KAŞIKLA VERİP KEPÇEYLE ALMAK
Nev'i Şahsına münhasır olan bu tabir, yalnızca beşeri düzenlere has bir strateji ve uyutma projesidir dense yeridir. Daha doğrusu bir taktik oyunudur. Hemen hemen tüm dünyada, muktedir olan egemen güçler; makam ve mevkilerini daha uzun ömürlü kılabilmek için, idare ettikleri toplumları sihirli hurafelerle uyutup, yaldızlı sözlerle kandırmaktadırlar.
Evet, günümüzde yirmi otuz bin lira aylık maaş aldıkları halde aybaşına zorla yetişiyoruz diye yakınan bir zihniyetin; işçi ve emekçilerin asgari ücretlerine yapacakları deryadan katre zam için günlerce tartıştıkları bir devirde yaşıyoruz. Özellikle yaşadığımız toplumda, son bir yıldan bu yana; su, elektrik, doğalgaz faturalarına yapılan fahiş artışın yanı sıra, kuru gıda ile sebze ve meyve fiyatlarında yaşanan artışın, dar gelirli ve mevsimlik işçileri yaşamdan bıktırdığını inkâr etmenin ve gizlemenin anlamı yoktur.
Her platformda, adalet, sosyal eşitlik vb. Gibi söylemlerle meydanlarda haykıran muktedir güçlerin; alt tabakaya mensup garibanlara kaşıkla verilen üç beş kuruşun, kepçeyle geri alındığını görmekteyiz. Peki, bu nasıl bir adalet anlayışı, bu nasıl sosyal eşitlik sistemi? Özellikle siyaset arenasında, merkezden habersiz olarak; israfa ve diğer gayri hukukî işlerle uğraşan yerel yönetimlerin; memleketin her tarafında var oldukları, tüyü bitmemiş olan yetimlerin haklarını bin bir hile ve entrikayla zimmetlerine geçirip saltanat sürdükleri bilinmektedir.
Partisi ideolojisi, dünya görüşü ve yaşam tarzı fark etmeksizin; idarecilerin, herkese eşit mesafede yaklaşması, herkese hakkı olanı vermesi, insanların idaresini üstlenen kadroların asli görevidir. İki çocuklu bir ailenin aylık doğalgaz faturasının altı yüz yedi yüz tl. Gelmesinin neresi normal Allah aşkına? Adamın aldığı asgari ücret iki bin sekiz yüz tl. Su elektrik doğalgaz mutfak masrafı, çocuklar için zaruri ihtiyaçlar derken; ay başına borçlu çıkanların çoğunlukta olduğu bir dünyada, huzurdan, adaletten, doğruluktan bahsetmek mümkün müdür?...
Yaşadığımız asırda, birileri uçakla uçup başka yerlerde özel kahvaltı yaparken; beri taraftan sokakta yatıp kalkan ve çöp bidonlarında buldukları yemek atıklarıyla hayatta tutunmaya çalışan garibanların bol olduğu; insanlarının çoğunun merhametten uzaklaştıkları, zulmün ve adaletsizliğin ayyuka çıktığı bir asır olmuştur. Şairin: "Allah'ın on kulu bekleye dursun on pul,
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa,
Yaşasın kefenimin kefili karaborsa! Dizelerinde ifade edildiği gibi; insanlar bozuk bir dünya düzeniyle karşı karşıya kalmışlardır.
Kısacası, garip gurebaya kaşıkla vermiş olduklarını kepçeyle geri alanların; adaletten, hak hukuktan bahsetmeleri, insanın aklı ile dalga geçip onurlarını rencide etmekten başka bir şey değildir. Meteliği olmadığı hâlde, siyasi bazı çevrelerin gölgesine sığınan bir kesimin; bir kaç yıl sonra bolluğun için de nasılda şımarıp mazilerini unutanların haddi hesabının olmadığı görülmektedir. Adam ne yaptı, hazinemi buldu? Gökten üzerine altın mı yağdı? Yoksa, evet yoksa neyse! Unutulmasın ki, bu devran böyle geçse de, bu dünya kimseye kalmaz. Hele kirli yaşayanlara hiç kalmaz... Kalın sağlıcakla efendim.