KÜRESEL SÖMÜRÜ SİSTEMİ KARŞISINDA LOKAL KONUMLANMALAR
Müslümanların, genel anlamda kendi mobil yeteneklerini ihmal etmesi ve modern dünya karşısında yenilgiye uğramasının geçici olduğu söylenebilir.
Bu göreceli yenilginin birçok nedeni vardır. Bu nedenlerden biri de; kurumsal yenilgiler karşısında lokal tutumlar geliştirilememesidir.
İletişimin, gizliliği sıfıra indirdiği bir çağda, kurumsal kötülüğe karşı birinci derecede yapılabilecek en önemli faaliyet; bilinçlenme ve lokal/bireysel tavırlar/duruşlar sergilemektir.
Yeni ve daha etkili sivil itaatsizliklerden ve geçici tepkilerden değil; bilinçli ve ilkesel tepkilerden, sınıfsal farklılıkları körükleyen her adıma anında karşılık vermekten/tepki göstermekten bahsediyorum.
Bu tepkilerin en önemlisi, Kapitalizmin sömürü çarkını kıracak olan tüketici formatından çıkmamızdır…
Aile ve kadim insan formumuzu/fıtratı, aklı, nesli, doğayı korumaya yönelik hassasiyetlerimizi geliştirmek ve Kapitalist tüm ekranlara karşı direnmek de önemli adımlardandır.
Kadim İslami değerlerimize dönüş bilinci ve bunu kamusal anlamda, daha yüksek sesle talep etme; kıyıda köşede durmasına razı olmayıp; İslam’ ı hayatın ortasına taşımalı, bu yönde bilinçlenmek için ise; modernizmin eğitim kıskacından da kurtulmamız gerektiği bilincinde olmalıyız.
Bireysel/lokal/bölgesel ve hatta sanal alanlarda İslam ahlakını, hayatımızın tüm alanlarında yürürlüğe koymaya hız vermeliyiz.
"Avrupa sömürgeciliğinin Müslüman topraklarında 19. Yüzyıl öncesindeki şeriat ekonomisinin düzenleme, kanun, değer ve yapılarını sökmeden egemenlik kuramamaları da bundandır. Kolonyalist projenin şeriatı kökünden kazıma ısrarının önemli sebeplerinden biri de budur; Şeriat, Avrupa'nın politik yayılmasına ve daha önemlisi ekonomik egemenliğine bir engeldi. Çünkü şeriat modernizmin form ve değerleri ile tamamen uyumsuzdu.
Şeriatın ahlak ekonomisiyle ilgili bir olmazsa olmazı, mülkiyetin, varlığın korunması ve artırılmasının can, din, akıl ve neslin emniyetinin korunması ile mutlak manada sınırlanmış olmasıydı."
(Wael Hallaq, İmkansız Devlet, s:245)
“Polis aygıtının kurulması ile bütün köy, kasaba ve şehirler gözetim altına alınmış oldu. Ve polis aygıtını yerleştirmek için daha önce hiç görülmemiş, devasa hapishaneler sistemi yaratıldı. Fakat ham fiziki güç her yere yetişmek için yeterli değildi ve Avrupalı yöneticiler bunu anlamıştı… Tebanın, düzen ve araçsal bir fayda tarafından kuşatıldığı bir disiplinin topluma dayatılması gerekiyordu. Bu düzenleyici mekanizmanın başarılması için benimsenin sistem, OKULdu. Okul çeşitli biçimlerde her yerde çoğalmaya başladı ve polis aygıtının pekiştirilmesi ile eş zamanlı olarak 19. Yüzyılın sonuna gelindiğinde standart bir sosyal sabite halini aldı. Yasayla zorunlu kılınmış ilkokul (Ebeveynler hapsedilme korkusuyla çocuklarını okula göndermeye zorlandı.) Avrupa'nın çocuklarının zihinlerine belirli fikirlerin ve ideallerin kazındığı güdümlü bir sisteme girmeyi şart koştu. Aile içinde ya da kilisede öğrenme günleri tamamen son buldu.
(Wael HAllaq, İmkansız Devlet s:176)
Bizi itaatkar kılacak ama hayata hazırlamayacak; hayatımızı çalacak, yeterinden fazla zamanımızı alacak ama bize seçenek ve yarar sağlayacak bilgi ve yeterlilikleri kazandıramayacak eğitim sistemlerine karşı da, alternatifler oluşturmalı, öneri ve çözümler konusunda daha talepkar olmalıyız.
Modernizmin tüm form ve kurumlarını değerlendirirken ve onlara karşı alternatifler geliştirirken, kadim değerlerimiz konusunda bilgi edinmeli, sahip olduklarımızı neden ve nasıl kaybettiğimizi, neyi yapmadığımızı tespit etmeye yönelik bir çaba içinde olduğumuz gerçeğini, bir an olsun unutmamalıyız.