TEFECİLİK TOPLUMSAL BİR VİRÜSTÜR
“Ebedi rehberimiz Kur’an: “Ey İman edenler! Eğer mü’minler iseniz, ALLAH’TAN korkun, faizden artakalanı da bırakın.” Şayet yapmaz (faizi bırakmaz) sanız, bilin ki, ALLAH ve O’nun Resulü size karşı harp ilan edecektir. Eğer tevbe ederseniz (faizi bırakırsanız), asıl sermayenizi geri alma hakkına sahipsiniz. Ne zulmedin, nede zulme uğrayın. Borçlu dardaysa, rahatlayıncaya kadar ona mühlet verin………ila..ahir.. (Bakara/278,281) Faiz hakkındaki ilahi hükmünü böyle sarahatten beyan ediyor!.
Hiçbir şek ve şüpheye yer bırakmadan, faizi ve faizcilik ile uğraşmayı; ekonomik dengeleri faize endekslemeyi, şüpheli olan her alışverişten kaçınmayı yasaklar Kur’an’i Kerim. Çünkü Faiz; toplumsal bir kangren kadar tahrip edici, bir ahtapot kadar sarmalayıcı, bir tusunami kadar da yıkıp ve yakıcıdır. Onun için, Aziz İslam Dini; Faizi ve Faize giden tüm yolları kapatmıştır. Hem nasıl kapatmasın ki, bu uğraş (tefecilik) o kadar tehlikeli bir iştir ki; ondan vazgeçmeyenleri, yüce ALLAH kendisinin ve Resulü’nün düşmanı olarak ilan etmiştir!..
İşte Faizci: Toplumun altını oymaya çalışan köstebek, darda ve zorda olanların, sıkıntılarını fırsat bilip; acımadan, biri ikiye veren ve bu zalimliğine ara vermeden devam eden merhametsiz karaltı. Ona (tefeciye)İnsan demeye bile dili varmıyor insanın!.. Cahiliye asrında, riba’nın (faizin)değişik şekilleri vardı ve faiz ile iştigal eden o dönemin faiz lobileri; kendi kadrajlarına düşen insanların iflah olmamaları için ellerinden ne kadar imkân ve olanak varsa hepsini kullanıyorlardı. Günlük, aylık, senelik veya değişik zaman dilimleri için ayrı ilaveler yaparak; toplumun fakir kesimini kendilerine köle yapmaya çalışıyorlardı. Unutmayalım ki, onlar Müşrik ve kâfir idiler; oysa günümüzde, özellikle halkı müslüman olan ülkelerde, Faiz, “sıkışınca bizde Müslümanız!” Diyen haydutların kirli elleriyle işlev görmektedir. Ya ne bela!....
İşte Faiz: Hakkı olmadan, uğrunda ter dökülmeden; fırsatçılıkla elde edilmeye çalışılan her gayr-i meşru kazancın genel adı.Tefeci veya başka ismiyle Faizci; Karun iştihalı, doymak bilmeyen kapitalist ruhlu, kasa ve kesesini, hiçbir değere değişmeyen hukuk tanımaz; Kur’an’ın ifadesiyle: “ALLAH’A ve Resulüne” karşı savaşan bedbaht ve gaddar kişi. Böyle olunca, Faizciler; toplumun en şerlileri oldukları gerçeği, delilleriyle ispatlanmış oluyor.
Bir toplum’un ticareti; İslam’a göre ticaret ahlakı doğrultusun da dizayn edilmezse, ticaretle iştigal eden zümre de, yönetim tarafından kontrol edilmezse; bu lakaytsızlık beraberinde, toplumun temelini dinamitleyecek kadar, toplumsal ve kurumsal yaralar açar. Düşünün, artık eskisi gibi müşrik müşrik’e faiz vermiyor. Bilakis, günümüzde söyledikleri gırtlaklarından aşağı inmeyen ikiyüzlü, sözde Müslüman! Düzen-baz ve yobazların; mevcut beşeri egemen sistemin (adeta para kazanmak için, her yol açık, her şey mubah’tır tarzından.) kapitalizmi teşvik eden gücünden cesaret alıp birbirlerini yok edercesine yaptıkları fasit bir alışveriş şeklidir. Tabi bunun adı ne kadar alış verişse?.
Dolayısıyla Ticaret piyasası, yönetim mekanizması tarafından kontrol edilmezse (ki edilmiyor) meydan; talancı ve vurguncu Faizcilerinin safsızlığına terk edilmiş olur ve bu birbirlerine merhamet etmeyen insanların oluşturacağı bir toplumun meydana gelmesine zemin hazırlar. Zaten günümüzde ki insanların, birbirlerinden kopuk, sosyal dayanışmadan uzak yaşamalarının temelinde bu fırsatçılık veya Faizcilik belası yatmıyor mu?
İslam’i olmayan sistemlerde, ticaret çarkının faiz ekseninde döndüğünü; Faizsiz ekonomi olmaz diyen şarlatanların tezlerine binaen işlendiğini hiç kimse inkâr edemez sanırım. Ama İslam’i toplumun, bir merhametliler toplumu olduğunu unutmamak lazımdır. İslam’ın ve İslam’i hükümlerin amir olduğu dönemlerdeki toplumların, ne kadar adaletli ve ne kadar mesut olduklarını; her insaf sahibi araştırmacının da altına imzasını basacağı bir hakikattir.
Konumuzla ilgili olması vechiyle, Prof. Dr. Muhammed Hamidüllah’ın (r.alh) şu tespitini sizinle, faydalı olur düşüncesiyle paylaşmak istedik. Şöyle ki: “İhtimal dünyada hiçbir din yoktur ki faizi yasak etmiş olmasın. İslam’ın mümeyyiz vasfı, bu çeşit kazancı yasak etmekle kalmayarak insan cemiyetinden bu kötü müessesenin mevcudiyetine saik olan sebeplere de çare bulmuş olmasın. Devamında da: “Hiç kimse ödünç aldığı paraya gönül rızasıyla bir faiz ödemek istemez; öder çünkü paraya ihtiyacı vardır, faiz vermeden elde edemeyeceği için öder” diye bir inceliğe işaret etmektedir.
Dolayısıyla faiz ve faizcilik belası; haksız kazanç elde etmek, diğer insanların yoksullukları üzerinde saltanat sürmektir. Gönül rızasıyla aldı, zorla vermedik, işini gördüm gibi şeytani yaklaşımlarının; İslam dininde, hiçbir geçerlilikleri yoktur. Ebedi önderimiz Hz. Muhammed’in(s.a.v): “Hiçbir kimse kendi elinin emeğini yemekten daha hayırlı bir yemek yememiştir. Şüphesiz ALLAH’IN Nebisi Davud (a.s) da zırh yaparak kendi elinin emeğini yerdi. (Sahih-i Buhari) buyurması, bize ancak helal kazancın kişinin hakkı ve helal olduğunu beyan etmektedir. Ebetteki İslam dini, ticarete büyük önem vermiş ve kendi müntesiplerini bu yola da teşvik etmiştir! Ancak helal dairesinde dönen ticaret olmak kaydıyla…