“KENDİ HİKAYEMİZİ YAZMAK”
Hilafet, İttihad-ı İslam, Osmanlı, kendi hikayemizi yazmak… Bunlar Ayasofya’nın açılışından sonra konuşulan mevzulardan bazıları. Gerçek Hayat Dergisi’nin kapağına yaptığı bir manşet ile başladı her şey. Bu dergiye bir zamanlar abone idim. Ama İsmet Özel’in dergiyi terk etmesinden sonra ben de aboneliği bıraktım. Yazarların çoğu İsmet Özel’in gölgesinde kalem oynatan insanlardı.
Cây-ı hayrettir, hilafeti yıllardır dillendirenHizb-ut Tahrir’in Türkiye şubesinin İstanbul’da yaptığı hilafet konuşmasına ilk tepkiyi “Hizb-ut Tahrik” diyerek manşet atan bu derginin bağlı olduğu gazete olmuştu. Hatta bu hizbin bazı temsilcileri hilafet söylem ve talebinden dolayı yıllarca hapis yattı. Hakkaniyet gereği “peki onların suçu neydi?” diye sormak gerekmez mi?
Cumhuriyetle, yedi okla, Kemalizm ile zımni bir hesaplaşmanın olduğunu kimse inkar edemez. Hilafetin İslam kaynaklarındaki meşruiyeti meçhul. Seyyid Bey’in hilafetle ilgili mecliste yaptığı tarihi konuşmaya itiraz edebilecek bir akl-ı selimin çıkabileceğini düşünmüyorum. Said Nursi ve Akif gibi simaları en fazla müteessir eden şey “Şanlı Osmanlı Hilafeti”nin ilgası idi.
Hilafet bir ideal olarak bazı muhafazakar gönüllerde yaşamaya devam edebilir ama gerçekte özlenen ve düşlenen o ideal tahakkuk eder mi, sanmıyorum. Çünkü tarih aynıyla tekerrür etmez. Osmanlı aynen hilafet gibi bir nostalji. “Kendi hikayemizi yazmak” ise İslamcılığın yaklaşık yüz elli yıldır vird-i zeban ettiği bir şey. Nedir hikayemiz? Sarık, cübbe, fes, medrese, tekke, zaviye, han, hamam, hangah, Arap alfabesi, Osmanlıca bunlar mı? Günümüzde fazlasıyla devam etmiyor mu bunlar?
İslamcı aydınların genç beyinlere zerk ettiği en önemli şey retorik yapmak. Her gücü ele geçiren kendi hikayesini yazmaya kalkarsa ortalık hikayeden geçilmez olur. İnsanlık gelecek adına ortak bir hikayede birleşmesini bilmeli. Çünkü bazılarının kendi hikayesini yazabilmesi için başka hikayeleri silmesi veya unutturması gerekiyor. Tarih boyunca her gelen bir hikaye dinletti kitlelere. Kitle hikayesi olmayanları dinlemiyor çünkü.
Başaranlar, hikayesini en güçlü retoriklerle dinletmesini becerebilenleridir. Tarih bir hikayeden başka bir hikayeye geçisin serencamıdır. İnsanlık bin yıllardır hikaye dinledi. Birkaç yüz yıl sonra bu hikayeler cazibesini koruyabilir mi, emin değilim.