KENDİ KUSURLARIMIZI GÖREBİLMEK

Suç ve kusurlarını, görmeden başkasının hata ve kusurlarıyla, uğraşmayı meslek ve adet haline getirmek; insanın, insan-ı kâmil olma yolu üzerindeki en büyük engel ve barikattır. Önce kendi hata ve kusurlarımızı görüp nefsimizi sorgulamalı, kendimize çeki düzen verdikten sonra; varsa tanıdık ve yakınlarımızın hata ve kusurları, irşad ve tebliğ niyetiyle; onları rencide etmeden nasihat edebiliriz belki. Hz. Ömer (r.a)’in; bana kusurlarımı söyleyen kimseye ALLAH rahmet eylesin, diye dua ettiği rivayet edilmektedir. İslam Âleminin Halifesi olan, adil Ömer dahi; kendi kusurlarını görenlerin, kendisini uyarmasını istemiştir. İşte bu, tam bir ermişlik, erdemlik ve insan-ı kâmil olmanın bariz bir örneğidir… İmam-ı Gazali İhya ’da: “Allah Teâlâ (c.c) bir kuluna hayır murad ettiği zaman, ona kendi kusurlarını gösterir, diye bir inceliğe işaret etmiştir… Evet, Hz. Ömer (r.a)’in, Selman-ı Farisi (r.a) ile her karşılaştığında; kendi kusurlarından sorardı. Bir defa huzura geldiğinde: “Söyle bakayım, aleyhimde neler duydun? Diye sordu. Selman: öyle şey olur mu diye özür diledi. Fakat Hz. Ömer ısrar edince Selman: “Evet, bir sofrada iki çeşit yemek bulundurduğun ve birini gece, diğerini gündüz yediğin, üstelik iki kat elbisenizin olduğu dedikodusu vardır, dedi. Hz. Ömer: “Onları terk ettim, başka bir şey duydun mu? Diye sordu. Hayır, başka bir şey duymadığını söyledi. (Gazali/ İhya: c, 3 sah:146) Bize gelince, birçoğumuz kendimizi neredeyse toplumun en iyi ve en temiz kalpli (!) insanı olarak kabul edip, kabul ettirmeye çalışmak için cicili bicili bir sürü kelime ve göstermelik uğraş verirken; öbür yandan hep başkalarının hata ve kusurlarıyla uğraşıp zaman ve ömrümüzü tüketmekteyiz. Gözlerimizdeki merteği görmezden gelip, başkasının gözündeki çöple uğraştığımız müddetçe; her halde erdemli insanların sayısı da çoğalmayacaktır gibi. Ne yazık ki, dalkavukluğun, ikiyüzlülüğün, gösteriş ve cakanın para edip; karşılık bulduğu, hasta bir asırda yaşamaktayız. Zaman hasta, insan hasta ve doktorum diyenlerin birçoğu aynı hastalığa giriftar olmuş sanki! Sırf biraz menfaat koparıp ve yetkili birisinin gözüne girebilmek için; bin takla atıp renkten renge giren kimselerin çoğaldığı günümüzde; samimi, erdemli ve candan yarenlere ne kadar da muhtaç ve hasretiz. Kendi nefsinin hata ve kusurlarını sorgulamasını bilmeyen birisinin, başkasını sorgulamaya ne kadar hakkı var ki? İnsan önce kendisi düzelmeli, samimi ve candan olmalı, riyakârlıktan ve kaypaklıktan uzak durmalı, neyse o olmalı; yani kendisi olmak için çaba ve gayret sarf etmelidir… Kendisi olmayı başaramayanlar, hep başkası olmanın ezikliğine mahkûm olacakları kesindir… Sosyal medya denilen sanal âlemde, insanlardan bir kısmının; hep başkalarının hata ve kusurlarıyla uğraştıklarını, başkalarını eleştirip kendi noksanlıklarının semtine hiç uğramadıklarını görmekteyiz, görülmektedir! Hal böyle olunca, insanlar arasındaki bu tür cebelleşmeler; haliyle toplumu bir hastalık gibi sarıp sarmalar ve başkasına olan güven de yok olup gider haliyle. Suç ve kusur, altından gerdanlık da olsa, insan boynuna takmaz; diye bir darb-ı mesel vardır. Hakikaten, insan; her şeyin en iyisini ben bilirim, ben mükemmelim dediği zaman, egoizm (nefsaniyet hastalığı)’in kıskacına ve ağına takılıp kalır. Bir daha ne kendi hatalarını, ne de kusurlarını görmez olur. Halbuki insan, kendi kusurlarını sorguladığı oranda; kemale erer ve başka insanların yanında saygınlık kazanır!... Hata ve kusurlarımızı, başkalarının hata ve kusurlarından önce görmeye çalışalım. Vesselam.