MODERNİZME VERİP ALAMADIĞIMIZ
İbn Haldun’un ”mağlup; ebedi olarak galibin şiarına, mesleğine, kıyafetlerine, sair ahval ve adetlerine tabi olmaya düşkündür.” sözü batı karşısındaki üç yüz yıllık serüvenimizin sebebini özetlemektedir. Üç yüz yıldır kendi penceremizden bakamıyoruz, kendi kelimelerimizi kullanamıyoruz, kendi zihnimizle düşünemiyoruz, kendi hayat tarzımızı ortaya koyamıyoruz. Kelimelerimiz yok, tarzımız yok, tasavvurumuz yok. Çünkü modernlik gibi bir ‘derdimiz,’ modernizm gibi bir olmazsa olmazımız var! İlerlememizi bize telkin eden, aydınlanmanın, yeni zamanlara ayak uydurmanın, geri kalmamanın, asrileşmenin, rasyonalizmin, pozitivizmin, düne takılıp kalmadan bugüne dair yaşamamızın, gelişmemizin kalkınmamızın, dünyada mutluluğun adı hâsılı ne kadar "olumlu ve güzel” şey varsa modernlik olarak tanımlanıyor ve tüm dünyaya bir model olarak öneriliyor.
Gerçekte öyle mi? Derde deva, sadra şifa olarak sunulan modernizmin, bize dayattığı bir hayatı yaşıyor olmamız beraberinde bir sürü sorunla yaşamak durumunda bırakıyor bizi. Ancak görünen o ki, bugün yaşamış olduğumuz sorunlarımızın, kısır döngülerimizin, çıkmaz sokaklarımızın içinde boğuşmak durumunda kalışımızın sebebini başka yerlerde arıyoruz.Hayatlarımızı modernizmin kurgusu doğrultusunda görünürlüğü esas alan bir şekilde yaşıyor, ekonomik hayatımızı piyasa şartlarına göre oluşturuyor, tüketim alışkanlıklarımızı ekonomik adama uyduruyoruz. Kenti kapitalizmin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde tasarlıyor, siyasetimizi “reel” şartlar belirliyor, Dünyaya batının inşa ettiği zihinlerimizin ortaya çıkardığı düşünce ile bakıyoruz. İhtiyaçlarımız suni düşüncelerimiz ithal, hayatlarımız ödünç. Ve sonuç; mutlu değiliz.
Mesela; şehrimizi ruhu, sıcaklığı olmayan kentlere çeviriyoruz, sokağımızı, mahallemizi ortadan kaldırıyoruz, sonra kentin meydana getirdiği insan tipine hayret ediyoruz. Dünyaya karşı bakış açımızı kapitalist insana göre ayarlıyoruz, sonra insan nasıl bu kadar dünyevileşir diye şaşırıyoruz. Eğitimizi irfandan uzaklaştırıyoruz, sonra maarife dönüşmediğinden rahatsız oluyoruz. Yaşamamız gereken hayatı tüketilir hale getiriyoruz, bu durumun bizi götürdüğü yalnızlığa, çöle, ruhsuzluğa üzülüyoruz…
Modernizmle alıp vermediğimiz ne? Esasen modernizmle alıp veremediğimiz yok, modernizme verip alamadıklarımız var. Başka bir hayatı mümkün kılabilmemizin yolu yaşamış olduğumuz hayatın çarklarının dışına çıkabilmekte. Başka bir hayat için; başka bir bakış, başka bir medeniyet, başka bir duruş başka bir mekân, başka bir zaman anlayışına ihtiyacımız var. Başka bir hayat yaşayabilmemizin yolunu bize sunacak olan girdabında boğulduğumuz bu hayatın dışına çıkabilmekte.Bizi değiştiren dünyanın karşısında bize has bir duruşu, modernizme karşı esaslı bir duruşu ortaya koyarak “dünyayı değiştirme” çabamızı anlamlı kılabiliriz.
İnsanlığı, düşmüş olduğu bu modern zindandan kurtaracak olan yeni bir zihinsel donanıma düşünce ve hayat tarzına ihtiyaç var. Modernizmin kirlettiği muhayyilemizi temizleyerek, moderniteye; hayranlıkla, hayretle, aşağılık duygusuna düşüren bakıştan kurtularak eleştirel bir yaklaşım tarzı ile yaklaşarak bir başlangıç yapmalıyız. Modernizmi sadece insana hayatı kolaylaştırıcı bir unsur olarak ele almak safdillik olacaktır. Modernizm insanı hedef almıştır, doğayı ve çevreyi kirletmiştir, toplumsal ilişkileri bozmuştur. Değerleri parçalamış, kalpleri değiştirmiştir, insanı yabancılaştırmıştır.
Çıkış yolu, inancımıza, medeniyet tasavvurumuza, Müslüman muhayyilemize uygun kendimize özgü ve özgün değerlerimiz bağlamında bir düşünce üretmemizle mümkün. Çünkü modernizm kendi yarattığı krizden çıkış yolu sunmuyor bize. İrfan ve hikmetle donanmış bir modern dünya eleştirisine ihtiyaç var, modernizmin imha ettiği zihinlerimizi inşa ederek olaya yaklaşmalıyız. Modernizmin iyiliklerini alıyoruz, ya da modernizme alternatifler üretiyoruz türlü yaklaşımlar bizi taklitçiliğin esaretinden kurtaramayacaktır. Her şeyden önce, başka bir yol mümkün diyebilmenin yollarını aramalıyız. Yani işin başı tam da; modernizmin bize sunduğu zihin konforundan feragat etmekten geçiyor.