toplumda geniş yankı bulduğunu görülüyor. Siyasetteki bu çok yönlü hareketlilik, ekonomik krizle birlikte düşünüldüğünde hiç beklenmedik, ani gelişmelere yol açacak bir potansiyel taşıyor. Tarihe not düşmüş olalım. Siyaset çok ısındı ve bu düzen böyle gitmez!!!