ÖNCE İNKÂR SONRA İKRAR
Kelime-i Tevhid ’in başındaki nefiy edatı olan “LA İLAHE” İslam dairesine girmek isteyen herkese, ilk önce; Rableriyle aralarında engel teşkil eden/etmeye çalışan her ne varsa, sahte olan her nesneyi, Put/Tağut/Makam vs. ‘yi inkâr etmeleri gerekmektedir. LA İLAHE dedikleri halde, Allah’a giden yolun üzerindeki engelleri inkâr etmeyenler/edemeyenler; kabule karin ve Tevhidi bir inancın doruğuna erişmeleri mümkün değildir. Çünkü Tevhid inancı, ikrardan önce inkarı gerektirmektedir ki bu da; önce LA İLAHE demekle, ilahlığa teşebbüs eden/etmiş olan her oluşumu/nesneyi inkar edip, sonra İLLALLAHdeyip tasdik ve ikrar-ı sabit ile, her şeyin hakimiyet ve hükümranlığın Allah’a ait olduğunu kabullenip haykırmaktır!...
Bundan dolayıdır ki, bizler; kelime-i Tevhid veya Kelime-i Şehadet getirirken; önce LA İLAHE sonra İLLALLAH diyoruz! Ve Kur’an’ı Kerim’de yüce Rabbimiz: “Dinde zorlama yoktur! Doğru yol/iman, batıl yol/küfürden ayrılmıştır. Kim Tağut’u inkâr edip Allah’a iman ederse, hakikaten kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır! Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Bakara/256) ezeli ve ebedi fermanıyla bize; İman ile küfrü açık bir şekilde beyan etmiştir. Bundan dolayıdır ki, Allah’a ve ahiret gününe İman eden/edecek olan kullardan, ilkolarak istenen; önce “LA İLAHE ile Tağut’u inkâr edip, sonra İLLALLAH DEYİP Allah’a iman etmeleridir! Yani, buradan alıyoruz ki, sağlam bir iman/itikadın oluşması; ikrardan önce inkâr ile başladığının bilinmesinin/gerektiğidir…
Küfre, tuğyana, ilhada, fısk-u fücura karşı, LA İLAHE baltası kullanılıp,tabir caizse protesto edildikten sonra; İslam dairesine giren herkesi, istisnasız olarak (takva ve ameline göre), büyük mükâfatlar, büyük ikramlar ve sonsuz güzellikler beklemektedir! Ve yukardaki ayeti kerimenin devamında, sağlam kulpa (Allah’a İman esaslarına) yapışanlara ilahi müjdeler verilirken; hemen akabinde ise inkâr edenlere de, ebedi olan cehennemden haber verilmektedir. “Allah, İman edenlerin dostudur/velisidir, onları zulumattan/karanlıklardan nura/aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin dostları ise Tağuttur, onları nurdan/aydınlıktan zulumata/karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateş/cehennem ehlidirler. Onlar orada ebedi olarak kalıcıdırlar.” (Bakara/257)
Yani, Kur’an’ı kerim bize hem İman etmenin esaslarından; hem de inkârcılığın tehlikeleri ve kötü akıbetinden haber vermektedir. Bütün bu hakikatler sarahaten beyan edildikten sonra; artık yolunu ve istikametini belirlemede tercih; insanlara bırakılmaktadır. Dileyen İman eder, dileyen de etmez veya inkâr eder. İman edip Salih ameller işleyenlere cennet vaad edilirken, inkâr edip küfrü yol edinenlere de cehennem!
Evet, Allah’ın biz kullarına sırat-ı müstakim diye beyan ettiği yolu kapatmaya çalışan, engel teşkil eden, barikat kurup insanları o doğru yoldan saptırmaya çalışan; yaldızlı yalan ve cazibeli ama içi boş laflarla kandırmaya çalışan, her ideoloji, her İzm, her kurum ve kuruluş; sahte birer ilah mesabesindedirler. Söz konusu sahte ilahları “LA İLAHE” Baltasıyla deviremeyenler/inkâr etmeyenler/edemeyenler; hakiki İmanı elde etmeleri mümkün değildir.
Yani İslam dairesine girmek isteyen herkesin, ilk önce küfrün/cehlin/şirkin/tuğyanın her türlüsünü inkâr ettikleri halde; ondan sonra sağlam bir inancın kurtuluşuna mazhar olabilecekler. Yaşadığımız modern çağda, küfrün, şirkin, inkârcılığın bin bir şekil/ve yoldan insanların itikadını bozmaya yönelik olarak; amiyane tabirle, bu minvalde at koşturanların bol olduğu bir süreçten geçmekteyiz. Özellikle aile ve çocuklarımızı söz konusu tehlike tellallarına karşı koruyamaz/ muhafaza etmezsek, Allah muhafaza çok kötü sonuçlarla karşılaşmamız an meselesi gibi görünmektedir. Çocuklarımıza öncelikle, Tevhid inancını aşılamalıyız ki; sokak kültürünün erozyonuna kapılmasınlar. Çünkü, Tağut adına değişik yüzlerle insanları avlamak için vazifeli binlerce avcının cirit atıp, ve Firavunu bol olan bir çağda yaşadığımızı hiçbir zaman unutmayalım… Kadirşinaslıkla efendim! 26 Ekim 2020.