ŞIMARIK NESİL
Bir tarlada tohum atıldıktan sonra bazı kuşların ve yaratıkların onu yiyip bitirmemesi için söz konusu bu yaratıkları kaçırtan tedbirler uygulanır. Bunun için tarlayı beklemek ya da korkuluk edinmek gerekebilir. Ekinler filizlenip çıktıktan sonra o ekinler kadar yabancı otların ve dikenlerin de yeşerdiği görülür. Bunların büyüyüp ekinleri boğmaması için bahçıvan tarafından ekilmemiş bu yabancı bitkiler, daha büyümeden ayıklanır; koparılıp atılır. Başkaları da çıkmasın diye tarla çapalanır. Hatta yabancı otlardan bir kısmı susuzluğa dayanıksız olduğundan bir süre ekinler susuz bırakılır. Ancak bahçıvan, tembellikten veya başka yanlış bir düşünceyle bu uygulamaya son verse, yabancı otlar büyüyecek, kimi diken kimi çalı olacak ve tarlanın her tarafını kaplayacaktır. Bu durumda asıl ekinler beklenen gelişimi gösteremez. Tarladan hedeflenen ürün elde edilemez. Bahçıvanı sevindirecek bereketli bir hasat gerçekleşmez.
Toplumlar da ekin tarlasına benzer. Herkes bu dünyadan göçtükten sonra yerine geçecek ve o zamanki toplumu oluşturacak nesli yetiştirmekle mükelleftir. İslam toplumunun yol haritası Kur’an ve sünnet tarafından çizilmiştir. Yeni nesilleri yetiştirme usul ve yöntemleri, Kur’an ışığında ve peygamber (ASV)’ın direktifleriyle şekillenmiş ve zamanla geleneksel kurallara dönüşmüştür. Bu ise İslam toplumunun “örf”ünü oluşturmaktadır.
Nesillerin maddi ve manevi yönden sağlıklı yetiştirilmesinde ve şerlerden korunmasında, ekin örneğinde olduğu gibi çocukların dünyaya gözlerini açmasından başlayan bir eğitim süreci bulunmaktadır. Bu süreçte, kaynağını Kur’an ve Sünnetten alan örfi kurallara uygun bir eğitim uygulanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, gelenek de olsa bazı kurallar toplumda önemli işlevlere sahiptir. Uyulmadığı ve uygulamadan kaldırıldığı taktirde gibi kısa vadede bir eksiklik, bir sıkıntı görünmeyebilir ancak uzun bir süreçte, kapanması zor gediklerin açılmasına, toplumu sarsan ve tehdit eden olumsuzlukların doğmasına yol açtığı görülür. Tarımla ilgili bazı kurallara uyulmayınca, tarlanın diken ve çalılarla kaplanması gibi, çocukların eğitiminde birtakım örfi kurallar terk edildiğinde de çocuklar, manevi yönden eksikliğe ve şeytanların tasallutuna maruz kalmakla karşı karşıya kalırlar.
Sağlıklı nesiller için, çocuklara en başta “büyüklerine saygı ve onları dinleme” bilinci kazandırılmalıdır. Bunun da yeri ailedir. Ne yazık ki günümüzde, yalnızca dünyevi çıkar ve kaygıların esas alınması sonucu, ailedeki terbiyede büyüklere saygı gibi kutsi değerler büyük ölçüde önem sırasından düşürülmüş veya terk edilmiştir. Ailede çocuklar alabildiğince şımartılmaktadır. Bunun sonucu olarak da kutsi değerleri alaya alan ve büyüklerine dil çıkaran bir nesil ortaya çıkmaya başlamıştır. Akıl ve maneviyat yönünden olgunlaşmadıkları için, muhtaç oldukları “büyüklerin akıl ve tecrübelerinden yararlanma” imkânları da yoktur.
Şımarık olarak yetişmiş insanlar, akıl ve hikmetten uzaktır; bütün davranışları hissidir. Bencil, çıkarcı, başkasını düşünmeyen ve en küçük anlaşmazlıkta öfke kusan bir karaktere sahip olurlar. Mizaçlarında fedakârlık, tahammül, hoşgörü, diğergamlık, hayırseverlik gibi yüce değerler yer bulmadığından canlarını sıkan en basit bir şeye tahammül etmez, ona karşı saldırgan bir tutum takınırlar. Büyüklere saygı olmadığı için büyüklerin tecrübelerinden yararlanmaz ve tavsiyelerini dinlemezler.
Maddi zenginlik de eklenirse, şımarıklığı “azgınlığa” dönüştürür. Kur’an-ı Kerim, “Hayır, insan kendini ihtiyaçsız gördüğü için mutlaka azgınlık eder.” (Alak, 6-79 ayetiyle buna işaret eder. Birçok cinayetin temelinde basit nedenlerin bulunması, toplum huzurunu tehdit eden, değer tanımaz, tahammülsüz, şımarık bir karakterin ürünü olduğunu göstermektedir.
Büyük ölçüde ailedeki yanlış uygulamadan kaynaklanan şımarıklığa yönelten unsurlar ortadan kaldırılmazsa, toplum huzurunu tehdit eden şımarık nesille baş edilemeyecektir. Sokaklardaki keşmekeşlik, bunun ufukta görünen alametlerindendir.